Habere denk gelene kadar içinde bulunduğumuz koşuşturmanın bir kültür olduğundan bîhaberdim.
Haberin içeriğini okuduğum vakit böyle bir kültürün olduğunu ve kabuk değiştirerek bambaşka noktalara evrileceğini de tahayyül ederek öngörmüş oldum.
Meğerse bu kültürün çok başka merhaleleri varmış.
Yazımız vesilesiyle sizlere de sunmuş olayım, buyurunuz:
‘Koşuşturma kültürü, gereksiz yere uzun saatler çalışmak, sürekli koşuşturma veya durup dinlenememek anlamına gelir. Muhtemelen ‘sessiz istifa’ veya ‘yatakta çürüme’ gibi hareketlerde bu kültüre karşı doğan tepkileri görmüşsünüzdür.
Kimi işverenler ise bu durumu fark ediyor ve yetenek kıtlığı yaşanan bu dönemde, denge, refah ve iş-yaşam doyumu sunan iş imkânlarını giderek daha fazla sağlıyorlar.
2020-2024 yılları arasında iş arama platformu Adzuna’da yer alan 272 milyondan fazla iş ilanını analiz eden araştırmaya göre, ‘anti koşuşturma’ iş ilanlarının oranı Mart 2024’te zirveye ulaştı ve iş ilanlarının yüzde 9’unu oluşturdu. Bu pandemi öncesine göre yüzde 356 artış anlamına geliyor. Aynı zamanda, ‘koşuşturma’ talep eden iş ilanları %5 azaldı.
Adzuna Veri Bilimi Başkanı Jame Neave, ‘anti hustle’ iş ilanlarının artışını, kuşakların iş anlayışındaki değişimlere ve belirli sektörlerdeki işgücü sıkıntılarına bağlıyor:
‘Özellikle ABD işverenleri arasında ‘koşuşturma’ isteği devam ederken, verilerimiz iş-yaşam dengesinin yeni belirleyici haline geldiğini gösteriyor. Birçok işveren, günümüz işgücünün, özellikle Z Kuşağı’nın, bir zamanlar yüceltilen ‘koşuşturma kültürünün sahte olduğunu fark ettiğini anlatıyor.’
Sektörler Arasındaki Farklılıklar
‘Anti koşuşturma’ iş ilanlarının artışı sektöre göre değişiklik gösteriyor. Sağlık ve hemşirelik sektöründe, ‘anti koşuşturma’ vaat eden iş ilanları (%8.9), ‘koşuşturma’ talep eden iş ilanlarından (%8.6) daha fazla. Ancak diğer sektörlerde ‘koşuşturma’ isteyen iş ilanları yüksek seviyelerde kalmaya devam ediyor. Örneğin, seyahat iş ilanlarının %44.7’si koşuşturma talep ediyor.’
Mevcut ve yeni nesil sektörlerin sağlıklı bir şekilde kaynaşamamış oluşu öyle zannediyorum böyle bir kültürü meydana getirdi.
Fiziksel güç gerektiren sektörlerdeki durağanlık ve gelişememe hali üretkenliği ve üretkenliğe dayalı fayda kapasitesini içerden çöküntüye tabi tuttu.
Buna bulunduğumuz çevrelerde de çokça ve sıkça görüp şahit olmuşuzdur. Fakat adını bir türlü koyamadık kanaatindeyim.
Neyse ki imdadımıza bir araştırma haberi yetişti.
Bugün sanayici eşrafıyla sohbete tutuştuğumuz vakit hararetli bir şekilde veryansın ettiklerine şahit oluyoruz.
Neymiş efendim sektörün devamlılığı adına usta yetişmiyormuş!
Azizim, sektörün devamlılığı adına usta yetiştirmek istiyorsan öncelikle mevcut usta kapı yapısına ve kapasitesine bir revize çekmen lazım!
Sektör fark etmeksizin halihazırdaki ustalar ‘boynuz kulağı geçsin’ mottosuyla çırak yetiştirmiyorlar.
Bilakis benim yetiştirdiğim eleman yarın bir gün beni geçerde, benim kapı dışarı edilmeme sebebiyet verir niyetiyle yanındaki insana asgari düzeyde de olsa değer bile vermiyor.
O yanındaki insanda haliyle işletmeye, sektöre ve işe küsüyor.
Ve bunun adı ‘anti koşuşturma’ kültürü oluyor.
Kusura bakmayın ama ben bu durumu kabul etmiyorum.
Cennet Vatanımın müthiş bir insan sermayesi varken art niyetli, çıkarcı ve anı kurtarmaya çalışan dar kafalı insanlar bu potansiyeli heba ediyor.
Yarınını düşünmeyen bir avuç vizyonsuz böyle yapay bir kültür türetti.
Üstelik harlı bir vaziyette her bir insan doğasına sıçramanın da derdi gayreti içerisinde.
Ben kendi kendimi kamufle edip, bu kültürden müstağni olabilirim diyorsanız çok yanılıyorsunuz.
Zehirli olan sarmaşık sizin bu düşüncesini de ivedilikle çürütebilir.
Peki ne yapılabilir?
Önce insana ve insandan olana değer vereceğiz.
İnsanı yok sayarak ve görmezden gelerek insanın ortaya koyduklarına sırtımızı çeviremeyiz.
Yani işimize geleni kucaklayıp, işimize yaramayana ‘tukaka’ demeyeceğiz.
Bilmem arz edebildim mi?
Selâmetle…