Baba bir hırsız yakaladım.
- Getir oğlum.
- Gelmiyor baba.
- Bırak gitsin o halde.
- Hırsız beni bırakmıyor, gitmiyor baba.
İçinde bulunduğumuz siyasi şerait aynen böyle işte.
Ülkenin yangın yerine dönmesi kimin umurunda. Varsa, yoksa kısır siyasi çekişmeler, parti menfaatleri. Elimizdeki nimetler uçup giderse, bu günleri ararsak o zaman neyi tartışacağız acaba?
“Ben koalisyonda varım” diyen 14 madde ile açılış yapıyor. Ötekisi de ondan geri kalır mı? “Dört madde de benim var” diyor. Peki koalisyonun büyük ortağının maddeleri neden yok?
Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmazmış. 40 günde kırk defa karar değiştiren Bahçeli’nin şimdi de seçim hükümetinde yer almayacağını söylemesi kimseyi şaşırtmadı. Beklenen şeydi. Ama yarın “Seçim hükümetinde varım” derse de yine şaşırmayacağız.
CHP’den sonra HDP’nin de seçim hükümetinde yer almak istememesi tüm niyetleri orta yere dökmüştür.
Sorumluluk almak kolay değil tabi ki. Bu kadar gelişen olaylara rağmen çekimser kalmayı nasıl becerebiliyorlar, hayret doğrusu. Akan kanın durması için kıllarını kıpırdatmayanların yarın halkın karşısına çıktıkları zaman ne söyleyeceğini hep beraber göreceğiz. Vatandaş sormaz mı “Sizin varlık sebebiniz nedir” diye.
Bir AKP’li arkadaşa sordum.
“Mevcut siyasi oluşum içinde AKP olmasaydı hangi partiye oy verirdiniz?”
El cevap: “Elbette MHP’ye oy verirdim!”
Aynı soruyu bir de MHP’li arkadaşa sordum.
El cevap: “CHP’ye oy verirdim.”
Şimdi anlıyor musunuz Cumhurbaşkanına olan düşmanlık insanları ne hale getirmiş. CHP’yi kendisine AKP’den daha yakın gören insanların beyinlerini resetlemeleri gerekmez mi sizce de?
Başbakanın görevi devretmesinden hemen sonra CHP sözcüleri, görevin Kılıçdaroğlu’na verilmesi gerektiğini söylemeleri ne kadar manidar. Cumhurbaşkanı Demirel’in görevi Çiller yerine Mesut Yılmaz’a verdiği zaman teamülleri hatırlamayan CHP’nin bugün teamüllerin peşine takılmaya sizce hakkı var mı?
Ne ekersen onu biçersin.
Bıldır ki hurmaların nereleri tırmaladığını bilenlerden öğrenin isterseniz.