Şehirlerin “Anayasa” hükmünde adetleri, gelenekleri, görenekleri ve alışkanlıkları vardır. Bu kurallar manzumesi bir günde oluşmaz. Bir günde oluşmadığı için de bir günde yok sayılamaz. Her ne kadar bazı çevreler küflü peynirin zararlarından bahsetse de, küflü peynir Konya’nın vazgeçilmez bir kültürüdür. Bu kültür Konyalılar kadar, bu kültüre sonradan dahil olanları da yakından ilgilendirir. Damak, bir kere o tadı aldıysa, bir daha ondan vazgeçemez.
Küflü peynirle yapılan tereyağlı börek her şehrin kültüründe olmadığı için, bazı insanlara biraz garip de gelebilir.
Konya’da bu tadı aldıktan sonra, o tadı başka yerlere taşımak o kadar da kolay değildir. Ben bizzat o zorluğu yaşadım. Mimarlıktan mezun olduktan sonra, doğup büyüdüğüm Kahramanmaraş’ta 6 yıl kadar Belediyede görev yaptım. Canım tereyağlı peynir böreği çekince, Konya’dan götürdüğüm küflü peynirden börek yaptırmak istedim. Fırında sıra bana geldiğinde fırıncı bohçamı açtı. Küflü peyniri görünce adamın yüzündeki şaşkınlığı size anlatmam mümkün değil. Bir peynire baktı, bir bana baktı. Yüzündeki acıma hissi tam anlamıyla, “anlatılmaz, yaşanır” kıvamındaydı. Bana ne kadar inandı bilemem ama, ben dakikalarca küflü peynirin faziletini anlattım fırıncıya.
****
Bizim çocukluğumuzda, annelerimizin en önemli işlerinden birisi de yama yapmaktı. Giysilerin dirsekleri, dizleri yama yapılır, olmadı bir de ters yüz edilerek yenilenmeye çalışılırdı. Babalarımızın ya da ağabeylerimizin giysileri küçültülerek geri dönüşüm sağlanırdı bir nevi. O yıllar öyleydi. Yani o yıllarda yamalı giymek ayıp değildi. Yeter ki yırtık olmasın. Çoraplar da öyle. Çorapların burun kısmı ile, topuk kısımlarında da yama olurdu. Merserize tabir ettiğimiz çoraplar çabuk yıpranırdı. Ne zaman ki naylon çoraplar çıktı merserize çorapların pabucu dama atıldı. Gerçi naylon çorap ayak sağlığını bozuyordu ama, olsundu. Dayanıklıydı ya.
O yılları bilmeyen, görmeyen insanlara bu anlatılanlar hikaye gibi gelir.
Ben de yeni nesle acıyarak (!) bakıyorum, biliyor musunuz? Fırıncının küflü peyniri gördüğünde bana acıdığı gibi, ben de yeni nesle acıyorum. Onlar da yırtık, pırtık giysilerle geziyorlar. Yamalı olsa neyse ama, yırtık olması bana göre ayıp. Anneleri demek ki yama yapmayı (!) beceremiyor.
Modacılar, keşke bizim çocukluğumuzda çıkarsalardı bu yırtık modasını.
Annelerimiz saatlerce yama yapma derdinden kurtulurdu.