KÜFÜR TEK MİLLET

Mustafa Balkan

Aslında küfür eskiden de tek milletti.

Halep’te de “tek millet” olarak bir(leş)miş pozisyonunu almış durumda.

Suriye’de yaşanan savaş, 2012 senesinde Halep’te gerçekleştirilen bir nümayişte Suriye güçleri tarafından insanların üzerine açılan ateşle başladı.

Müslümanlar ve İhvanı Müslimin, bu savaşa hazırlıksız (güç ve kuvvet toplamadan) olarak yakalanmanın bedelini acı bir şekilde ödüyor.

Suriye’nin ekonomik kalbinin attığı şehir olan Halep’te ise, uluslararası savaş suçlarını her türlüsü işlenmesine rağmen başta İslâm dünyası olmak üzere bütün Dünya, suspus olmuş durumda: “Onlar manen sağır, dilsiz ve kördürler. Artık onlar bulundukları sapıklıktan Hakk’a dönmezler.”  (Bakara/18)

Şia teröristleri tam bir sapıklık içerisinde hareket ediyorlar. Bosna’da olduğu gibi Halep’te de kadınların ırzına geçiliyor, çoluk çocuk kıtır kıtır kesiliyor, esir mesir dinlemeden nerde kıpırdayan canlı var, hunharca katlediliyorlar.

Müslümanların izzet, şeref ve haysiyetleri ise iki paralık olmuş vaziyette.

1,8 milyar İslâm Dünyası, Türkiye’nin liderliğinde örgütlü hareket edememenin ve kendi İslâm Birleşmiş Ümmet Birliği’ni kuramamanın bedelini çok ağır ödüyor.

Türk-İslâm ülke ve devletlerinin başında bulunan liderler ise, teknik yönden üstün olan Batılı ülke ve devletler karşısında acizleri oynuyorlar.

Katliamlar karşısında sadede Türkiye, hükümet, millet ve devlet olarak sesini dünyaya duyurmaya çalışıyor.

Türkiye’nin sesinin de gür çıktığı söylenemez.

Ülkemiz de kendi içerisindeki terör örgütleriyle kuşatılmış vaziyette; “Millî Seferberlik” ilân ederek kendine daha yeni yeni gelmeye ve Anadolu tekrar vatan olmaya başladı.

Devlet nezdinde Suriye’de söz sahibi olan Rusya, İran, Fransa ile diğer ülkeler nezdinde diplomasi yürütmek suretiyle Halep’te, daha korkunç katliamları önlemenin mücadelesini veriyor.

Yurdunda patlayan, patlatılan bombalar yüzünden eli kolu bağlanan ve dışarıyla ilgilenemez, yardım elini uzatamaz hale getirilen Türkiye, yerle bir edilen Halep’te son hamlelerini yapıyor.

Sosyal medyadan ve ekranlardan Halep’teki korkunç manzaraları izlemeye artık gönlüm elvermiyor.

Çocukların feryatları yüreğimi o kadar dağlıyor ki, artık kan damlaları yüreğimi yakmaya başladı!

Türkiye, Osmanlı’nın son dönemlerinde olduğu gibi Anadolu’ya sıkışmış/sıkıştırılmış durumda. Her yönüyle kuşatmayı yarmak içinde 15 Temmuz’dan bu tarafa hamle üstüne hamle yapıyor…

15 Temmuz’da yüzüne aldığı ikaz tokatlarıyla ancak kendine gelen Türkiye ve Müslüman Türk Milleti, var ya da yok olma savaşı veriyor.

Tehlike henüz geçmiş değil.

Türkiye’de heran herşey olabilir.

Yeni Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı başta yeni bir yönetim şeklinin özüne değil, şekline bile müsaade etmeyeceğini Beşiktaş’ta patlatılan bombayla dile getiren küresel üst akıl veyahut masonik irade, iktidarı ve muhalefetiyle birlikte ülkemizin siyasi başkenti Ankara’yı “esir” almak için her yolu deniyor.

Ticarî başkent İstanbul ise, ekonomik olarak Anadolu Arslanları’nın “bende varım” ve “artık beni yok sayamazsın” iradesine karşı müthiş bir dirençle karşılık vermekte.

İstanbul’da Tarihî Yarımada’dahil diğer bölgelerde patlatılan bombaları nasıl okumak gerektiği hususu ile değerlendirerek bir yerlere varma noktasında eğer varsa tink tang kuruluşları, epey derin analizler yapmak zorunda.

 

Küfür “tek millet” olmuş vaziyette hem dahili hem de harici olarak büyük bir saldırı başlatmış vaziyette.

Türkiye’de olup bitenleri anlamak için “avanak” olmaya gerek yok artık.

Yeni Dünya Düzeni’ne şekil vermeye çalışan küresel irade, Türkiye’de geçte olsa herşeye “evet” demeyen millî bir iradeyle karşılaşacağını öngörememenin verdiği kuyruk acısıyla, bizim burnumuzu sürtmek niyetiyle hareket ediyor.

Bunu yaparken de, askerimizin başına çuval geçirdikleri gibi izzet, şeref ve haysiyetimizi bir daha iki paralık etmek istiyor.

Büyük Şeytan’a dikkat etmek gerekiyor.

Mezopotamya daha büyük savaşlara ve silahlı, silahsız mücadelelere gebe…

Armagedon’a doğru hızla yol alıyoruz…

 

AZİZİM DİYOR Kİ…

Türkiye’de ve Dünya’da olup bitenler izzet, şeref ve haysiyetimizin daha fazla iki paralık edilmesine müsaade etmemektir.

Güç Batı’dan Doğu’ya doğru kayarken bunların yaşanması elbette kolay olmayacak ve her türlü zorlukla karşı karşıya geleceğiz.

Vakit, Birlik olma Vakti’dir

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.