Tenkit etsem, kızsam da rahat insanlara özeniyorum. Belki de onlar gibi olamadığım için(!), kıskanıyorum onları.
Olamaz mı?
Rahat insanlar gibi dünyayı umursamamak…
Anlık yaşamak…
Dünyanın yükünü sırtından atıp “Ohhh beee” diyebilmek…
Kılı kırk yararak dünyayı zindan etmekten iyidir mutlaka.
Sizlerin de başına gelmiştir. Arkanıza park eden adamı ararsınız fellik-fellik. Bulamazsınız. Acil olarak gideceğiniz yer vardır. Burnunuzdan solursunuz.
İşte bu durumlarda hep aklıma gelir. Bu adam gibi rahat olmak ne kadar da güzeldir. Ben küplere binerken onun dünya yansa umuru olmaz. Çünkü adam gamsız. O gibiler için hiçbir şey dert etmeye değmez.
Kolay-kolay kimsenin aracının arkasına park etmem. O nedenle de zaten zor bulurum park edecek yeri. İlla da etmişsem zaten ön camda bana ulaşılacak telefon numaram vardır. Aman kimseye bir zararım dokunmasın.
Şimdi ben diyorum ki ;
Ön cama telefon numarasını koymak Muzaffer’e ait bir duyarlılık, bir incelik olmasın. Araçlara plaka takmak nasıl zorunlu ise, araç sahibine ulaşılacak telefon numarası da zorunlu olsun. Bu işe bir standart getirilsin. Emniyet yetkilileri araçların uygun yerini belirlesin. O yere herkes telefon numarasını yazsın. Yazsın ki, acil durumlarda insanlara pösteki saydırmasın.
Domuz etine gösterdiğimiz duyarlılığı kul hakkı için göstermiyoruz.
Allah “Haram işlerle gelmeyin” demiyor. “Kul hakkıyla gelmeyin” diyor. Ola ki haramı Allah affedebilir.(Haramı –haşa- küçümsediğimden değil, kul hakkına vurgu yapmak için bu cümleyi kurdum.) Ama kul hakkı o kadar basit değil. Aslında kul hakkı konusunda biz Müslümanlar ne yazık ki hiç de duyarlı değiliz. Oysa her şeyden daha çok bu konuda duyarlı olacağız. Olmalıyız.
Umarım mesajım ilgili yerlere ulaşır.
Umarım, rahat insanlar biraz daha duyarlı olurlar.
Umarım, herkes telefon numarası yazmak konusunda kendisini zorunlu hisseder.
Çünkü aklın yolu birdir ve bizler insanız.
Güdülmek istemiyorsak…