İnsan halini bilmez mi? Durumunu sezmez mi? Cebinde kaç kuruşu var, neye yetiyor, neye yetmiyor hesap etmez mi?
Bir söylenenleri dinliyor insanlar, birde içinde bulunduğu duruma bakıp karşılaştırıyor yaşadıklarını.
Sonra da, beni ne zaman anlayacaksınız?
Ne zaman göreceksiniz?
Ne zaman yanımda olacaksınız?
Diye küsüyor, kapanıyor içine…
Hani külliyen zarar derler ya…
İnsanımız külliyen zarar da…
Önemli olan yaraları sarmak!
Yaz mevsimini aynen Ağustos böceği misali laftan kuleler, laftan lafa geçmeler, lafa boğmalar, laf yarıştırmalar, laf atmalar, sataşmalar, zamana oynamakla geçirmişler gibiyiz.
Yaz bitti, ne yaptık bu yaz döneminde?
Lafla peynir gemisini yürüttük…O liman senin, bu liman benim dolaştık! Bir dünya yere ulaştık!
Herkesin elinde birer çuval laf! Lafa doydu, lafa gark oldu insanlar! Tabi bu arada lafa boğuldular!
Sonrası ne mi?
Laf açısından kâra geçtiler! Lafla borçlarını ve faturalarını ödediler, lafla iş buldular, lafla dükkanlarını ayağa kaldırdılar, lafla enkazın altından kalktılar, düştükleri kör kuyulardan çıktılar.
Anlatanlara göre;
Zarar eden de yok! Zarar gören de!
*****
Zarar kavramı da anlaşılan bunalım geçirdi.
Şirazesi kaydı.
Hakim olan hava ne mi?
Ortada zarar diye bir şey yok!
Zarar da yok zaten!
Zarar var denmesin!
O kadar da olur!
Bunun adına zarar filan denmez!
Siz üstesinden gelirsiniz!
İnsanlar külliyen zarardayız, gören yok, dinleyen yok, gündeme taşıyan yok diye feryat-figan bir halde!
Zarardan dönme ihtimalimiz var mı?
Gelinirse var!
Görülürse var!
Amma velakin;
Gördük ki, zarar- ziyanın çok, senin yanındayız, seni kurtarmaya geldik, önce tut şu elimi diyen yok!
Sıkıntı burada…
*****
Ne çiftçi, ne esnaf, ne emekli kimse zararda filan değil…
Kim abartıyor bunları?
Zarar dediğiniz ne ki, o kadar zarar önemli değil, hallolur, hallederiz,
Siz buna zarar mı diyorsunuz!
Demeye gelen laflar söylenirse, zarar gören, zarar eden, zararı çeken nasıl anlatacak derdini?
Haklılığını nasıl ispat edecek?
Zarar kavramı garip bir sınanmada…
Madem ortada zarar-marar yok, bu insanların hali ne?
İki yıla yakındır zarar görmeyen mi kaldı? Zararı iliklerine kadar hissetmeyen mi kaldı?
Zarardan istese dahi dönemedi insanlar!
Zararın neresinden dönersen kârdır demişler amma, bu deyim bu dönemde iflas etti.
Dönemedi hiç kimse!
Dönmeye kalkanlar, ya dibe vurdu!
Ya yoğun bakımda…
Yada bu dünyaya elveda deyip çekip gittiler sessizce…
*****
Allah cümlemizi beterinden korusun, lakin yaşamakta olduğumuz dönem zararda olduğumuz, zarar ettiğimiz bir dönem.
Kimine göre zarar yılları,
Kimine göre zararın zarar vermekten bıkıp usanmadığı bir dönem.
Kimine göre zararla sınandığımız bir zaman dilimi.
Açmazlarla dolu aylar geçiriyoruz.
Neredeyse 2021 yılı bitiyor.
Ne virüs bıraktı yakamızı…
Ne işsizlik, ne imkansızlık, nede çaresizlik!
Sokaklar, umuda dair güzel bir şeyler söylemek isterdik diyenlerle dolu!
Gelecek beklentileriyle ilgili olarak anlatılanların, söylenenlerin hangisi doğru, hangisi yanlış diye hâlâ düşünüyor insanlar!
Rakamlarla piyasalar arasında ki uçurum her geçen gün daha da derinleşiyor!
Evdeki hesabın, insanlara otur oturduğun yerde en azından çarşıya çıkıp da moralin bozulmasın telkininde ve tavsiyesinde bulunması iç açıcı değil.
Çarşı-pazarın kafası karışık!
Düzen tutmaz tel misali, ne ayarı kaldı, ne akordu!
*****
Bu dönemin bir başka açmazı da, anlaşılamadığımız, derdimizi anlatamadığımız, anlaması gerekenlerin bir türlü bizi anlamaya çalışmadıkları bir dönem olarak tarihe not düşmesi!
Üstelik, kimsenin bir şikayeti yok, herkes halinden memnun, ortalık güllük gülistanlık demeye çalışılıyor.
En son faizler bir puan indi. Altın ve dolar aldı başını gitti.
Önümüz kış, oldukça zor geçecek bir kış mevsimine girmek üzereyiz.
Elektrik ve doğalgaz, bunlar daha iyi günleriniz, keyfini çıkarın dercesine selam yolluyorlar.
Mutfak yandı diyorduk, bir daha yandı, yanık mutfaklı evlerde yana yakıla oturuyoruz!
Cepler alev almış tutuşmuş…
Halimiz külliyen zarar derken, şaka geliyor galiba….
Yananı görür Allah!
Yakanı da görür!
Yananı söndürmeyeni de…