Henüz Kültür Başkenti diye anılmadığımız zamanlardı. Kültürü gündüzün ortasında kandille filanda aramaya çıkmamıştık.
Kule Site haricinde, neredeyse yabancı bir tabelamız yoktu!
O yıllarda vazgeçilmez meydanımız Hükümet Meydanıydı.
Valiliğin önünden, Vakıflar Bölge Müdürlüğüne kadar uzanan o meydanda kimler konuşmamıştı ki..
İsmet Paşa, Osman Bölükbaşı, Süleyman Demirel gibi siyasi liderlerin sözleri yankılanıp duruyordu o meydanlarda. Vakıflar Bölge Müdürlüğünün önündeki bu alana bir havuz yaptık, meydan meydanlıktan çıktı. Esprili dostlarımıza bakarsanız, artık içinde havuzu da olan meydanımız olmuştu!
Yeri münasip miydi, değil miydi, Hükümet Meydanına vefamız bu kadar mıydı soruları bir süre yankılandı.
Sonra, unuttuk gitti!
Bu havuza kültür havuzu dedik.
Kültürümüzü havuza mı attık, havuz pek münasip, azıcık kendine gelse fena olmaz mı dedik, kültür havuzda güzel, diye temennilerde mi bulunduk bilemiyoruz!
Aradan geçmiş koskoca 9 yıl.
Akşam ne yediğini unutan bizler, kültür havuzunu birden hatırlayamadık tabi!
Bazılarımız; o da ne, neredeymiş, böyle bir havuz mu varmış, hem de Konya’da, hadi canım sende diye yaklaştılar konuya…
Demek ki unutmuştuk o kültür havuzunu… Yahut unutmuş gibi davranmak işimize mi geldi ne?
Nasıl bir kültür havuzuysa… O havuzun etrafında, havuz merkezli, buram buram kültür kokan bir etkinlik yapıldı mı? Duyan da, yok, bilen de…
Arada bazı köşe yazarı dostlarımız hatırlatmışlar bu kültür havuzunu. Ancak kültür dairelerimiz, kültür müdürlüklerimiz “Orda bir kültür havuzu var uzakta, o havuz bizim kültür havuzumuzdur, gitmesek de, gelmesek de, o havuz bizim kültür havuzumuzdur” babından yaklaşmışlardı belli ki.
TARİH, 22 EKİM 2010!
O zaman hatırlayalım isterseniz… Tarih neydi diye merak ediyorsanız, “22 Ekim 2010”.
Polonyalı sanatçı Joanna Rajkowska'nın yaptığı Osmanlıca, Almanca ve Türkçe bir alıntının yer aldığı havuzun açılışı Konya'da yapılmıştı o gün.
Konya-British Council tarafından yürütülen ve AB Sivil Toplum Diyaloğu Kültür Köprüleri Programı çerçevesinde AB Komisyonunca desteklenen “Benim Kentim/My City Projesi” kapsamında kültür havuzunun açılışı Konya'da yapılırken, Sanatçı Rajkowska'nın, "Walter Benjamin Konya" adını verdiği projenin tanıtımı amacıyla da, Hükümet Meydanında bir tören düzenlenmişti.
Açılışta konuşan dönemin Konya Valisi Aydın Nezih Doğan, dünyada kalıcı olabilmenin yolunun barışı çağırmak olduğunu belirtmiş, Konya'dan yükselen barış mesajının tüm dünyayı kucaklaşmasını temenni ettiği söylemişti.
Dönemin Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek ise; Konya ile dünyanın diğer kentleri arasında köprü oluşturacak çalışmanın kent için hayırlı olmasını dilemiş, dünyadaki bütün kentlerin aynı olmasını önlemenin gerektiğini, kentlerin farklılıklarını koruyarak barış ortamını sağlanması gerektiğinin altını çizmiş, Mevlana’nın öğretileri doğrultusunda Konya'nın projeye ve barışa katkı yapacağını ifade etmişti.
Kültür havuzu projesi, kültürümüze, Konya kültürüne, barışa, diğer kentler arasında kültür köprüsü kurulmasına, toplumsal diyaloğa ne kadar katkıda bulundu?
Kültür havuzunun bu çabalara etkisi ne oldu?
Daha sonraki yıllarda kültür havuzu bu bakış açılarının odağında olabildi mi?
Bu soruların cevabını dünden bugüne geçip-giden 9 yıl içerisinde aramak gerekiyor.
KÜLTÜR MESAJLARI VERİLECEK DİYORLARDI!
Kültür havuzu, o yıllarda Konya’nın en gözde, en saygın miting alanı olarak kabul edilen Hükümet Meydanının canına okumuştu. Meydanı küçültmüş, netice olarak havuzlu meydan, diğer adıyla kültür havuzlu, kültür havuzu da olan meydan haline getirirken, daha sonra ki yıllarda ise, Hükümet Meydanının, meydan olma vasfını ortadan kaldıran kültür havuzunun, Mevlana Meydanı ve Kılıçaslan Meydanlarının yolunu açan bir meydan olduğu yorumlarının yapılmasına neden olmuştu.
Kültür havuzunda, hafif bir girdapla dönerek akan suyun altında kalan havuz tabanına Osmanlıca, Almanca ve Türkçe bir alıntı işlenmişti.
Dikkatli bakılmadığı zamanlarda, orada hiçbir şey yokmuş gibi görünüyordu.
Dalgın vatandaşlar o günlerde havuzun içine dalıp, bir uçtan bir uca az geçmediler.
Derinliği kaç metre diyenler, üzerinde iddialarda bulunmuşlardı…
Bu havuzun suyu nasıl bir su, tatlı su mu, yoksa özel olarak getirilmiş bir su mu diye soranlar bile vardı.
İçine balık atsak, yaşar mı diyenlere, süs balığı mı atsak acaba, diyenlere yok dedi bazıları, aynalı sazan filan atalım, tavaya gelecek gibi olunca oltaya filan gerek yok, dalarız içine tutarız diyenlerin kahkahaları doldurdu meydanı…
Büyüklerimiz bundan böyle kültür mesajlarının verilebileceği bir projenin başlangıç noktası demişlerdi, demesine de, havuz başında herhangi bir konuda kültür mesajı verildiğini de hatırlayanımız yok!
Kültür havuzu açıldığı günlerde, fotoğraf çektirenlerin paylaşamadığı bir mekandı. Havuzda ne yazıyor diye, tevatürler ve rivayetler rekor kırmıştı.
Sonraki yıllarda kuşların kirlettiği havuzu, belediyemizin temizlik işleriyle ilgilenen kardeşlerimiz temizlediler. Haberci kardeşlerimiz kültür havuzu temizlendi diye haberler yaptılar.
Havuzun içine bilmeyerek girenler olduğu gibi, ilgi alaka çekmek için bile bile girenler dahi olmuştu.
KIŞ SERT GEÇTİ, HAVUZLA BİRLİKTE KÜLTÜRÜMÜZDE BUZ TUTTU!
O kış oldukça sert ve soğuk geçmişti. Kültür havuzu donmuştu. Tamamen buz tuttu… Üzeri mini bir buz pistine dönüşüverdi. Yazın ıslananların, kışın ayaklarının kayma, kırılma tehlikesi oluştu.
İşin bir de mecaz boyutu vardı tabi…
İş mecaza geçince, kültür havuzu buz tutarken, kültürümüzde buz tutmuş donup kalmış olmakla yüz yüze geldi. Ne dersiniz? Kültürümüz o günlerden bugüne donup kalırken, yabancı kültürler ilhamını kültür havuzundan alıyor olmasın!
Bu arada, havuzlara karşı değişik bir sevgimiz var.
Denizi olmayan bir şehirde, çay yok, dere yok… Meram Dereyi bile kurutmuşuz.
Parklara yaptığımız suni göletler, hemen her mahalleye yaptığımız irili-ufaklı havuzlar tek tesellimiz!
“My City / Benim şehrim” yaklaşımı o yıllarda ve ondan öncesinde de şehre sempatik gelmişti. Kule Site, ilk önce Kule City olarak tanıtıma girmiş, tepkiler üzerine geri adım atılmış, City, Site olmuştu.
Anlaşılan, AB, havuzu ne kadar çok sevdiğimizi görünce, şehrin tam kalbine, merkezine bir kültür havuzu yapayım, Konya iyice bir sevinsin, bu havuzdan alacağı ilhamla da yürüsün gitsin demiş olacak ki, kültür havuzuyla birlikte “My City”yi aldık kabul ettik.
Son dokuz yılda Konya’daki işletmelerin, kafelerin isimlerine bir bakın hele… Türkçe isimler yerine koyduğumuz isimlerle gerçekten kendimizi aşmış bulunuyoruz!
Yabancı isimlere olan hayranlığımızın sınır tanımıyor olması, şehrimizi donattığımız yabancı isimleri taşıyan tabelalarla, en büyük zararı kendi kültürümüze verdiğimizin farkına varamayışımız üzüntü verici.
Mecazen, kültür havuzuyla birlikte donup giden kendi öz kültürümüzün buzların çözülmesini bekler gibi, garip, boynu bükük, çaresiz ve kimsesiz bekleyişi de, hepimizin ayıbı!