Kadim toprakların, kadim medeniyetin, kadim şehri, kadim başkenti Konya, yüzünü kültüre dönmek zorunda!
Pandemi dönemi arasında kaybolan. Hz. Mevlana ve ailesinin Konya gelişinin 792. Yıldönümü.
Konya’nın Başkent oluşunun 923. Yılı. Alaeddin Tepesinin ihyasının yeniden gündeme gelmesi için atılan adımlar, saman alevi gibi parladı, söndü ve gitti.
2020 yılı kültür açısından kayıp bir yıl olarak görülüyor.
Konya’nın önünde, Konya’nın fetih günü var! 30 Eylül’de kutlanacak olan Şerbet-i Veladet var!
Şeb-i Arus var! Hz. Mevlana'nın 747. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri var!
Atıl durumdan bir türlü kurtulamayan, kurtarılamayan, Konya Bedesteni var.
O Bedesten ki, 40 ayrı sokağında, 40 gün etkinlik yapıldı da, gören-duyan mı olmadı?
“Tarihi Bedesten Günleri” pekala başlatılabilir. Sanatçılar, sanatkarlar, sanat adamları davet edilerek, Uluslar arası çapta bir organizasyona ev sahipliği yapılabilir.
Ülkenin sanatçılarını, sanatkarlarını, lezzetlerini burada pekala buluşturabiliriz.
“Konya günlerini” İstanbul’da değil, merkezinde, yerinde yani Konya’da yapabiliriz!
Bu yıl olmasa dahi, bir sonraki yıl için bunun planlaması ve çalışması yapılabilir.
Alaeddin Tepesi, “Sultanlar Tepesi” haline getirilebilir. “Sultan Tepesi Günleri”, “Sultan Tepesi Şenlikleri” yapılabilir. Sultanlar anılabilir, yad edilebilir, programlar hayata geçirilebilir.
“KONYA SANATÇISI” VE SELÇUKLUYA YOLCULUK MESELESİ!
“Konya sanatçısı” meselesini sizce de fazla ötelemedik mi? Yılan hikayesine döndü dönüyor derler ya, şu anda tam o noktada geziniyor. Nihayetinde bir karar alınacaktı. Konya’nın sanatçı ve sanatlar evlatlarına bir paye ihdas edilecekti. Hepsi hepsi bu kadardı. Sonra bir gün tespit edip, birer plaketle bunu tescil edecek, bu insanların hamisi, kol-kanat gereni olacaktınız!
Sonra, Selçukluya yolculuk meselesi var.
Selçuklu torunları, Osmanlının izinde diye, tarihi geriye döndürmeye çalışan kardeşlerimizin, yanlış hesap Bağdat’tan sözüne nedense bir türlü kulak vermeyişleri var!
Osmanlı, Türkiye Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra devlet olma yolunda adımlar attı. Bu adımları atarken, yani devlet olurken, bu devletin temellerini Selçuklu devlet adamları attılar. Süleymanşah oğlu Ertuğrul Bey ve Ertuğrul Bey oğlu Osman Bey, Selçuklunun Uc beyliğini yapmışlardı. Yani Selçukluya tabiydiler.
Selçukluyu öğrenmeden, bilmeden, özüne inmeden, birdenbire Osmanlıya geçiş yapamazsınız. Yaparsanız, Selçuklu torunları, Osmanlının izinde gibi, tarihi bir hata yapmakla karşı karşıya kalırsınız ki, ne tarih affeder, ne kültür!
BU ŞEHİR ÖZÜNE DÖNMELİ…
Bu şehrin özü ne? Selçuklu! Biz, Direniş Karatay’ı pek sevdik, bayıldık, ayakta alkışladık, lakin ondan sonrası için hiçbir şey yapamadık. Şimdilik kaydıyla orada kaldık!
Direniş Konya olmak için çabalarımız vardı da, önünü Pandemi kesmedi ya!
Şu an pandemi gündemi ile Siyaset gündemi kıyasıya mücadele ediyorlar!
Kültür ikisinin arasına girmeye kalkarsa şamar oğlanına dönebilir.
Kültüre ne mi diyorlar? Sıranı bekle…Şimdi kültürün sırası değil.. Biz daha son sözümüzü söylemedik!
Ne söyleyeceksen çabuk söyle…Uzatma…Meramını anlat geç…Birde seninle uğraşmayalım.
Sizce kültür, pandemi ve siyaset arasına girebilir mi? 2020 için düşünürseniz, Umutsuz vaka gibi bir şey…Bu şehirde en fazla ihmal edilen konu ne? Kültür! Hiçbir şey yapılmıyor değil elbet!
Oysa bu şehrin, siyasetten daha fazla, salgın geçtikten sonra araya girmesine gerek olmayan bir yığın teferruattan önce kültür değerlerine sahip çıkmaya ihtiyacı var!
KÜLTÜR, KONYA GÜNDEMİNDE YERİNİ ALMADAN OLMAZ!
Kültürü bugüne kadar Rahmetli Erbakan’ın dediği üzere pansuman tedbirlerle götürmeye alışmışız. Daha fazlası için düşünmek, gayret sarf etmek, kendimizi zorlamak adeta zul geliyor.
Kültür, “Adım Hıdır elimden gelen budur” diye bakılacak bir alan değil.
Kültürle birlikte, beraber hareket eden sanat var, sanatçı var, sanatkar var, turizm var, coğrafya var, tarih var, şiir var, musiki var, edebiyat var.
Evet pandemi ile mücadele edelim…Konu siyasetse ona da girelim.
Lakin, kültür için, şimdi kültür sırası değil diye, ötelemekten vazgeçelim!
Kültür için ne yapmamız gerekiyorsa, gerecekse onları da koyalım masanın üzerine.
Kültür masadaki sandalyelerden birisi olmazsa, masanın hükmü kalmaz, masa boş sayılır. Masa hem öksüz, hem yetim kalmış sayılır. Konya gündeminde kültür mutlaka yerini almalıdır.
Basınımızda, ekranlarımızda, kültür ve turizm faaliyetleri olarak dikkatinizi çeken ne var?
Konya madem ki, vefa şehridir. Konya madem ki, hatıralara saygı gösteren bir şehirdir.
Konya, madem ki, yapılan iyiliği de, kötülüğü de unutmayan bir şehirdir.
Konya'yı Konya yapan, Konya'yı Başkent yapan, Konya'yı Bizans'tan alarak fetheden Selçuklu Sultanlarına sahip çıkmak gibi bir sorumluluğu vakit geçirmeden üstlenmelidir.
Tarihin bu şehre yüklemiş olduğu bu sorumluluktan, bu misyondan daha ne kadar kaçacağız?
Bugün bu şehirde yaşayanlar, bu şehrin banilerine, Bu şehrin şehitlerine, Bu şehrin gazilerine,
Bu şehrin adı unutulmuş, adsız kahramanlarına vefalarını göstermedikçe,
Bunu ispat etmedikçe, bu dünyadan borçlu olarak ayrılıp gideceklerdir!
BU ŞEHİR SULTANLAR ŞEHRİDİR!
Bu şehirde artık bazı kavramlar ve sloganlar değişmelidir. Bu şehir Kılıçaslanlar şehridir.
Bu şehir Selçuklu Sultanlarının maddi-manevi ihya ettiği, gönül verdiği bir şehridir.
Selçuklu Sultanlarından Alaeddin Keykubad’ın ağabeyi Sultan I. İzzettin Keykavus’un türbesi Sivas’ta. Sivas, bütün tanıtımlarında “Sultan Şehir” unvanını kullanırken, Alaeddin Tepesinde 8 Selçuklu Sultanı yattığı halde, Konya “Sultanlar Şehri” gibi bir unvanı kullanmamakta ısrar etmektedir.
Bu şehir, “Kılıçaslanlar Şehri” gibi, “Sultanlar Şehri” gibi, “Sultanlar Tepesi” yeni sloganlar geliştirmelidir. Tarım şehri gibi, sanayi şehri gibi ifadeler yerindedir, doğrudur ancak, bir şehrin tanıtımında rüzgar estirmez! Heyecan yaratmaz, şehri ayağa kaldırmaz!
Bu şehir, Kudüs’e kalkan olmuş, Haçlı seferlerini durdurmuş, Sultanların taht merkezidir. Kılıçaslanlar şehri denmesinin sebebi budur.
O Kılıçaslanlar ki, birincisi bu şehri Başkent yapmış, ikincisi Miryakefalon Zaferiyle Anadolu’yu ebedi Türk yurdu yapmıştı.
İşte onun içindir ki, Konya Selçukluya yolculuk yapmak zorundadır. Yani Selçukluyu tanımak, onunla tanışmak, onunla barışmak zorundadır. Konya, Selçuklunun Başkenti gibi davranmalıdır.
Vadilerle kuşatılan, dağlarla, tepelerle, donatılmış Konya’ya bu kahramanların isimlerini vermek, onlara olan gönül borcumuzdur.
YÜZÜMÜZÜ HAKİKATLERE DÖNMEK!
Selçuklunun Başkenti diye övünülen, Selçuklunun sekiz yüzyıllık eserleriyle Tarihi şehir olgusu kazanan, bu yüzden Dünya Tarihi Şehirler Birliği Yönetim Kurulu Üyeliği kazanan Konya, Selçuklu Başkenti olduğunu göstermek zorunda değil mi?
Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın fethettiği bu şehir, onun ismiyle taçlandırılmalı!
Hatırlarsanız, birçok insan Diriliş-Ertuğrul dizisindeki Süleymanşahı, Konya'nın fatihi Kutalmışoğlu Süleymanşah'la karıştırmıştı.
Oysa, Oğuz'un Kınık Boyundan Kutalmışoğlu Süleymanşah, I. Kılıçaslan'ın babası. Oğuz'un Kayı Boyundan Kayı Beyi Süleymanşah Ertuğrul Beyin babasıydı.
Anadolu'yu Haçlılara mezar eden I. Kılıçaslan, Sultan Mesud, II. Kılıçaslan, Selçuklunun yükselme devrinin sultanlarından olan Rüknettin Süleyman, I. İzzettin Keykavus ve Alaeddin Keykubad, şehirde varlıkları ile yoklukları belli olmayan Sultanlar olarak vah bize, yazık bize dedirtiyor! Anadolu'yu Türk Milletine vatan yapan Selçuklu Sultanlarıydı onlar.
Konya'yı Başkent yapmasalardı, Konya, başta Hz. Mevlana olmak üzere gönül sultanlarının otağı, uğrak merkezi, hayatlarını ömür boyu sürdürme niyetiyle gelip yerleştikleri bir şehir olmasaydı, bugün bunları konuşabilir miydik?