Enflasyon sepeti, TÜİK sepeti, vatandaşın sepeti konularını çok yazdık. O konuları nasip olursa yine yazmaya devam edeceğiz. Bizde sepet hikayesi çok. Sepet havası da…
Sepet havası demişken konuyu açmadan olmaz; Sepet havası demek, birini işten çıkarmak, yol vermek, yanından uzaklaştırmak anlamında biraz da argo bir deyim.
Bana sepet havası çaldılar diye başlayan cümlenin girizgahı, beni işten çıkardılar, işten attılar, uzaklaştırdılar anlamındadır.
Hazır sepet havası mevzuna girmişken, kültür sepetine, turizm sepetine de göz atmadan geçmek olmaz. Kültür sepetimiz ne kadar dolu, turizm sepetinde ne var ne yok, bu iki sektör vardıkları cümle kapılardan sepetlenmekten ne bıktılar ne de yoruldular.
Kültür sepetimizde yok, yok! Lakin bakan yok, aldıran yok, o sepet ne sepeti, sokmayın bu sepeti kapıdan içeri diyen işgüzarlar aramadığınız kadar çok!
Kültür ve turizm sepet havası çalınan konulardan olunca içimizden çıkmayan hicran yaraları olarak yine gündemin en başındalar.
Gündem demişken; Bu konu üzerine gönlünü düşürenlerin, Kültür ve turizm gönüllülerinin, bu şehrin kültürünü ve turizmini sevenlerin, kapılardan sürekli dönenlerin, döndürülenlerin, şöyle olsun, böyle olsun diye bütün iyi dilekleriyle anlatmaya çalıştıkları mevzular için iplere unlar serilenlerin, havanlarda sular dövülenlerin, eskinin tabiriyle bugün git, yarın gel denilenlerin, onlar uğraştıkça, rahatı ve huzuru kaçanların, yüzünü bir türlü kültüre ve turizme dönemeyenlerin, gündeme gelmeyen, getirilmeyen garip bir hikayesi bu hikaye!
*****
Merak ettiğimiz, kültürle ilgilenenlerin kültür sepetlerinde ne olduğu! Malum olduğu üzere, saklaya-saklaya bir hal oldukları o sepetleri açtıklarında birde bakıyorsunuz ki, eski hamam, eski tas mevzular, temcit pilavı misali ısıtılıp-ısıtılıp önümüze gelen isimler, kadrolar, programlar etkinlikler, yani hep o bilindik şeyler, hep o eski nakaratlar ve tekrarlar!
Artık leb demeden leblebiyi anladığımız kültür sepetleri var!
Bizleri bir şaşırtın! Olmaz bu kadar diyelim! Gerçekten bunu beklemiyorduk diyelim.
Ayakta alkışlayalım her birinizi… Biz yanlış yapmışız, yanlış düşünmüşüz, demek ki öyle değilmiş diyelim. Bari bunu 2022 için söyleyelim!
Bu hikaye artık “sepet sepet yumurta, sakın beni unutma” hikayesi değil!
O yumurta sepetindeki yumurtalar kırılalı çok oldu. Bir tane sağlam bir şey kalmadı!
“Adım Hıdır elimden gelen budur” yaklaşımı çoktan kabak tadı verdi.
Bu şehrin kültür sepetinde yeni bir şeyler olma ve bulunma vakti, daha gelmedi mi?
Mevlânâ şehrinde, yeni bir şeyler söyleyememek nedir bilir misiniz?
Ne diyor, Hz. Pir? Dün dünle birlikte gitti cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım!
Malumu aliniz yeni bir yıl daha arzı endam etti. Yeni şeyler söyleyecek misiniz? Söylemeyi düşünüyor musunuz?
*****
2022 yılının ilk günlerindeyiz, kültür sepeti ve turizm sepeti için kollarımızı bugünden itibaren sıvamamız gerekiyor.
Büyükşehrimiz uzunca bir süredir, bu şehri birlikte yönetiyoruz diyordu…
Bu şehir üzerine söyleyecek sözü olanı dinleyeceğim diyordu.
Elçiye zeval olmaz babından bu sütunlardan tespitlerimizi, gördüklerimizi ve dinlediklerimizi aktarmaya devam ediyoruz.
Yeni yıla, yine kültür ve turizm kanatlarımız kırık bir şekilde girdiğimizi tekraren ifade etmek istiyorum.
Büyükşehir Belediyemizin Mevlânâ bölgesinde, Alaeddin Tepesi ve çevresinde yapmış olduğu çalışmaları takdir ve tebrik ediyor, bu çalışmaların Bedestende dahil olmak üzere bu şehre hayat verecek, heyecan katacak etkinliklerle taçlandırılmasını Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay’dan diliyorum.
*****
Sokullu Mehmet Paşa’yı hatırlarsınız, Osmanlının en meşhur, en tanınan Sadrazamlarından. Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’ya söylediği söz hiç unutulmadı;
“Paşa, Paşa... sen bu Devlet-i Aliyye’yi henüz tanımamışsın. Bu devlet öyle bir devlettir ki, murad edinirse, cümle donanmanın direklerini altından, lengerlerini gümüşten, iplerini ibrişimden ve yelkenlerini atlastan etmekte güçlük çekmez. Gemilerin mutad olan aletlerini ve yelkenlerini yetiştiremez isem, gel benden al...”
Bu sözden muradımız şudur;
Bu sözü şehrimize getirdiğimizde bu şehir istese neler yapmaz ki…Alan geniş, saha geniş, konu çok, herkese yer var! Dar alanlara sıkışıp kalmak bu şehre göre değil. Şehir kapasitesini de, değerlerini de, yetenekli insanlarını da bilmez mi?
Hani “dem bu demdir, dem bu demdir, dem bu dem” derler ya…
Bu şehirde dem bu demdir, laf demini alalı ise inanın çok oldu!
Madem ki yeni yıl, yeni umut demektir. Kapalı kapılardan, açılmayan kapılardan, aralardaki kapı görevlilerinden, değişik nam ve isme sahip olan kapılardan sıkıldık, bunaldık, illallah dedik artık.
Bu yıl bu kapıların sökülüp atıldığı, insanın yüzüne hiç kapanmadığı bir yıl olsun artık!
Kültüre ve turizme kapı kapatmanın kapı kapatanlara zerre miktar faydası olmadığını görmedik mi?
Şehir kültür ve turizm etkinliklerine hem aç, hem hasret!
*****
Bu şehrin tarihçilerimizce belirlenmesi mutlaka gerekli olan “Fetih günü” başta olmak üzere,
“Konya Sanatçısı” gibi sanatçılarımıza, sanatkarlarımıza göstereceğimiz vefayı tescilleyecek olan bir payenin takdimi…
Bedestende yapılacak Konya günleri…
Alaeddin Tepesi yani Sultanlar Tepesinde yapılacak olan Sultanlar Şehri Konya etkinlikleri…
Selçuklu Otağının kurulması….
Zazadın Han’dan başlayarak, Konya tarihinin yeniden canlandırılacağı Konya turları…
Yeknesaklıktan kurtarılmış çok daha zengin Şeb-i Arus programları…
Kültür ve turizm sepetinde mutlaka yer almalı diyenlerdenim.
Bu şehir bunları başarabilecek donanıma da sahip, kabiliyet ve kapasiteye de…
Bundan böyle gelin, sen-ben demeyelim, sizden-bizden defterlerini kapatalım. Bir olalım, beraber olalım. Benim şehrim değil, bizim şehrimiz diyelim. Yeter ki el ele verelim!