Bizim millet olarak arkeoloji, sanat tarihi, eski eserlere çok da ilgi duyduğumuz maalesef söylenemez.
Çoğumuzun cebinde müze kart yoktur, çoğumuz için kültür, öncelikli seyahat amacı değildir. İvriz’i biz ailecek bir saatte gezdik, vardığımızda orada olan yabancı turistler biz giderken halâ oradaydılar. Eflatun Pınarı’nda bizim dışımızda sadece oynamakta olan çocuklar vardı. İki saat kadar kaldığımız Hattuşaş’dan ayrılırken gezmekte olan Japon turistlerin konaklayarak her gün inceleme yaptıklarını öğrenmiştik. Truva antik kentini gezerken önümüzdeki karı- kocanın muhabbeti halâ aklımdadır “Hanife, hepsi aynı taş, çıkalım artık” . Onlar gibi biz de çıkarken yabancı turistler halâ ilk bölümü inceliyorlardı. Genel yaklaşımımız “ bizde bunlardan çok var “ şeklinde özetlenebilir. Belki de bu nedenlerle eski mahallelerimiz, tarihi eserlerimiz ya yok olur ya da yok olmaya ramak kala restorasyonlarla kurtarılma şansını elde eder. Ankara’da yaşamakta olan bir Sanat Tarihi hocası dostumun “restorasyonlara mutlaka öğrencilerimizi götürüyorum, yapılan yanlışları görüp meslek hayatlarında yapmamaları için” sözü restorasyonların ancak başarılı ellerde anlam kazandığını öğretmişti bana.
Günümüzde kültürel mirasların dünya mirası olarak kabul görmesi, gelecek nesillere aktarılmasının elzem olduğu anlayışı, yaygınlaşan sponsorluklar, UNESCO çalışmaları, kültürel eserlerin ülkelere ayrı kimlik kattığı gerçeği ve kültür mirasının ekonomik değerinin anlaşılması arkeolojik eserlere başka bir gözle bakılmasını sağladı. Avrupa’da sivil toplum kuruluşları önderliğinde başlayan çalışmalar 1999 yılında “Avrupa Bir Ortak Miras” sloganında birleşti ve Avrupa Tarihi Kentler Birliği kuruldu. 2000 yılında ülkemizde Tarihi Kentler Birliği kurulması ve 2001 yılında Avrupa Tarihi Kentler Birliği üyesi olunmasıyla artık yeni bir dönem başladı. Günümüz anlayışına göre tarihsel doku içinde yükselen katlar ve kültür mirasına duyarsızlık kentleri yaşanmaz kılan özellikler arasında sayılıyor. Kentleri kültür ve tarihi mirasın farklı kıldığı, kentlere özellik kazandırdığı, doğru planlamayla ekonomiye hareketlilik ve canlılık kattığı, yerel halkın yaşam kalitesini yükselten bir zenginlik olduğu kabul ediliyor ve kültür artık çoğu dünyalı için seyahat etmenin bir amacı.
Özellikle son 10 yılda başlayan çalışmalar ve son yıllarda kentlerin fark yaratmak zorunda olduğunun anlaşılması ile kentler arası rekabet de arttı. Turizm master planları, tarihi çevrenin kalitesini geliştirmek, turizm sektörüne ulaşım altyapısı ve kapsamlı, paylaşımcı, çok katılımlı yönetim planı oluşturmak, karbon salınımını azaltacak düzenlemeler, su-enerji gibi kıt kaynakları koruma politikaları hazırlamak, çöp üretimini düşürmek önemli düzenlemeler olarak kabul ediliyor. Potansiyel inceleme, analiz ve değerlendirme; planlama ve organize etme; ziyaretçilere hazırlıklı olma; kültürel-doğal-tarihi değerleri koruma ve yönetme; pazarlama adım adım stratejilerden kabul ediliyor.
Konya’m MÖ 7000’li yıllardan başlayarak önemli bir medeniyet merkezi. İlk yerleşim yerlerinden Çatalhöyük neredeyse merkezde. Bir müze şehir. Hz. Mevlana ve sayısız manevi şahsiyetiyle bir gönül diyarı. Anadolu Selçukluların iki asırdan daha uzun süre başkenti. Selçuklular devrinde “en muhteşem Türk şehri” olarak anılmış. Hititler, Anadolu Selçuklular, Osmanlılar, Karamanoğulları, Bizans çağı eserlerine sahip. Sayısız medrese, kilise ve camilerle inanç turizminin de merkezi. Sille önemli bir turizm alanı. Sn. Tahir Akyürek’in deyişiyle “Türkiye’deki arkeolojik sit alanlarının % 40’ı Konya’da” Üstelik Konya Hz. Mevlana nedeniyle çevredeki diğer kentlerin işbirliği yapmak zorunda olduğu bir çekim merkezi. Günümüzde özellikle Selçuklu ve Osmanlı eserlerini ön plana çıkararak kültür turizminin içinde olmak isteyen kentler hızlı adımlar atıyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi kentin Samsun- Esenboğa- Eskişehir- İstanbul- Konya girişlerine 56-68 metre genişlik, 25-30 metre yükseklikte Selçuklu kapıları, Keçiören Belediyesi Protokol yoluna Selçuklu-Osmanlı mimarisinde kongre merkezi gibi yeni eserlerle farklılık yaratma çabasındalar. Kayseri Büyükşehir Belediyesi Gevher Nesibe Şifahanesi’nde Tematik Selçuklu Müzesi açtı, (gerçi küdüm ve rebapın karıştırılmış olması yerel basında eleştiri nedeni oldu) animasyon-maket- Brilie alfabeli tanıtımın da yer alacağı Kültür Yolu Projesinin hayata geçirileceğini açıkladı. Yapay değil, gerçek tarihi kent Konya’mın çalışmalarla bu konuda da önder olmasını diliyorum. Üstelik eserlerin magnetleriyle, minyatür hediyelikleriyle ve özgün Selçuklu-Osmanlı temalı el ürünleriyle Konya’yı ziyaret edenler anı götürüp ekonomiye katkı da sağlayabilirler tabii sıradan Çin malı eserler yerine özgün ve değer eserler arzedilebilirse…