12 yaşına kadar Küpe Dağı Koca Çayır'da Yörük Çadırlarında yaşamış değerli dostum kardeşim Yrd. Doç. Dr. Fatih Uslu'ya ithaftır.
Konya ve çevresinde pek çoğumuzun farkında bile olmadığı veya adını şöhretini duyduğu halde görme fırsatına kavuşamadığı eşsiz doğal güzellikler bulunmaktadır. Bu güzelliklerden bazıları ülkemizin çeşitli yörelerinde görebileceğimiz benzerlerine sahip olsa da, bir kısmının eşi benzeri olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunlardan birisi de hiç şüphesiz “Koca Çayır” olarak da adlandırılan “Küpe Çukuru” dur.
Küpe Çukuru yaklaşık 2.200 metre rakıma sahip olan Küpe Dağı’nın zirvesinde bulunuyor. 1.900 metre yüksekliğinde ve 5 futbol sahası büyüklüğündeki çukura ancak zirveye ulaştıktan sonra inilebiliyor. Seydişehir sınırları içerisinde bulunan ve Seydişehir ile Beyşehir ve Derebucak ilçeleri arasında uzanan dağların önemli bir parçasını oluşturan Küpe Dağı’nın zirvesine birkaç noktadan ulaşmak mümkündür. Bunlardan ilki Seydişehir’e 6 km uzaklıktaki Gökçehüyük Köyü’nden başlayan parkurdur. Bu yürüyüş güzergâhına genellikle Gökçehüyük Su Deposu mevkisinden başlanır, Cevizlik, Bahçe, Kırlangıç Kayaları, Şeker Pınar'ı üzerinden Halkalı Kaya’ya ulaşılır. Nihayet güzergâhın sonunda Yörük Mezarları bölgesinden Küpe Çukuru’na iniş yapılır. Orta zorluktaki ve yaklaşık dört saat süren bir tırmanıştan sonra tamamlanabilen bu güzergâh boyunca Halkalı Kaya’nın muhteşem silüeti eşliğinde Seydişehir Ovası’nı kuşbaşını izlemeniz mümkündür.
Küpe Çukuru’na ulaşabileceğiniz bir diğer güzergâh ise Bakaran Yaylası ve Şakiroğlu Çeşmesi’nden başlayan güzergâhtır. Antalya-Konya sınırında bulunan Bakaran Yaylası’na Beyşehir üzerinden eski Antalya-Derebucak yolunu takip ederek ulaşmak mümkündür. Bakaran Yaylası’ndan başlayan bu yol kadimden beri Manavgat Yörüklerinin kullandığı göç yolu üzerindedir. Bu kadim keçi tarağında 7 km. ve yaklaşık 3,5 saat yürüdükten sonra Yörüklerin Koca Çayırı’na yani Küpe Çukuru Yaylası’na ulaşılabilir. Bu güzergâhta yüzlerce çeşit bitki ve çiçek türlerinin kokularını içinize çeke çeke katran ve sedir ağaçları arasından, kıvrıla kıvrıla yürüyeceğiniz zorlu bir yolculuk sizi beklemektedir. Aşağı yukarı 1.500 metre yüksekliğe ulaştığınızda mevsim de uygunsa henüz erimemiş kar kütlelerinin yakınlarındaki sulak alanlarda çiğdemleri laleleri koklaya koklaya yol alırsınız. Eğer şansınız varsa zirvede mor sümbüller ve ters laleler de sizi bekliyor olacaktır.
2.200 metredeki zirveye yaklaştığınızda rüzgârların kol gezdiği serin bir boğazla karşılaşırsınız. Burada vakit geçirmeden henüz kurumamış terinizi de soğutmadan yol almanızı tavsiye ederim. Burada fazla kalırsanız, vadiyi enlemesine yararak yürüyeceğiniz boğazdaki şiddetli rüzgâr sizi çarpabilir. Boğazın bitimiyle birlikte karşı zirvedeki Halkalı Kaya bütün ihtişamıyla görünecek, onu görür görmez, yüksek dağlarla çevrili Küpe Çukuru’na inmek için sabırsızlanacaksınız.
1906 rakımlı bu krater çukuruna yavaş yavaş inerken dağların eteklerindeki yıkıntılar ve mezarlıklar gözünüze takılacak. Yörüklere ait olan bu kalıntıları gördüğünüzde belki siz de benim gibi burada yüzyıllardır nice hikâyelerin yaşanmış olduğunu düşüneceksiniz. Yörüklerin asırlardır buraya hayvanlarını otlatmak ve yaz mevsimini geçirmek için geldiklerini bilenler, onların buradaki hayatları hakkında çeşitli hikâyeler anlatırlar. Bölgede konmuş göçmüş olan Yaşlı Yörükler Küpe Çukurunda cirit oyunlarından, tutulan güreşlerden ve aşiretler arası Futbol müsabakalarından söz ederler. Bu hikâyelerden birine göre, “1900’lü yılların başında, Koca Çayır’a gelmiş olan Manavgat İdrisli Yörükleri, burada konmuşken, ‘Bir gün öyle bir yağmur yağmış, öyle bir yağmur yağmış ki’, Küpe Dağı’nın yamaçlarında eriyen karların suyu da yağmurla beraber sel olup oluk oluk akmaya başlamış. Bu tür doğa olaylarına alışkın Yörükler çadırlarına girip yağmurun durmasını beklemeye başlamışlar. Lakin yağmur durmamış, yağdıkça yağmış, şiddetlendikçe şiddetlenmiş, Koca Çayır’da suya kapılan bir hayvan ile büyük çuvallar düdenin deliğini tıkamış. Çukurda biriken suları her daim çeken ulu düdenin tıkanmasıyla çukuru sular doldurmuş ve büyük bir “afat” vuku bulmuş. Bu küçük tufan nedeniyle yirmi kadar Yörük boğularak can vermiş. Şimdi onlar çayırın kenarındaki mezarlıkta bir asırdır yatmaktadır. Derler ki bu afetten çadırın üstüne çıkan 9-10 yaşlarındaki bir çocuk kurtulmuş. Dalayman Köyü’nün yaşlıları Küpe’nin aşağısındaki pınarlarda derelerde, günlerce Yörüklere ait malzemelerin akıp gittiğini anlatırlarmış… Koca Çayır'da asırlarca konmuş olan Yörükler arasında konup göçenler günümüzde azalsa da Yörükler bu koca yaylalarını terk etmiş değiller. Manavgat Bozahmetli Yörükleri'nden Ahmet Uslu, Adem Uslu, Mehmet Uslu, Mustafa Uslu, Mahmut Çetin, Harun İşbilir, İbrahim Şirinel, Hasan Ali Eski ve Mehmet Özden Küpe ve hemen yakınındaki Kuyucak Yaylalarına hala gidip gelmektedir.
Uçsuz bucaksız gibi görünen Koca Çayır’a doğru inerken dağların eteklerinden kaynayan suları damarlar halinde bütün detaylarına kadar görmeniz mümkün olacaktır. Siz de yukarıdan aşağıya inerken derelerin akış yönünü takip ederseniz kış boyu yağan kar ve yağmurla biriken suların bir düden tarafından çekildiğini net bir şekilde görebilirsiniz. Dağların eteklerinden kaynayan sular, güneşin ışığından mıdır bilinmez sıcak bir pınar gibi yavaş yavaş düdene doğru akar gider. Başta Yörükler ve Küpe Çukuru’na daha önce çıkmış olanlar bilirler ki, Mart ayında çukura inmek neredeyse imkânsızdır. Nisan ayında çukurda sular çok olduğu için çayırda yürümek oldukça zordur. Mayıs ayının ortasından itibaren ve özellikle Haziran ayında ise çukurda gezmenin keyfi bir başkadır. Şansınız varsa Seydişehir’de hakkında çeşit çeşit efsaneler anlatılan Küpe Çukuru’nda çok sayıda yılkı atı görebilirsiniz. Zirveden çukura inişe geçtiğinizde eğer o sene çayıra ilk gelenler siz iseniz, yılkı atları yanınıza kadar yaklaşır ve hatta size muhteşem pozlar verir. Koca Çayır’ın içinde ayaklarından sular sıçratarak bir oraya bir buraya koşturan yılkı atları, başına buyruk ve özgürce koşuşturmaları ve rüzgârda uçuşan yeleleri ile sizi de çayırın içine kadar çekecektir.
Küpe Dağı hikâyeleri, sadece yılkı atları ile değil vahşi yaşamı da içinde barındıran bir bölge olarak dilde dile anlatıla gelir. Bölgede Boz ayıların varlığından bahsedenler oldukça fazladır. Bazı kişilerden bizzat Boz ayılarla karşılaşma hikâyelerini dinlersiniz. Hatta söylentilere daha fazla kulak kabartır ve ciddiye alırsanız çukurda engerek yılanı olduğunu da duyarsınız. Hiçbirisi elbette yaban tavşanlarının karlar üzerinde oradan oraya koşturduklarını duymanız kadar sizi mutlu etmeyecektir. Biz tırmanışımızda Boz ayılara veya engerek yılanına tabiatıyla hiç rastlamak istemedik, ancak yılkı atlarını ve tavşanları görebilme ihtimalinden bile çok mutlu olduk. Siz de bizim gibi atları görüp fotoğraflarını çekebildiyseniz onun keyfiyle yaklaşık 4 saat süren yürüyüşünüzün verdiği yorgunluğunuzu çayırın etrafındaki dağlardan kaynayan suların oluşturduğu küçük küçük derelerin kenarındaki çimenlere uzanıp bir süre dinlenerek atabilirsiniz. Çimlere uzandığınızda masmavi gökyüzünü izlerken, eğer bölgeyi tanıyan birileri size eşlik etmişse Halkalı Kaya, Yörüklerin deyişiyle Zencirli Gedik hikâyesini bir de onlardan dinleyin. Daha hikâyenin başında anlatılanlar size bildik tanıdık gelecektir. Hikâyeye göre Nuh deyip peygamber demeyenlerin binemediği o gemilerden biri de zincirli Gediğe takılıp kalmıştır. Büyük tufandaki gemi buraya demirlemiş midir? Bilinmez, Lakin Manavgat Yörükleri küçük tufanı yaşamış olmalılar.
Küpe Çukuru’nda geçireceğiniz birkaç saatte yorgunluğunuzu atabilmişseniz ve eğer çukurdan yeniden zirveye çıkacağınız yarım saaatlik yolculuk gözünüzde büyümezse, geri dönüş yolculuğunuzu çok daha hızlı tamamlarsınız. Küpe’ye çıkanlar genellikle aynı istikametten geri dönmezler. Ama yine de eğer daha önce kullanmadıysanız geldiğiniz güzergâhtan geri dönmenizi tavsiye ederim. Dönüş yolunda yürürken, yürüyüş boyunca çektiğiniz fotoğrafları paylaşmak için sabırsızlanacağınıza kuşkum yok. Sizin de paylaşırken ifade edeceğiniz gibi, insan ömründe bir kere de olsa Küpe Çukuru’na çıkmalı? Evet evet yanlış okumadınız, bu hayatta nice çıkılacak çukurlar ve inilecek zirveler vardır. Bu da kulağınıza küpe olsun. Bizim de muradımız kuyulardan çıkan Yusuf olmaktır.