Konya bu hafta önemli bir uluslararası sempozyuma ev sahipliği yaptı. 16-18 Eylül de gerçekleştirilen Sempozyumun konusu “kuraklık ve çölleşme” idi.
Kuraklık ve çölleşme teması, bilim ve uygulama dünyasının son zamanlarda en çok üzerinde durduğu ana konulardan biri olmaktadır. Öyle ki, küresel ısınmaya bağlı olarak, bazı yörelerde farklı tabiat olaylarıyla karşı karşıya gelinmesi konunun yoğunlukla ele alınmasının önemli bir sebebi olmaktadır.
Tabiat olayları bazı yerlerde aşırı ısınma ve kuraklık, bazı yerlerde zamansız aşırı yağışlar ve sel baskınları, başka yerlerde fırtınalar, ani soğuma veya ısınmalar, hortumlar vs. şekilde ortaya çıkmaktadır.
Bütün bunlar gösteriyor ve gerçeğiyle ortaya çıkıyor ki, dünya da küresel ısınmaya bağlı olarak iklim değişiklikleri söz konusudur ve dünyayı tehdit etmektedir. Öyle ama bu cümle basite alınacak ve bu olaylar kolay geçiştirilecek bir durum değildir. Bunun önemi insanlığı, gıda arzını, sağlığı, açlığı; yani canlılığı direk ilgilendiren ana konuları ele almasından gelmektedir.
Sempozyumda onlarca bildiriler ve uygulama tecrübeleri bilim adamlarınca aktarıldı. Sonuçta bu bildirilerin her biri birinden gerçekçi ve enteresandı.
Bu bildirilerden biri de KOP Başkanı Prof. Dr. Mehmet Babaoğlu’nun gayet güzel ve gerçekçi rakamlarla verdiği “Kop Bölgesinde Sürdürülebilir Su ve Tarım Yönetimi” konulu konferanstı.
Bu konferans, KOP Projesine dâhil 4 ilin su ve tarım yönetimi ortaya koyma ve bizim bildiğimiz gerçeklerin dışında bir yapılanma olduğunu ispat etme bakımından önemli idi. Babaoğlu Başkan, projenin başından itibaren yer alan bir bilim adamı olması bakımından da dikkate değerdi.
Buna göre, KOP Bölgesi yaklaşık 65 000 Km2 yüzölçümü ile Türkiye yüzölçümünün % 8.3 ünü, 2.9 milyon hektar tarım alanı ile Türkiye tarım alanlarının % 12.2 sini, 3 milyon nüfusu ile de ülke nüfusunun yaklaşık % 4.0 ünü oluşturmaktadır.
Bunun anlamı şudur, Türkiye yüzölçümüne göre tarım alanları ortalama oranı % 8.3 olması gerekirken değerleri bakımından 4 puan yani ülke ortalamasından % 45 daha üzerinde bir değere sahiptir.
Bölgede bulunan 2.9 milyon hektar tarım alanlarının yaklaşık 1/3 ü (% 31) sulu tarım, 2/3 ü (% 67.7) kuru tarım alanlarından ibaret idi. İş bir tarafı böyle ama ilginç olan bundan sonra ki bölümlerdir.
Bölgenin tarım alanı varlığının 2.9 milyar hektar olduğunu ifade etmiştik. Yukarıda verilen değerlere bölge tarım alanlarının yaklaşık 900 bin hektarı sulanmaktadır. Göre geri kalan bölümünün yani 2 milyon hektar alanın sulanabilmesi için ihtiyaç duyulan su miktarı 15 milyar m3, Bölgenin kullanılabilir su varlığı ise 4.3 milyar M3 tür. Bu toplam sulama suyu ihtiyacının ancak 1/3 ü demektir.
Bölgede bulunan 2.9 milyon hektar arazinin ancak 1/3 ü (900 bin hektarı) sulanmakta, bunun için de kullanılan su miktarı yaklaşık 4.6 milyar M3 tür. Yani bölgede bulunan ve kullanılabilir su potansiyeli zaten kullanılmaktadır. Diğer bir ifadeyle tüm sulama suyu potansiyeli şu an kullanılabilir durumdadır. Bu duruma göre Proje sulama suyu potansiyeli bakımından bitmiş olarak görülmelidir. Durun bakalım gerçek böylemi? Risk nedir? Gelecek yazımda açıklamaya çalışacağım.
(Devam edecek)
Allah’a emanet, hayra muhatab olunuz, efendim