Sayın Bakan Prof. Dr. Veysel EROĞLU yaptığı “Bizim teknolojimiz onlardan ileri. NASA da kim oluyor?" sözleriyle sosyal medyada önde gidiyor.
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) araştırmacıları, kısa süre önce, Türkiye, İsrail, Ürdün, Lübnan, Filistin, Kıbrıs ve Suriye’yi kapsayan Doğu Akdeniz bölgesinde 1998 yılında başlayan ve halen süren kuraklığın, son 9 asrın en kötü kuraklığı olduğunu açıklamıştı.
Bu konuyla ilgili bir soruya Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu “NASA’nın meteorolojik hava tahminleri, bizim gerimizde, geçen yıl yaptıkları tahminleri tutmadı mesela. Bizim teknolojimiz onlardan ileri. NASA da kim oluyor? Onlar global ve kuşbakışı bakıyor iklim verilerine. Biz noktasal ve bölgesel tahminler yapıyoruz. Sadece Türkiye’ye değil, çevre ülkelere de bu hizmeti veriyoruz.” Açıklamasına gülelim mi ağlayalım mı anlayamadım.
Evet son yıllarda Meteoroloji Genel Müdürlüğü hakikaten yaptığı isabetli tahminlerle övgüyü hak ediyor. Ama Sayın Bakan bu kurumun yaptığı diğer analizleri okumuyor mu?
Örneğin girin hemen http://mgm.gov.tr/veridegerlendirme/kuraklik-analizi.aspx#sfU adresine ve görün ülkemizin son bir yıllık kuraklık analizlerini.
Ya da zahmet etmeyin ben söyleyeyim. Özellikle Konya Havzası, Batı Akdeniz ve Doğa Akdeniz havzası 3 aylık, 6 aylık 9 aylık ve yıllık değerlendirmelerde kurak, orta kurak, şiddetli kurak, çok şiddetli kurak hatta olağanüstü kurak olarak gösteriliyor. Yani ülkemizin güneyinde son bir yılda kuraklık çok bariz görülüyor. Önceki yıllarda da durum pek farklı değildi.
Kaldı ki NASA’nın yaptığı araştırmada 1998 – 2012 yıllarındaki kuraklıktan söz ediliyor. Bu sonuca ise 1100-2012 yılları arasındaki analizlerin neticesinde varıyor.
NASA Araştırmacısı Ben Cook ve ekibi, geçmişte Akdeniz kuraklıklarının ne sıklıkla ve şiddette gerçekleştiğini anlamak için ağaç-halka analiz tekniği ile Eski Dünya Kuraklık Atlası’nı kullanarak Kuzey Afrika, Yunanistan, Lübnan, Ürdün, Suriye, Türkiye, İspanya, Fransa’nın güneyi ve İtalya’yı kapsayan analizler ile geçtiğimiz 1000 yılın coğrafi kuraklık izlerine ulaşmışlar.
Buna göre, “Türkiye’nin de yer aldığı Doğu Akdeniz’de 1998-2012 yılları arasında görülen kuraklık, son 500 yılın en ‘kuru’ döneminden yüzde 50 oranında daha şiddetli geçti. Son 900 yıla göre ise en kurak dönemden yüzde 10-20 arası daha kötüydü. Bu kuraklığın etkileri ise halen devam ediyor.”
Tabii ki bu zaman içinde nemli yıllarda oldu, aşırı yağışlarda oldu. Ama küresel iklim değişikliği ile birlikte sözü edilen bölgelerde kuraklık daha da hakim. Üstelik bu gidiş halen de devam ediyor, edecekte.
Adamlar bilimsel gerçeği dünya ile paylaşıyorlar ve bizim bir zamanlar Çevre ve Orman Bakanı olan ve günümüzün Orman ve Su İşleri Bakanı yaramaz çocuklar gibi kalkıp onlara laf yetiştiriyor: Siz bu işten ne anlarsınız diye?
Aslında teşekkür edip, “Bizde aynı görüşteyiz. Ancak ülke olarak kuraklığın etkilerini en aza indirecek teknik alt yapıya sahibiz, yaptığımız Havza Koruma Planları ve Kuraklıkla Mücadele Eylem Planları ile vatandaşlarımıza destek oluyoruz. Endişe edilecek bir durum yok” diyebilirdi. Ki hakikaten de bu işler yapılıyor ve uzmanlar çalışıyorlar.
Velhasıl, bütün dünya ülkeleri gibi bizde iklim değişikliği ve beraberindeki çevre sorunlarına karşı duyarlı olmak zorundayız. Kuraklık başta olmak üzere aşırı sıcaklara, aşırı yağışlara, sel, fırtına ve doğal afetlere karşı hazırlıklı olmak ciddi bir iştir ve hafife alınacak, alay edilecek konular değildir. Kalın sağlıcakla.
ÇEVRECİ SÖZÜ: Söz ağızdan çıkmadan sizin esirinizdir. Çıktıktan sonra ise siz onun esiri olursunuz, dikkat!