Asıl Hayat Ahiret Hayatıdır
Allah’ın kullarına ikram ettiği sonsuz konaklama yeri Cennet
Cennetin Kur’an-ı kerimde geçen adları
Kur'an-ı Kerim'de Cennet anlatımı
Asıl Hayat Ahiret Hayatıdır
Sonsuzluk yurdu / Dâru’l-huld
Başlıkta yer alan cümlenin tam karşılığı olarak Kur’an-ı Kerim'de birçok ayet-i kerime vardır.
Bunlardan “dünya hayatı ancak bir oyun oynaştan ibarettir ahiret hayatı ise kalıcı ve yaşanacak hayattır” anlamındaki 4 ayeti beraberce okuyalım:
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâla akıl erdiremiyor musunuz? “ (Enam 32)
“Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!” (Ankebut 64)
“Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden mallarınızı (tamamen sarf etmenizi) istemez” (Muhammed 36)
“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah'ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” (Hadid 20)
Ahiret yurdunun sonsuz yurt olduğu yüzlerce ayet tarafından dile getirilir. Kur’an’ımızın yürürlükten kaldırdığı Tevrat ve İncil’de de ebedi hayatın ahiret olduğu defalarca ayette teyit edilmişti. Bu bağlamda yüce kitabımız ahiret hayatını Daru’l-huld / sonsuzluk vatanı ve yurdu olarak vasıflandırmıştır. Bu husustaki ayetlerden biri şöyledir:
“De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik cenneti mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir.” (Furkan 15)
Cennet; cehennemin karşıtı olarak Cenab-ı Hakk'ın Kur’an-ı Kerim'de olduğu gibi bütün kutsal kitaplarda bütün peygamberleri aracılığıyla iyi insanları müjdelediği ebedi bir hayat mekânıdır.
Ramazan ayının, “evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden azat edilip cennete kavuşmak” gibi büyük ilahi lütuflara mazhar olma imkânı elde ettiğimiz bir ay olduğunu biliyoruz.
Burada Kur’an'ı Kerim’deki cenneti siz değerli okuyucularıma Allah'ın ayetlerinden aktarmak istiyorum.
Cennet Allah’ın kullarına ikram ettiği sonsuz konaklama yeridir
Kur'an-ı Kerim'de cennete, Cennet adıyla yüz elliye yakın yerde yer verilir.
Bunlar arasında Cenab-ı Hakk'ın mümin kullarına bir ziyafeti, bir ikram ve sonsuz bir konaklama yeri anlamında geçen “nüzül” kelimesi ile de dört ayet-i kerimede yer verilmektedir.
“Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır.” (Al-i İmran 198)
“İman edip de, iyi işler yapanlara gelince, onlar için yaptıklarına karşılık olarak varıp kalacakları cennet konakları vardır.” (Secde 19)
“İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için makam olarak Firdevs cennetleri vardır.” (Kehf 107)
“Gafûr ve rahîm olan Allah'ın ikramı olarak orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır.” (Fussilet 32)
Kur’an-ı kerimde geçen cennetin adları
Firdevs: “İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için makam olarak Firdevs cennetleri vardır.” (Kehf 107) “(Evet) Firdevs'e vâris olan bu kimseler, orada ebedî kalıcıdırlar.” (Müminûn 11)
Adn: “Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.” (Tevbe 72)
“ (O yurt) Adn cennetleridir; oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından sâlih olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.” (Ra’d / 23)
“(O yurt,) girecekleri, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Onlar için orada kendilerine diledikleri her şey vardır. İşte Allah, takvâ sahiplerini böyle mükâfatlandırır.” (Nahl / 31)
“İşte onlara, alt taraflarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Onlar Adn cennetlerinde tahtlar üzerine kurularak orada altın bileziklerle bezenecekler; ince ve kalın dîbâdan yeşil elbiseler giyecekler. Ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri!” (Kehf / 31)
“Ancak tevbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın cennete, çok merhametli olan Allah'ın, kullarına gıyaben vâdettiği Adn cennetlerine girecekler. Şüphesiz O'nun vâdi yerini bulacaktır.” (Meryem / 61, 60)
“İçinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleri! İşte arınanların mükâfatı budur.” (Tâ-Hâ / 76)
“(Onların mükâfatı), içine girecekleri Adn cennetleridir. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseleri de ipektir.” (Fâtır / 33)
“Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır.” (Sâd / 50)
“Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz Aziz ve Hakîm olan sensin!” (Mü’min / 8)
“İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur.” (Saff / 12)
“Onların Rableri katındaki mükâfatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rabbinden korkan (O'na saygı gösterenler) içindir.” (Beyyine / 8)
Daru’l-karâr: “Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten kalınacak yurttur.” (Mümin 39)
Hüsnâ: “Müminlerden - özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihat edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (Hüsnâ / cennet) vadetmiştir; ama mücahitleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.”
Yukarıdaki ayetten ayrı olarak cennetin Hüsna adıyla anıldığı ayetlerde kısaca şöyledir.
“Güzel davrananlara güzel bir karşılık olarak Hüsna cennetini vaat ettik onların yüzlerine ne bir toz kara leke bulaşır ve ne de bir horluk gelir işte onlar Cennet ehlidirler ve onlar orada ebedi kalacaklardır” (Yunus 26)
“İşte rablerinin emrine uyanlar için en güzel mükafat Hüsna cennetidir ona uymayanlara gelince eğer yeryüzünde olanların tümü ile bunun yanında bir misli daha kendilerinin olsa kurtulmak için onu mutlaka fidye vermek isterlerdi işte onlar var ya hesabın en korku kötüsü onlardadır varacakları yerde cehennemdir O ne kötü bir yaratıktır” (Ra’d 18)
“İman edip iyi işler yapanlar için en güzel mükâfat Hüsna güzel cennettir ve ona tarafınızdan kolaylık sağlayan sözler söyleyeceğiz” (Kehf 88)
“Kendilerine tarafımızdan iyi bir son olan Hüsna cenneti takdir edilmiş olanlara gelince bunlar cehennemden uzak tutulurlar” (Enbiya 101)
“Göklerde ve yerde bulunanlar hep allah'ındır bu Allah'ın kötülük edenlere yaptıkları ile cezalandırması güzel davrananları da daha güzeliyle Hüsna cennetiyle ödüllendirmesi içindir” (Necm 31)
“Artık kim verir ve sakınırsa en güzeli de Hüsna cennetini tasdik ederse biz de onu en kolaya Yüsra cennetine hazırlarız” (Leyl 6, 7, 5)
“Kim cimrilik eder kendini müstağni sayar Hüsna cennetini yalanlarsa biz de onu en zora hazırlarız düştüğü zaman da malı kendisine fayda vermez” (Leyl 8 9 10 11)
Darusselam: “Rableri katında onlara esenlik yurdu (darusselam - cennet) vardır. Ve yapmakta oldukları (güzel) işler sebebiyle Allah onların dostudur.” (Enam 127) “Allah kullarını Darusselam / esenlik yurduna çağırıyor ve O, dilediğini doğru yola iletir.” (Yunus 25)
Daru’l-Mukâme: “O (Rab) ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda (Darulmukame) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir.” (Fatır 35)
Dâru’l-Müttakîn / Takva sahiplerinin yurdu: “Kötülüklerden) sakınanlara: Rabbiniz ne indirdi? Denildiğinde, «Hayır (indirdi)» derler. Bu dünyada güzel davrananlara, güzel mükâfat vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takvâ sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir!” (Nahl 30)
Cennetü’l-huld / Sonsuzluk Yurdu: “De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik cenneti mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir.” (Furkan 15)
Cennetü’l-Me’vâ: “İman edip de, iyi işler yapanlara gelince, onlar için yaptıklarına karşılık olarak varıp kalacakları cennet konakları vardır.” (Secde 19)
Cennetü neîm Naim cenneti: “Şüphesiz, iman edip de güzel davranışlarda bulunanlar için, içinde devamlı kalacakları ve nimetleri bol cennetler vardır. Bu, Allah'ın verdiği gerçek sözdür. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.” (Lokman 8)
“O gün, mülk Allah'ındır. İnsanlar arasında hüküm verir. (Bu hüküm gereği) iman edip iyi davranışlarda bulunanlar Naîm cennetlerinin içindedirler.” (Hac 56)
“Eğer ehl-i kitap iman edip (kötülüklerden) sakınsalardı, herhalde (geçmiş) kötülüklerini örter ve onları nimeti bol cennetlere sokardık.” (Maide 65)
“Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır. Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedi olarak kalırlar. En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, "İşte bu, size vaad edilen (mutlu) gününüzdür" diyerek karşılarlar.” (Enbiya 101, 102, 103)
“Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Gafûr ve rahîm olan Allah'ın ikramı olarak orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır.” (Fussilet 31, 32)
“Onlara altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey vardır. Ve kendilerine: Siz, orada ebedî kalacaksınız, işte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur. Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz, denilir.” (Zuhruf 71, 72, 73)
Cezai Hüsnâ / güzel ödül: “«İman edip de iyi davranan kimseye gelince, onun için de en güzel bir karşılık vardır. Ve buyruğumuzdan, ona kolay olanını söyleyeceğiz.» (Kehf 88)
Kur'an-ı Kerim'de Cennet
Cennet; cehennemin karşıtı olarak Cenab-ı Hakk'ın Kur’an-ı Kerim'de olduğu gibi bütün kutsal kitaplarda bütün peygamberleri aracılığıyla iyi insanları müjdelediği ebedi bir hayat mekânıdır.
Tarih boyunca Cenab-ı Hakk'ın bu yüzlerce ayette geçen cennet vaadi ile kimi insanlar dalga geçmiş kimisi hafife almış kimisi olamayacağını söylemiş hatta Müslümanlar içerisinden bile “cenneti istemem” diyenler çıkmış, tasavvuf erbabından da “ben cenneti istemiyorum bana sen gereksin” diyenler bulunmuştur. Ne yazıktır ki son zamanlarda sosyal medyanın özgür ortamından da yararlanarak Cenab-ı Hakk'ın vadettiği “Huri, Gılman” gibi cennetteki nimetleri hakkında küçümseyici, hakaret edici, dalga geçici paylaşımlar çoklukla görülmektedir.
Müslümanlar olarak imanımızı kale gibi sağlam tutmak zorundayız. Allah’ın ayetleri uyulmak içindir, kendi kafamıza uydurmak için değildir. Aklımızın yatmadığı fikrimizin tartamadığı hususlarda fikir yürütmek değil Allah ne dediyse doğrudur, Amennâ ve Saddaknâ / inandık ve onayladık dememiz gerekir.
Bahçe anlamındaki Cennet Kur’an-ı Kerim'de tekil olarak 70 yerde geçerken cennetâni şeklinde tesniye / ikili olarak da dört yerde geçer. Cennât / cennetler şeklinde Cennet kelimesinin çoğulu da 69 ayette geçmektedir. Ayrıca cennet kast edilerek kullanılan kelimeler de vardır. Yukarıda adı geçen Hüsnâ, Yüsrâ, Tûbâ, Dârulhuld, Dârusselam vb. gibi.
Cennetin Özellikleri
Tekil olarak geçen ayetlerden şöyle birkaçının cennet hakkındaki kısaca içeriğini ayet ve sure numaralarıyla vermeye çalışayım.
“İman edip iyi işler yapanlar cennetin sahipleridir ve orada ebedi kalacaklardır” (Bakara 82)
“Ey müminler yoksa siz sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki nihayet peygamber ve beraberindeki müminler Allah'ın yardımı ne zaman dediler bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır” (Bakara 214)
“Erkek olsun kadın olsun her kimde mümin olarak iyi işler yaparsa işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar” (Nisa 124)
“Cennette onların altlarından ırmaklar akarken kalplerindekinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız ve onlar derler ki hidayeti ile bizi bu nimete kavuşturan Allah'a hamdolsun Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendi ilimizden doğru yolu bulacak değildik hakikaten rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler onlara işte size Cennet yapmış olduğunuzun iyi amellere karşılık ona varis kılındınız diye seslenilir” (Araf 43)
“Takva sahiplerine söz verilen cennetin özelliği şudur onun zemininden ırmaklar Akar yemişleri ve gölgesi süreklidir işte bu kötülüklerden sakınanların mutlu sonudur kafirlerin sonu ise ateştir”Ra’d 35)
“Allah'tan korkanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar tadı değişmeyen sütten ırmaklar içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır, rablerinden de bağışlanma vardır hiç bu ateşte ebedi kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içinde içilen kimselerin durumu gibi olur mu?” (Muhammed 15)
Çoğul Cennât ayetlerinden bazılarının meali
“İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe: Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler. Bu rızıklar onlara (bazı yönlerden dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada ebedî kalıcılardır.” (Bakara 25)
“(Resûlüm!) De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür.” (Al-i İmran 15)
“Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.” (Tevbe 72)
“İşte onlara, alt taraflarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Onlar Adn cennetlerinde tahtlar üzerine kurularak orada altın bileziklerle bezenecekler; ince ve kalın dîbâdan yeşil elbiseler giyecekler. Ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri!” (Kehf 31)
“Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.” (Hac 23)
Cenneti istemek
“Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği uzay ve yer kadar olan cennete koşun” (Ali İmran 133)
“Rabbinizden bir mağfirete ve Allah'a ve peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun işte bu Allah'ın lütfudur ki onu dilediğine verir Allah büyük lütuf sahibidir” (Hadid 21)
Cennette Hangi Nimetler Var?
Huri – Gılman – Alkolsüz İçecek – Bakire eş – Kuş eti
10. Üçüncü zümre “sâbikûn”; dünyada hayırlı işlerde öne geçenlerdir ki, onlar âhirette mükâfatda da öne geçeceklerdir.
11. İşte bunlar “mukarrabûn”; Allah’a en yakın kullardır.
12. Nimetlerle dopdolu cennetlerde olacaklardır.
13. Onların çoğu öncekilerden,
14. Birazı da sonrakilerden!
15. Mücevherlerle işlenip süslenmiş ve yan yana dizilmiş tahtlar üzerine kurulurlar.
16. Orada birbirlerine muhabbetle bakarak karşılıklı otururlar.
17. Etraflarında gılman / hiç yaşlanmayan gençler hizmet için âdeta pervane olur;
18. Durmadan çağıldayan pınarlardan doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle…
19. Bu şaraptan ötürü ne başları ağrır, ne de sarhoş olurlar.
20. Beğendikleri türlü türlü meyvelerle…
21. Canlarının çektiği kuş etleriyle…
22. Bir de iri gözlü güzel yüzlü hûriler;
23. Sedeflerinde saklı inciler gibi!
24. Dünyada yaptıkları güzel amellere bir mükâfat olarak.
25. Orada ne bir boş, mânasız laf işitirler, ne de günaha sokacak bir söz.
26. Sadece, “Selâm size ey cennetlikler, selâm!” sözünü duyarlar.
27. O “ashâb-ı yemîn” ki, ne uğurlu ne mutlu insanlardır o “ashâb-ı yemin!”
28. Onlar dikensiz, dalbastı kirazlar,
29. Dolgun salkımlı muzlar,
30. Uzayıp yayılmış gölgeler,
31. Çağlayarak akan sular,
32. Bol bol meyveler arasında yaşarlar.
33. Ki o nimetler ne eksilip tükenir, ne de onlardan esirgenir.
34. Kabartılmış yüksek döşekler üzerine eşleriyle birlikte yaslanırlar.
35. Şüphesiz biz cennet kadınlarını yepyeni bir yaratılışla yarattık.
36. Onları dâimî bâkireler kıldık.
37. Eşlerine karşı sevgi dolu, âşık ve hep aynı yaşta.
38. Bütün bunlar, “ashâb-ı yemîn / defterleri sağ yanından verilenler” içindir. (Vakıa Suresi)
Bahçeler – Bağlar – Sonsuz Mutluluk
31- Gönülleri Allah’a saygıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanlar için büyük bir kurtuluş vardır.
32- Muhteşem bahçeler ve üzüm bağları,
33- Göğüsleri tomurcuklanmış aynı yaşta dilberler,
34- Dolup taşan kadehler, hep onlar içindir.
35- Orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan.
36- Bütün bunlar Rabbinden, yaptıklarına yeterli bir karşılık, çok iyi hesaplanmış bir mükâfattır. (Nebe’ suresi)
Nefsin arzu ettiği her şey
51, 52, 53. Müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.
54. İşte böyle. Bunun yanı sıra biz onları, iri gözlü hûrilerle evlendiririz.
55. Orada, güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler.
56. İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur (sürekli hayata kavuşmuşlardır).
57. (Bunlar) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir). İşte büyük kurtuluş budur. (Dühan suresi)
Sevenleri ve sevdikleriyle beraberlik
21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar (var ya)! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir. Böylece imanlı baba ve onun imanlı zürriyeti, cennete birlikte girer. Bu Allah’ın ona, çocuklarıyla birlikte cennette yaşaması için verdiği bir lütuf...
22. Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.
23. Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar, ama burada (içki yüzünden) ne saçmalama vardır ne de günaha girme.
24. Hizmetlerine verilmiş, (kabuğunda) saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar.
25. Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar:
26. Derler ki: «Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilâhî azaptan) korkardık.»
27. «Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu.»
28. «Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur.» (Tur suresi)
Hiçbir gözün görmediği ve hiçbir kulağın duymadığı her şey
46. Rabbinin huzuruna çıkıp hesap vermekten korkan kimseye iki cennet vardır.
47. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
48. Her iki cennet de türlü türlü meyveler veren sık yapraklı ağaçlarla doludur.
49. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
50. İkisinde de akıp giden iki pınar vardır.
51. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
52. İkisinde de her çeşit meyveden çifter çifter vardır.
53. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
54. Cennetlikler, orada astarları kalın atlastan dokunmuş döşekler üzerine kurulurlar. Her iki cennetin olgunlaşmış meyveleri de ellerinin altında, hemen erişilip toplanıverecek yakınlıktadır.
55. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
56. O cennetlerde bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş öyle tatlı bakışlı güzel kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan eli değmiştir ne de cin.
57. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
58. O kadınlar güzellik ve parlaklıkta sanki yakut ve mercandırlar.
59. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
60. İyiliğin mükâfatı böyle iyilikten başka ne olabilir ki?
61. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
62. Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır.
63. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
64. Baştanbaşa yemyeşil iki cennet.
65. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
66. İkisinde de gürül gürül akan iki pınar vardır.
67. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
68. Her ikisinde de türlü türlü meyveler, hurmalar, narlar bulunur.
69. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
70. Bunların içinde iyi huylu, güzel yüzlü hanımlar vardır.
71. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
72. Onlar çadırlarda sadece eşleri için ayrılmış gözlerinin siyahı simsiyah, beyazı bembeyaz fevkalade güzel hûrilerdir!
73. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
74. Daha önce kendilerine ne bir insan eli değmiştir, ne de cin.
75. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
76. O cennetlerdekiler, yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslanırlar.
77. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?
78. Sonsuz büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin ismi ne yücedir! (Rahman suresi)
Cennet ve nimetlerinin ayrıntılı şekilde anlatıldığı birçok hadis-i şerif de vardır. Bu ayetler hakkında yoruma, tevile ve kaçamak uyduruk tefsirlere başvurmaya gerek yoktur. Zaten mevrid-i nasda içtihada da mesağ yoktur yani yasalar açık ve netse yorum yaparak hüküm çıkarmaya çalışmak yersizdir.
Ey Müslüman kardeşim!
İman, Allaha ve resulünün ondan naklettiği her şeye kesin olarak inanmaktır. Her duyduğuna ve güya dini eleştirilere kulak asarak imanını zedeleme! Hele hele ayet ve sahih hadislerle dalga geçenlere yüz verme! Onlara yüz verirsek astarını da isterler yani bizi imansız cascavlak ortada koyarlar ve sonra şu ayetteki duruma düşeriz:
“(Ateşe giren) inkârcılar şöyle derler: “Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster de onları ayaklarımızın altına alalım ki en aşağılıklardan olsunlar.”” (Fussilet 29)
Biz Müslümanlara düşen, yukarıdaki gibi imanımızı kaybederek bizi azdıranlara sitemden başka bir şey yapamamak değildir.
Bizlere düşen aşağıdaki ayette geçen hamdi ve şükrü yapanlardan olmak için çalışmaktır.
“Onlar şöyle derler: “Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi cennetten dilediğimiz yere konmak üzere bu yurda varis kılan Allah’a mahsustur. Salih amel işleyenlerin mükâfatı ne güzelmiş!”” (Zümer 74)