TARİHE YOLCULUK (336)
Bozkırlı bir efenin oğlu olan Hacı Ali Kap: “Kur’an-ı Kerim’in derinliklerine vakıf olmadan hiçbir şey anlayamazsınız. İnci mesabesindeki güzellikleri kavrayamazsınız. Kur’an’dan haberdar olan Osmanlı idi.”
Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ile birlikte her hafta sözü dinlenir, eski Konya ile ilgili başlarından ilginç olaylar yaşamış yaşlı ve tecrübe sahibi insanımızı ziyaret ederek onlardan geçmişe dönük hatıralarını dinliyoruz.
Bu arada Konya tarihine geçecek ilginç olayları da kayıt altına alarak tarihe not düşme gibi bir görevi de yerine getirme açısından benim için bu tür ziyaretler fevkâlade yerinde ve güzel oluyor.
Eviya Çelebi Camii’nde Cuma namazını kıldıktan sonra kapısını çaldığımız Hacı Ali Kap, bizi gayet güzel karşıladıktan, biraz hoş sohbetten sonra hayatından hatıraları başladı anlatmaya…
Bozkırlı Hacı Ali Kap, 1962’de Konya İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra Konya Yüksek İslâm Enstitüsü’ne girerek oradan mezun oluyor. Konya İHL’ye yurdun dört bir köşesinden talebe geldiğini ve o senelerde 17,500 öğrenci ile 550 öğretmen bulunduğunu belirtikten sonra imam hatip talebelerine ders verdiğini de söyledi.
Yüksek İslâm Enstitülerinin “Kemal Edib Kürkçüoğlu” adında bir adamın eseri olduğunu “Allah rahmet eylesin. Kemal Edib, bakanların da hocası idi. Sınıfta kendisine “Sadi Irmak’ı tanır mısın?” dedik, “Onu ben kırk yerden tanırım” dedi ve ekledi: “Bir, benim bir kitabımı istedi, emaneti getirmedi oradan bilirim.
Kemal Edip Kürkçüoğlu eskinin en iyi insanlarındandı. Konya Yüksek İslâm Enstitüsünü açtı ve burada bizim edebiyat öğretmenimiz oldu. İlk dersinde tahtaya şu dörtlüğü yazmıştı:
(“‘Kur’an’da neler var?’ deme, Kur’an’da neler var;
Esrârına ağâh olan insanda neler var!
Enginde kulaç sallamadan inci bulunmaz;
Bilmez kıyı sâkinleri, ummânda neler var?
Araştırdım, baktım ki son derece güzel ve mânalı bu şiirin devamı da şöyle:
Kâfi mi değil, devlet-i dîdar-ı İlâhî;
Âşık ne sorar, Ravza-i Rıdvan’da neler var!
Allah anılır binbir ağızdan gece-gündüz;
Gir meclise gör halka-i irfanda neler var!
Bir ehl-i kemâlin bana ihtârı şu oldu:
“Kur’an’da neler var?” deme, Kur’an’da neler var!
Enginde kulaç sallamadan inci bulunmaz;
Bilmez kıyı sâkinleri ummânda neler var!”)
KUR’AN’DAN OSMANLI HABERDARDI
Hacı Ali Kap Hoca, şiirin izahını yaparken Kur’an’dan bîhaber olanlar arasına insanlar ile birlikte Türkiye’yi de “kıyı sakinleri” arasına katarak şu ifadelere yer verdi: “Esas Kur’an’dan haberdar olanın Osmanlı idi. Kur’an-ı Kerimin derinliklerine vakıf olmadan hiçbir şey anlayamazsınız. İnci mesabesindeki güzellikleri kavrayamazsınız. Ben bu şiirden son derece çok etkilenmiştim. Aynı Kemal Edib gibi bu şiiri güzel okurdum. O da seci okurdu. Konuşurken kafiyeleri dek getirirdi. Yâni kafiyeli konuşurdu. Buna seci konuşma denir. Ben hocama âşık ve öylesine hayrandım ki…”
TEVFİK İLERİ’NİN HEZEYANI…
Liseli yıllarda kendisini ateşleyen öğretmenler arasında Ahmed Hamdi Savlu’yu sayan Hacı Ali Kap, hocalarının bir gün üniversitede talebeyken bir grup olarak dönemin Maarif Bakanı Tevfik İleri’yi makamında ziyarete gittiklerini ifade ederek “Efendim! Şu kızların başını örtmeye sıra gelmedi mi?” diye bir lâf etmişler. Adam birden bire ayağa fırlamış; “Ne yâni şeriatı mı getireceğiz…” diye hezeyanda bulunmuş.
Laf lafı açınca konudan konuya atlayan Hacı Ali Kap Hoca ile olan sohbet ve hatıralarına, kaldığımız yerden yarın da inşallah devam edeceğiz.
YARIN: Hz. Hadimî’nin torununa bir Efe’nin verdiği ders…