Kurban kesmenin hükmü ve önemi üzerinde fazla detaya girmeyeceğim. Üzülerek ifade etmeliyim ki, kendilerini dindar tanımlayan bazı kimselerin televizyonlarda kurbanı hafife alıcı değerlendirmelerini görünce bu büyük ahmaklığa hayret ediyorum.
“Kesilse iyi olur kesilmese bir şey olmaz, zaten sünnet” gibi açıklamalarla kurban kesmeyi sıradanlaştırmanın şuursuzluğu içindeler.
Efendimiz(sav)’in her sünneti bizim için çok kıymetli ve başımızın tacıdır. Ancak, bazı sünnetleri var ki, bunların yerine getirilmesinin ehemmiyeti çok büyük olup her Müslüman yerine getirmenin azami gayreti içinde olmalıdır.
Bunlardan biri de kurban kesmektir. Kurban kesmek ister sünneti müekkede isterse vacip olsun hem birey hem de toplum için bir çok faydaları vardır. En önemlisi, kurban kesmek et değil; çok büyük bir ibadettir!
Peygamber Efendimiz(sav):
“Âdemoğlunun, Kurban Bayramı’nın birinci günü yaptığı işlerin Allah’a en sevimli olanı, (kurban) kanı akıtmaktır, (O gün Allah katında bundan daha sevimli bir amel yoktur.) Kıyâmet günü o kurban, boynuzları, tırnakları ve kıllarıyla gelir. Kurbanın kanı da, henüz yere düşmeden Allah’ın rızâsına nâil olur ve kabul edilir. O hâlde, kurbanlarınızı gönül hoşnutluğu ile kesin!” (İbn-i Mâce, Edâhî, 3; Tirmizî, Edâhî, 1/1493)
“Kim imkânı olduğu hâlde kurban kesmezse, bizim mescidimize yaklaşmasın!” (İbn-i Mâce, Edâhî, 2; Ahmed, II, 321)
“Ey insanlar! Her sene her bir ev halkına kurban kesmek vâciptir.” (İbn-i Mâce, Edâhî, 2; Tirmizî, Edâhî, 18/1518) Hadis-i Şeriflerinde biz ümmetine kurban kesmeyi emir buyurmaktadır.
Mezhebimiz Hanefi Mezhebine göre kurban kesmek vacip olup bu ibadet yerine getirilmediği takdirde mükellef açısından ibadet yerine gelmemiş sonucunu doğurur.
Ayrıca, her ibadetin kendine göre şartları olup ibadetin yerine gelmesi için şartlarına riayet edilmesi gerekmektedir. Şimdi birkaç dakika düşünelim.
-Geçen yıl kurbanı nerede, kimlerle kestik?
Ben nerede kestiğimi biliyorum; ancak, kimlerle kestiğimi, ortaklarımı bilmiyorum. Elbette ki, niyetimiz önemli olmasına önemli de niyetimizle birlikte nerede, kimlerle kestiğimizi de bilmek zorundayız. Kişi üzerine düşeni yerine getirdikten sonra Allah(cc) katında sorumluluktan kurtulur, ibadeti yerine gelmiş olur.
Şehirleşmenin getirdiği bir takım zorunluluklar kesim alanlarında kurban kesimini seçeneksiz hale getirmiştir. Şehirlerde kesilen kurbanların kahir ekseriyeti kurban kesim merkezlerinde hisseye katılarak gerçekleşmektedir.
Bu durumun hijyen, güvenlik gibi bir takım olumlu tarafları olsa da ibadetin yerine gelmesi açısından sakıncaları da bulunmaktadır. İşte bu sakıncalara karşı dikkatli olmak zorundayız. Nelere dikkat etmeliyiz:
1-Kesinlikle ortaklarımızı bilmeliyiz: Mutlaka ve mutlaka kurban ortaklarımız Müslüman olmalıdır. Müslüman olmayan birinin bir kurbana ortak olması diğer ortakların kurbanının fesadına yol açar ve kurban sahih olmaz.
Ayrıca, sırf eti için ortak olan varsa bu diğer ortaklar tarafından biliniyorsa hatta böyle bir şüphe varsa bile diğer ortakların kurbanının sahih olmasına engel olabilir.
Denilebilir ki, Müslüman olmayan niye kurban kessin, kaldı ki ülkemiz insanının yüzde 99’u kendini Müslüman tanımlıyor.
Hepimiz biliyoruz ki tanımlamayla Müslüman olunmuyor. Toplumumuz büyük bir iman bunalımı yaşamaktadır. Ayrıca, kurban kesmenin kültürel bir tarafı da var. Kişi kurban ibadetine çok inanmasa da çevresinin etkisiyle ortaklı kurbana katılmaktadır.
Mesela, kendisi inanmıyor hatta karşı: ancak, ailesi ve akrabalarıyla birlikte kesiyor. Hiçbir sevabi kazanımı olmasa da nihayetinde et sahibi oluyor.
2-Kurban kesilen yerlere olan güvenimiz tam olmalıdır: Talepten kaynaklı kurban kesim yerleri de artmıştır. Bu artış her türlü hileyi de beraberinde getirmiştir. Kurban kesimi yapan bir yere hisseye girdiniz, soruyorum:
-Hayvanınızı görüyor musunuz; görünce hayvan kaç yaşında, dişi atmış mı, kör mü, şaşımı hangimiz biliyor?
Şehirde kurban kesenlerin yüzde 90’nı bilmez. Tek seçeneğimiz güvenmek. Açık söyleyeyim ben günümüz insanına pek güvenmiyorum. Para kazanmak için insanların her şeyi yapabileceği bir devirde yaşıyoruz.
Halamın oğlu bu işlerle uğraşıyor, bizzat kendisi “piyasada kesilen kurbanların yüzde yetmişi kurban vasfını taşımıyor” dedi. Öyle olunca yapılacak tek şey kurbanımıza sahip çıkmak, olmalı.
-Ne yapmalıyız?
Yapacağımız iş çok kolay. Kurban kesimi yapan çok güvendiğimiz, tanıdığımız biri varsa orada hissedarları tanıyarak kurban ortağı olmak; yoksa en güvenilir yerler İslami kuruluşların aracılığında kurbanlarımızı kestirmektir. Birinci tercih edilmesi gereken budur. Çünkü, İslami dernek ve vakıflar asla ve asla kurban olma vasfını taşımayan hayvanları kurban olarak kestirmezler.
Sonuç olarak; kurban kesme imkanına sahipseniz mutlaka kurbanınızı kesiniz. Kurban, Allah(cc) rızası için yapılan bir fedakarlık olup Yüce Rabbimizin verdiği nimetlere şükür, dünyevi ve uhrevi bela ve musibetlere kalkandır.
Nitekim Efendimiz(sav) "kim gönül hoşluğu ile Allahtan sevap umarak kurbanını keserse onun için kendisini ateşten koruyan bir kalkan olur." buyurmuşlardır.
İslam büyükleri, “Kurban gadab-ı İlahiyi söndürüp rıza-i İlahiyeyi celbeder. Kurban kesecek mal gücü olduğu halde kesmezse muhakkak o kişinin ya kendisinden veya çoluk çocuğundan veya malından mutlaka bir kan akar. Kurban Bayramında umumi af tecelli eder. Kurbanda çoluk çocuk ve fukara için umumi bir menfaat vardır” buyurmaktadırlar.
Kurbanlarımızın Allah(cc) katında kabulü dileklerimle hayırlı bayramlar.