Son 3 aydır özellikle doğu bölgelerimizde terör örgütleri yine harekete geçti.
Peki, Barış süreci iyi giderken ne oldu da birden barış düzeni bozuldu?
Çözüm süresi bölgede yaşayan Kürt kardeşlerimizin isteklerini yerine getirmekti. Mağduriyetlerini giderme, yaşadıkları yerde devlet hizmetlerinin hızlanması, eğitim, sağlık, ulaşım da hak ettiklerine sahip olmaktı.
Peki bunlar son yıllarda yapılmadı mı? Tabi ki fazlası ile yapıldı, Kürt kardeşlerimiz eskiden gizledikleri kimliklerini her yerde rahatlıkla dile getirdiler. Dağda teröre katılmamış çocukları evlerine döndü. Tekrar eski huzur gelmiş. Şehit haberlerini unutmuştuk.
Ama maalesef bu güzel gelişmelerden birileri rahatsız oldu ve sonunda düğmeye bastı.
O düğmenin basılmasından sonra maşa terör örgütü sahaya indi, sahaya indide bu durumdan ülke olarak rahatsızlık duymamız yanında, en çokta o yörenin insanı Kürt kardeşlerimiz çok mağdur oldu.
O bölgedeki dostlarımızın hiç huzuru kalmadı, ticaretleri sıkıntıya girdi. Ailelerinin terör tarafından zarar görmesinden sürekli tedirgin oldular. Her gün mermiler, bombalar, bir empati yapın lütfen. Ailenizin-kendinizin, ruh durumunuz-psikolojiniz nasıl olurdu?
Silvanlı bir iş adamı, benim çok sevdiğim, değer verdiğim dostum geçen sosyal paylaşımda haklı olarak haklı olarak siyasetçilere sesleniyor ve diyor ki Silvan için ne yaptınız, huzurun bozulmasına tuz-biber oldunuz, aksine körüklediniz ama şimdi gelip oy isteyeceksiniz.
Silvanlı dostum yazısına devam ediyor, partilerin belirledikleri adaylara bakıyorum, bunların hepsi seçilse Silvan’a ne katacak, ne yapacaklar, halk bunları istiyor mu? Bunları kim tanır, kim bu adaylara neden oy versin diye haykırıyor.
Ben kendisini çok iyi anlıyorum. O bölgelerde her partinin adayı önce benim halkımın huzuru, önce benim halkımın kanuni hakları, sonrada ülkemin gelişmesinde yöremin katkıları ne olmalı, memleketime neler kazandırmalı sorularına cevap vermeyi hedeflemiş adayları istiyorlar. O bölgede söz sahibi olan ailelerden adaylar istiyorlar. Ülkesini, bayrağını seven bunu çocuklara-gençlere sevdirecek bu ülküyü güden adaylar istiyoruz diyorlar.
Yine diğer taraftan bir dostum, doğma büyüme Şırnaklı. Cizre’de ruhsatlı taş ocağı olan, devlete vergisini veren, Karadenizli çalışanları olan bu dostumun ailesi bölünmüş durumda. 6 ay önce bir cuma günü, cuma çıkışında, Cizre’de hemşerimiz Şırnak Valisi Sayın Ali İhsan Su Bey ile çarşıda esnafı gezerken, halk vali beye sevgilerini gösteriyor, Sayın vali hemşerimizde karşılığını fazlası ile veriyordu. Sayın Vali, kalabalık bir gurubu yemeğe davet edip, askeri, polisi, Cizre halkı ile yemek yiyip, yine coşku ile Vali Bey’i Şırnak’a uğurlamıştık.
Şimdi ise Şırnaklı dostum, o güzel ortamdan ayrılmak zorunda kaldı. Ailesinin bir kısmı İzmir’e, bir kısmı Ankara’ya göç etti. Orada işyerleri, ocakları, tüm makine, araç gereç her şeyini satışa çıkardı.
Şırnak’ta 1.sıra milletvekili adayı Sayın Aslan Tatar çok sevdiğim dostum. Keşke o bölgenin adayları hepsi Aslan Tatar gibi olsa. Çünkü o bölgede ülkesini seven dostlarımın istediği aday modeli de bu yönde. Peki neden tüm partilerden adaylar belirlenirken, ahbap-çavuş ilişkisi ile değil de, yörenin ileri gelenlerinden, o bölgenin uzlaşmacı, ılımlı, ülkesini seven, yöresine katkıda bulunacak adaylar belirlenmez diye yetkililere bir kez daha soruyorum?
Şimdi soruyorum bu terörden en çok kim yara aldı? Kim en çok zarar gördü?
Yöreyi bilen ve çokça o bölgede dostu olan biri olarak şunu söyleyebilirim. Güçlü devlet ile birlikte artık halk terörü asla istememekte, onlara hiçbir destek vermemekte, bu konuda devlet ile işbirliği içinde ve eskisi gibi huzur istemek.
Allah’ım ülkemize huzur, barış, eskisi gibi yükselme başarısını göstermeyi nasip etsin. Başta güvenlik güçlerimiz, olmak üzere tüm vatandaşlarımızın yar ve yardımcısı olsun.
Allah’ın izni ile “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.. Gücümüze güç katalım…’’