Kurtar bizi ey Ramazan!

Rasim Atalay

On bir ayın sultanı, başı rahmet, ortası bereket, sonu günahlardan arınmaya vesile olan bir Ramazan ayının daha arifesindeyiz çok şükür…

Allah emanetini almazsa, bu akşam ilk teravih namazını kılıp, gecesinde ilk sahura kalkacak ve yarın da nasip olursa ilk niyetle birlikte oruca başlamış olacağız.

Bu Ramazan diğerlerinden biraz daha farklı olacak…

Şöyle ki, Ramazan, her yönüyle çok özel bir ay olmakla birlikte, geride bıraktığımız 2 yıldaki Ramazan ayları pandemi şartları nedeniyle biraz sönük kalmıştı.

İnsanların evlerine kapandığı son 2 yılda ne teravih namazı kılınabildi, ne de saflar sıklaştırılabildi…

Normal zamanda ‘Saflarınızı sık ve düz tutun cemaat’ diyen imamlarımız, ‘Sosyal mesafe kurallarına uyarak namaza durunuz’ demek durumunda kalmıştı acı bir şekilde…

Teravih namazları camilerde cemaat halinde hiç kılınamamıştı.

Büyük aile sofraları kurulamamış, insanlar bireyselleşmiş, her yönüyle bereketi temsil eden toplu iftar organizasyonları başka baharlara bırakılmıştı.

Normal bir dönemde dolup dolup taşan, asıl süsü cemaat olan camilerimizin boynu bükük kalmıştı.

Sağlık açısından büyük riskler oluşturan bu dönemin izlerini her ne kadar tamamen silememiş olsak da bu lanet hastalığa halen kurbanlar versek de bugün düne göre daha serbest ve daha özgürüz.

O maskeler var ya maskeler, normal zamanda da çekilmezdi de hele oruçluyken hiç çekilmez hale gelmişti…

Hilali sis bulutlarının arasından belirli belirsiz görmüş gibiydik…

Ramazan’ın eski tadı kalmamıştı bir manada. Her ne kadar şuurlu Müslüman bu rahmet ikliminden en iyi şekilde istifade etmeye çalışsa da Ramazan’ın ruhuna aykırı bir durumun ortada olduğu da kaçınılmaz bir gerçekti.

Ama iyi tarafından bakacak olursak, pandemi sürecinde yaşadıklarımız bize büyük dersler verdi.

Çok şey öğretti bize pandemi süreci.

Bir musibetin bin nasihatten daha hayırlı olduğunu, insanın önce sağlıklı olması gerektiğini öğrendik. Özgürlüğümüzün kıymetini çok iyi anladık geride kalan 2 yılda…

Bu Ramazan’ı farklı kılacak olan şey ise 2 yıllık esaret sürecinin ardından yeniden özümüze döndüğümüz bir zaman dilimi olması.

Kaldığımız yerden ve yeniden eski Ramazanlardaki gibi birlik ve beraberlik içerisinde rahmet ikliminin meyvelerini huzur içerisinde toplamak için, arınmak ve bağışlanmak için hem bireysel, hem de toplu ibadetlerimizi yapabileceğiz.

Günümüzün ekonomik şartlarına bakarak konuşacak olursak ayan beyan ortada olan bir gerçeklik var ki, zengin daha zengin, fakir daha fakir hale geldi.

Pandemi dönemi, makası iyice açtı. Dönemi fırsata çevirenler kazançlı çıktı. Azıcık aşım ağrısız başım diyen birçok insanın başı ağrıdı.

Kimi esnaf iflas edip dükkanını kapattı, kimi çalışan sırtına yüklenen ağır ekonomik yüklerin altında belini incitti, doğrulamaz hale geldi.

Bu gerçekleri de görmezden gelmek olmazdı…

Sıkıntılı zamanlarda sıkıntılı zihinler hortladı. Ortalık allak bullakken bu zihinler gıdayı krize çevirdi. Var olana yok dedi, yok sattı, yoklandıkça malının fiyatını artırdı.

Bugün ise bu sancılı sürecin doğal bir sonucu olarak paramızın değeri düştü, alım gücümüz zayıfladı.

Kim olduğunu unutan, akıl tutulması yaşayan ve tüketmek zorunda olan insanı kendisine muhtaç gibi gören, rızkı verenin yüce Allah olduğu gerçeğini unutup ‘nasıl olsa bana muhtaçlar, malıma ne kadar değer biçersem biçeyim alacaklar’ deme ahmaklığını gösterebilenlere de hidayet ver ve kurtar bizi ey Ramazan!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.