Son günlerin önemli tartışmalarından birisi, “Kutlu Doğum Haftası” tartışmasıdır. Efendimiz Hz. Muhammed(sav)’in her ne amaçla olursa olsun tartışma konusu yapılmasından ziyadesiyle rahatsızım.
Çünkü, Efendimizin(sav) ümmetinin münakaşa etmesini istememiştir.
Bilindiği üzere Efendimiz(sav) Hicri Aylardan Rebiülevvel Ayı’nın 12. Gecesi dünyayı şereflendirmiştir. Bugün Miladi Aylardan Nisan Ayı’nın 20’sine denk gelmektedir. Dini günler Hicri Takvime göre kutlandığı için Miladi Takvim ile tam örtüşmemektedir.
Kutlu Doğum Haftası’na mesafeli olanlar; “21-27 Nisan tarihleri arasında kutlanmasına ve bu tarihin belirlenmesinin kasıtlı, bu projenin arkasında FETÖ’nün ve F.Gülen’in doğum tarihinin 27 Nisan olması” gibi gerekçeleri öne sürmektedirler.
Diğer kesim ise kimin projesi olursa olsun kutlanmasında ne sakınca var, diyor.
Ben her iki tarafında samimiyetine ve Efendimiz(sav)’i tanıtıcı etkinliklerin yapılmasını canı gönülden istediklerine inanıyorum.
En masumane şekilde Efendimiz(sav) ile ilgili etkinliklere karşı çıkmak bir Müslüman açısından düşünülemez. Ancak, Müslüman ince eleyip sık dokumalı, hassas konular ile ilgili toplum tarafından kabul görmüş hoca ve ilim adamlarının ikazlarını da dikkate almalıdır.
23 Nisan kutlamaları ile Kutlu Doğum Haftası kutlamaları aynı hafta içerisinde yapılmasından dolayı ülkemizdeki bazı kesimler Kutlu Doğum Haftası kutlamalarının kasıtlı olarak 21-27 Nisan arasında yapıldığını ileri sürmektedirler.
Bana göre aynı hafta içerisinde her iki kutlamanın yapılmasının bir sakıncası bulunmamaktadır. Ancak, ideolojik olarak farklı düşünseler bile en azından kendilerini Müslüman olarak tanımlayan bu insanların Efendimiz(sav) ile ilgili kutlamaların karşısında olmalarına sebebiyet verilmemeli; kutlanacaksa 14-20 Nisan tarihleri arasında da kutlanabilir.
Hangi taraf olursa olsun Efendimiz(sav) tartışma konusu yapılmamalı hele hele bu hassas konu üzerinden fitneye yol açacak söylem ve davranışlara itibar edilmemelidir.
Doğruyu söylemem gerekirse “Kutlu Doğum Haftası” isimlendirilmesiyle sınırlı günler içerisindeki etkinlikleri çok yetersiz buluyor ve bir nevi yasak savma gibi görüyorum.
Rebiülevvel Ayı’nın 12’sine denk gelen gecesi ve sonrasında bir takım özel etkinlikler yapılsın daha bir huşu içerinde kutlansın; çok da güzel olur.
Boşu boşuna tartışıyor, tartışarak hem Efendimiz(sav)’in manevi şahsiyetine saygısızlık yapıyor hem de birbirimizi incitiyoruz. Ayrıca, bu tartışmalar gerçek yapılması gerekenlerin gözden kaçırılmasına sebep oluyor.
Ortaokul ve lisede “Hz. Muhammed(sav) Hayatı” seçmeli ders olarak okutulmaktadır.
-Beyefendiler, hanımefendiler!
- “Hz. Muhammed(sav) Hayatı” dersinin seçilme oranın çok çok düşük olduğunu biliyor muydunuz?
-Bilmiyoruz; çünkü önemsemiyoruz!
2015-2016 Öğretim Yılında Konya’nın en gözde okulu Meram Fen Lisesi’nin 9. sınıfında okuyan 117 öğrenciden sadece ve sadece 4 öğrenci “Hz. Muhammed(sav) Hayatı” dersini seçmeli ders olarak seçmişti. Diğer okullarımız da çok farklı değildi. Bu öğretim yılını bilmiyorum.
Biz hafta ile uğraşacağımıza çocuklarımıza peygamberimizin okullarımızda öğretilmesine, daha fazla öğrenci tarafından dersin seçilmesine en önemlisi bu dersin seçmeli değil anasınıfından itibaren zorunlu olmasına çalışalım.
Bir de şu ümmetin haline bir bakın, içler acısı!
Ümmet, ümmet olma şuurundan çok çok uzak; ümmet şuurunun kazanılması için çok çok çalışmalıyız.
Her Müslüman, sorumluluğu nispetinde İslam’ın ve Efendimiz(sav)’in çocuklarımıza ve insanımıza öğretilmesi için çalışmak zorunludur.
Tartışmakla amaç hasıl olmaz; amaç, çalışmakla hasıl olur.