TRT arşivinde Cemil Meriç’i anlatan “Türkiye’nin Ruhu” belgeseli tesadüfen tekrar karşıma gelince ilk önce onun arayışları geldi aklıma.
Günümüzde deizm, ateizm gibi inanç sorunlarının özellikle gençler arasında yayılmaya başladığı, bunun gerekçelerinden birinin de bireylerin özellikle çocukluk dönemlerinde büyüklerine yönelttikleri Allah, Yaratılış gibi konulardaki sorularına cevap alamamaları da gösterilir. Çocuğunu yahut torununu kendisiyle birlikte camiye alıştırmak için yanında götüren yetişkinlerin kendilerine sorulan; “Allah’ı kim yarattı peki, Allah kullarını bu kadar seviyorsa masum çocuklar, insanlar niye ölüyor?” minvalindeki sorulara; “Bunları düşünme, sen namazını kıl, namazını düşün, her şey sorulmaz kabul edilir” şeklindeki cevapları kalplerdeki belirsizliği artırdı.
Büyük mütefekkirimiz Cemil Meriç işte böyle uzunca bir süre kafasındaki sorulara cevaplar aradı. Hemen her görüşü, fikri ve inancı bizzat yaşayarak, deneyerek ve kıyas ederek yaşadı ve son tahlilde doğruyu buldu. “Bulanlar arayanlardır” şiarından mülhem Meriç de yanlışlardan, deneme yanılmalardan ve nice tahlillerden sonra hakikati İslâm’da ve Osmanlı’da buldu. Ömrünü çok sevdiği kitaplara, bilgiye ve memleketinin insanlarına adadı. Düşünülmeyeni düşündü, söylenmeyeni söyledi, bir ışık oldu yolumuza.
Üstadın kitaplarındaki dilini, kelime iktisadını ben futbol dünyasındaki estetik futbolculara ve seyirciyi büyüleyen şık hareketlerine benzetirim. Onun kelime seçimleri, dili, ahengi, duygu aktarımı da büyüler okuyanı.
&&&
Onun hayatına, okuma ve yazma yolculuğuna vakıf olmak almasını bilene büyük örneklikler ve dersler sunacaktır.
Meriç ailesi, Osmanlı’nın çalkantılı dönemlerinde yaşadıklarından sürekli göç etmek zorunda kalan bir aileydi. Bir ‘değişim ve dönüşüm adamı’ olan üstadın ailesinde okuma alışkanlığı ileri düzeydeydi, Süryani, Rum, Keldani gibi çocukların olduğu bir ortamda yetişti.
Böyle aydınlık bir ortamda hem şiir, hem nesirler yazdı, hem de deliler gibi okudu; ‘Necip Fazıl ve Yahya Kemal’den sonra şair, Balzac’tan sonra romancı olamazdım artık’ diyerek deneme ve inceleme ile örülü bir yol çizdi kendine. Misal; üstadın 1500 civarındaki şiiri basılmamıştır ki bu şiirleri kızı Ümit Meriç’tedir.
İlerleyen zamanlarda görme yeteneğini tamamen kaybetmeyi hazmedemez. Kızının anlattıklarından öğrendiğimiz okuma aşkına dair anektodlar akıllardan çıkmayacak tesirler yaratır mahiyettedir.
Hasan Ali Yücel himayesinde tek başına Fransa’ya tedaviye gitmesi dönüm noktalarından biridir Meriç için; Türk ve Müslüman olduğundan kendisiyle hiç ilgilenilmediği gibi hor görülür, hakaret edilir. Batının irfan ve vicdan eksikliğinden sık sık dem vuran bu büyük düşünce adamının eserleri, günümüzde Batı’nın neden böylesine ilkesiz ve acımasız olduğunun da cevabı adeta.
Tanzimat’tan sonraki Türk aydınını aldanan ve aldatan müstağripler olarak nitelendiren, onları batıyı taklit etmekten başka bir şey yapmayan batı uşakları şeklinde eleştiren Cemil Meriç’in şehrimizle irtibatına da kısaca değineyim müsaadenizle.
Meriç, hayatının dönüm noktası olacak bir tren yolculuğu yapar Konya’ya. Trende tanıştığı Adana Yüreğirli, Konya İslam Enstitüsünde tahsil gören Necmettin Erişen adlı heyecanlı bir genç Meriç’e Türk aydınının hep batıyla ilgilendiğini, kendi milletlerinin kültüründen uzak kaldıkları şeklinde özetlenebilecek sitemkâr bir konuşma yapar. Saatlerce süren bu sohbetten çok etkilenen ve o günden sonra Türk milletinin kültürüne kendini adayan Cemil Meriç; ‘Bu kitabı yazmak için dünyaya geldim’ dediği ‘Bu Ülke’yi kaleme alır ve hatta ‘Ben yolumu 44 yaşımda buldum’ der.
İlk eseri Hint Edebiyatı ile sağcı, ikinci eseri Saint Simon’dan sonra solcu denilen Meriç’in marksizmi de teoriden öte değildir, çünkü tek bir işçinin dahi elini sıkmamış bir aydının kendi fildişi kulesinden marksizmi okuması ve yazması, insanları bilgilendirmesinden ibarettir haddizatında.
‘Neyi,ne zaman ve ne şekilde okumamız ve anlamamız gerekir?’ minvalindeki arayışlara onun inci taneleri; Bu Ülke’si, Umrandan Uygarlığa’sı, Saint-Simon’u, Işık Doğudan Yükselir’i, Kültürden İrfana’sı, Jurnal’leri ve diğerleri ziyadesiyle rehberlik edecekler, yeni pencereler açacaktır ufkumuzda…
Minnetle ve rahmetle anıyorum Cemil Meriç’imizi, Ruhu şad olsun…