“Pandora’nın kutusu açıldı.” Yaşanan süreci belki en iyi özetleyen bu cümleler Sayın Mehmet Şimşek’e ait. İngiltere’nin Avrupa Birliği üyeliği sürecini sonlandırması konusunda halk karar verdi ve bütün dünyada Brexit olarak adlandırılan süreç başlamış oldu. Şu an gelişmiş dünyada kimse sonuçlara dair bir yorum yapamıyor, zira Avrupa Birliği’ne girmeye dair bir süreç var ancak çıkmak isteyen için ne yapılacak bilen yok.
Sonuçların ardından birkaç gün içerisinde dalgalanan piyasalarda şu an için ilk şok atlatılmış durumda gözükse de orta ve uzun vadeye dair kimse öngörüde bulunamıyor. 30 yıldan sonra en düşük seviyeye gerileyen İngiliz sterlini durumun sadece ilk habercisi. Hiç kimsenin gündeminde olmayan bu süreci başlatan Sayın Cameron genel seçimleri kaybetmemek uğruna verdiği referandum sözünün onun siyasi hayatını bitireceğini muhtemelen öngöremedi, ancak İngiliz halkı artan göçe Avrupa Birliği kurumlarının çözüm üretemeyen hantal yapısına ve finans piyasalarının bencilliklerine sandıkta cevap vermeyi tercih etti.
Bu sonuçlar 2008 krizinin sadece ekonomik bir yıkıma değil aynı zamanda nasıl bir siyasi yapılanmaya sonuç açtığını da göstermesi açısından son derece önemlidir. Avrupa’da hane halkının azalan gelirleri ve kemer sıkma politikalarının İngiltere halkının verdiği bu kararda son derece etkin olduğunu düşünüyorum. Zira sadece 2015 yılında İngiltere’ye 330 binden fazla göçmen girişinin olması ve ortada duran Suriyeli mülteciler probleminin de referandumda etkin rol oynadığını, yürütülen referandum kampanyasında siyasilerin kullandığı dilden anlamak mümkün. Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde en büyük destekçisi olan İngiltere Başbakanı’nın, Türkiye aleyhine kullandığı ifadelerden bunu çıkarabilirsiniz.
Bundan sonra gelişmiş ülkeleri ekonomik problemlerle beraber siyasi problemler de beklemektedir. Daha şimdiden başlayan İskoçya, Katalunya gibi bölgelerin bağımsızlık için referandum istemeleri bile Avrupa Birliği’nde durumun ne kadar ciddiye alınması gerektiğini göstermektedir.
İşin ekonomi tarafına bakacak olursak Finlandiya Maliye Bakanı Sayın Stubb bunu özetleyen şu ifadeyi kullanmış: Bu sonuç Avrupa’nın Lehman Brothers anıdır. Zaten İngiltere’nin düşen kredi notuna baktığınızda neredeyse bütün ekonomistler İngiltere’de 2017 itibarı ile resesyon başlayacağını dolayısıyla bütün Avrupa’da gelirlerin kalıcı olarak düşeceğini öngörüyor. İlk tepkiler beklenmeyen sonuç karşısında biraz abartılı oldu ve sular bir nebzede olsa durgunlaştı ancak uzun vade de izlenecek yol haritası netleşince piyasalar tekrar tepki vermeye başlayacak.
Bu sonuçtan sonra Fed’in faiz artırımı büyük ihtimalle bu yıl gerçekleşmeyecek ve Amerika ile İngiltere arasındaki ekonomik işbirliği en üst düzeye çıkacak. Avrupa Merkez Bankası uyguladığı parasal genişleme politikalarına daha uzun bir süre devam edecek gibi gözüküyor. Bizim de içerisinde yer aldığımız gelişmekte olan ülkelere sermaye girişinde bir azalma bekleniyor. Türkiye ihracatının neredeyse yarısını Avrupa Birliği’ne yaptığı gibi doğrudan aldığı yabancı yatırımında nereyse ¾’ünü Avrupa Birliği üyesi ülkelerden alıyor. Ayrıca 28 ülke ile tek politika çerçevesinde ticaret yaparken buna dair endişelerin oluşmasının nasıl bir sonuç ortaya çıkaracağını kestirmek imkânsız.
Kısaca sadece döviz faiz borsa üçgeninin çok ötesinde problemler yaşanacak gibi görülüyor. Özellikle İngiltere’nin çıkışı sonrası Avrupa Birliği’nin yapısını koruyabilmesi mümkün olacak mıdır? Avrupa Birliği yapısının korunması şu an Türkiye’nin lehinedir. Avrupa Birliği bu süreci doğru yönetemez ve şimdiden sağ politikacıların dillendirmeye başladığı referandum söylemlerini ciddiye almaz ise önümüzde yaşanacak olan gerek siyasi gerekse ekonomik gelişmeleri tahmin etmek sadece falcılara kalacaktır.