Geçen hafta Kuzey Irak’a bir iş seyahati yaptık. İşimiz ilk defa gittiğim Kuzey Irak arazilerinde tarımsal üretim potansiyelini ortaya koyma ili ilgili bir teknik, biraz da turistik gezi yapmaktı. Öyle de oldu.
Bölge zengin petrol yatakları ile anılıyor. Yanlış da değil. Bölgenin anahtarı Erbil. Erbil yeni bir Dubai oluyor, Dev binalar, gökdelenler, yollar, lokanta ve otelleri göz alıcı. Eski Erbil de görmeye değer, hele de Kalesi ve Kaleden şehre bakış muhteşem. Çevre yolları ve diğer beldelere giden yollar yenileniyor.
Öncelikle şunu belirteyim, böyle bir seyahat için teklif aldığımda verdiğim ilk tepki güvenlik ile ilgili idi. Aldığım cevap, hiçbir sıkıntı yok oldu ve seyahatim boyunca bunun doğru olduğunu gördüm. Havaalanından itibaren tüm yollarda sıkı güvenlik tedbirleri ve kontroller var. Programımız yoğundu. Hedefimiz de birkaç il vardı ancak Musul, Erbil ve Harir bölgelerini gezebildik. Bu bile yeterli bilgiler verdi, diyebilirim. İlk seyahatimiz Musul’a oldu. Musul, gönül bağımız olduğu bir belde. Bu kadim beldenin içerisini fazlaca gezemedikse de bu haliyle pek de gelişmiş değil. İŞİD çok tahribat yapmış.
Musul Aşağı Mezopotamya’nın devamı. Dicle Nehri de zaten içinden geçiyor. Toprak kalitesi Bereketli Hilal’in bir bölümü olarak kendini gösteriyor. Sulama vahşi olarak yapılsa da son zamanlarda yeraltı sulamalar yağmurlama ve kısmen de damlamaya bağlı olarak yürütülüyor. Bölge gıda temininde neredeyse tamamen dışa bağımlı. İç üretimi buradaki imkânlarla organize etmek esas olmalı.
Arazi varlığı ve üretim potansiyeli hayli yüksek. İyi bir organizasyon ve doğru bitki ve teknoloji ile üst düzeyde üretim yapılabilir. Bizim Güneydoğunun devamı durumunda olan burayı sulu tarıma (yağ bitkilerinden, lif, nişe, yem bitkilerine) açmak mümkün görülüyor. Enerji hariç gübre ve tohumluk temininde dışa bağımlı oldukları için üretim pahalı denebilse de, iyi bir çalışma ile her türlü ihtiyaç Türkiye kanalından karşılanabilir. Musul halkı da buna açık. Bu açıklık sadece Musul için değil, Tüm Irak’ın Kuzeyi, fırsat olursa diğer bölgeler için de olur denebilir.
Hanım Tarım Bakanı bizi evinde karşıladı ve ağırladı. Detaylı bir görüşme yaptık. Bakan hanım ve eşi bizden biri, sanki evimizin saygılı ve edepli üyesi gibi bizi ağırladı. Beklentisi karşılıklı yardımlaşma, teklifi iş birliği. Bunun için her türlü anlaşmaya hazırlar. Türkiye’nin konu ile yakından ilgilendiğini öğreniyoruz.
Kuzeyde Harir Bölgesine geçiyoruz. Rakımı 8-900 m, kırmızı-siyah toprakların olduğu büyük bu havzada tarımsal üretim henüz çeşitlendirilmemiş. Sulama imkânına rağmen meyve ve sebze kısmen girmiş, temel üretim hububata dayalı. Daha aşağılara göre biraz daha serin iklime var, burada patates, şeker pancarı, ayçiçeği ve yem bitkileri de yetiştirilebilir, hayvancılık için de iyi meralar var.
Özetle, Musul’dan başlamak üzere tarımsal ürüne açık 6 milyon hektar arazi var. İstatistikler tam olmasa da verilen değerlere göre yarısı sulanabilir durumda. Bölgenin sosyal yapısı da çok karmaşık değil. Kürt-Arap ve Türk nüfus birbirine yakın. Aslında böyle bir ayrım söz konusu değil. Kimse kimsenin etnisitesi ile uğraşmıyor. Herkes birbirine dost, birbirine saygılı ve akraba. Görüldüğü kadarıyla para çok şeyi örtüyor. PKK da çok sevilmiyor. Ortak dil Kürtçe olsa da herkesim kendi dilini de konuşuyor, çoğunlukla Türkiye Türkçesi konuşuluyor. Evler Türk kanalları açık. Buradan da Türkçeyi öğreniyorlar.
İnanılmaz zengin bir yemek kültürleri var. Porsiyonlar oldukça çeşitli ve de büyük. Normal porsiyon bir yemek bana göre 3 kişilik sayılır. Kahvaltıda 30 çeşit saydım. Tüm İslam ülkelerinde olduğu gibi israf oldukça yaygın. Lüks mağazalar ve dükkânlar her tarafta kendini gösteriyor.
Özetle Irak, iş adamı, tarımcısı, yatırımcısı ve teknik kadrosu ile ilgi bekliyor. Güney Doğunun devamı gibi yabancılık hissedilmiyor, görmeye ve gezmeye de değer bir yöre için, başlıkta ki sorumuzun karşılığı olarak vereceğimiz cevap. Buraya üretimle girilir, yardım edilir, paylaşılır. En iyisi de bu zaten.
Saygı ve muhabbetle, kalın sağlıcakla.