Türkçemizde literatür kelimesi edebiyat ile eş anlamlı olarak kullanılır. Edebiyat deyince bizde akan sular durur. Biz edebiyatı severiz. Edebiyatın okuma faslından ziyade, edebiyat yapmayı, edebiyat parçalamayı tercih edişimiz dikkatlerden kaçacak gibi değildir!
Hepimizin ezberinde edebiyat esintisi olan ya bir söz, ya bir atasözü, ya bir deyim, yada bir dörtlük şiir bulunur.
Bir çoğumuzun gençlik zamanlarımıza rastlayan dönemlerde şiir yazmışlığımız, en azından iki satır bir şeyler karaladığımız zamanlar olmuştur!
Literatürümüz yani edebiyatımız fena sayılmaz!
Hele sözlü edebiyatımız bayağı bir iyidir.
Bu edebiyat kapsamına girmese de, bu kapsamın dışında tutulsa da, adına argo denen, dilimizi çirkinleştiren, nezaketten uzak kelimelerin ve cümlelerin kurulduğu, genelde sövmeye meyyal, sövenleri ne güzel sövdü-süpürdü diye dinlemeye hayran bırakan bir tarzın, kendine literatür içerinde bir yer edinmeye çalıştığını görmek edebiyata ters bir durumdur.
Lakin argo, kendine zorla da olsa literatür içinde bir yer açmış, yeni versiyonlarıyla, yeni alanlar, yeni meydanlar açma telaşesinde…
Edebiyatın bir başka dalı olan fıkra ve fıkra muhabbetleri konusunda bazılarımızın eline kimse su dökemez!
Edepli fıkralarımız da vardır, yakası açılmadık, edepsiz olanları da…
Hatta bazı dostlarımız, dost meclislerinde mutlaka bir fıkra anlatmadan duramaz!
Bir çoğumuzda, onlar için bir fıkra anlatsa dinlesek demeden edemez!
Anadolu imalı anlatımları sever, o anlatımlara geçmeden önce bir hikaye anlatır sonra o hikayeden hareket ederek, söz atını meydana sürer.
*****
Şiir yazmayı, şiir okumaya tercih ettiğimizde söylenebilir.
Yazmak rahatlamaktır..
İçini dökmektir kağıtlara..
Konuşamadıklarını, anlatamadıklarını münasip bir şekilde önce kağıtlara, sonra kıssadan hisse alacak olanlara aktarmaktır.
Espri yeteneğimiz, pratik zekamızın göstergesidir.
Kimimiz kelimelerle dans eder.
Kimimiz kelimeleri, kavramları sündürür.
Kimileri kelimelerden, kuleler, saraylar, mor sümbüllü bağlar, başı pare pare dumanlı dağlar yapar!
Literatür değişik bir bilgi dağarcığıdır.
Edebiyatın bütün dallarını içine alan, kucaklayan bir zenginliktir literatür.
Literatüre girmek zor mudur, kolay mıdır?
Literatür gani gönüllü uçsuz bucaksız bir alan mıdır?
Edebiyatla uğraşanlar, şairler, yazarlar, meddahlar, aşıklar, en içli şarkıların güftelerini yazanlar, o güfteleri besteleyen bestekarlar, araştırmacılar, hikaye yazarları, romancılar!
Bu saha kesinlikle zapturapt altına alınabilecek bir saha değil…
Bir okyanus misali, ne ucu belli ne bucağı..
*****
Edebiyat, onu seven, ona gönül veren, onunla haşır-neşir olmak isteyen herkese açıktır. Yeter ki, okuyanınız, seveniniz, nefret edeniniz, merak edeniniz olsun! Bunlar varsa edebiyat yada literatür içinde az ya da çok bir yer edinirsiniz!
Edebiyat demişken, adam diyor ki, bana edebiyat yapma!
Ne yapsın, edebiyat yapmasın da?
Edebiyat iyi kullanıldığında, sözlerin barışmasıdır!
Söz dalaşmasından , söz dolaşmasından, sözlerin düğümlenmesinden iyidir sözlerin barışması…
Sözü ok niyetine, mızrak niyetine, kurşun niyetine kullanırsanız söze yazık edersiniz, muhatabınıza yazık edersiniz.
Kalp kırarsınız!
Edebiyatta alttan alma vardır, gönül alma vardır, affetme vardır, hoş görme vardır.
Edebiyat sözlerin düello ettiği bir arena değildir. Sözleri düelloya çevirenlerin atışmalarında edebiyat her iki tarafı da terk etniştir.
Uzlaşma varken, el sıkışmak varken, hatasını anlamak varken, yağmurdan nem kapmak, bulanık suda balık avlamak, bir bardak suda fırtınalar koparmak edebiyatın tasdik edeceği, kabulleneceği durumlar değildir.
Edebiyat teskin ederken de güzeldir, teselli ederken de.
*****
Deniyor ki, Dünya literatürü var, ülke literatürü var ve birde biz vatandaşların literatürüne girme konusu var!
Bu arada literatürlere geçmek için çalışanlar var. Geçenler var. Yer alanlar var.
Biz vatandaşların literatüründe ise faturalar var.
Efendim kırmızı fatura olan doğalgaz literatürümüze gireli çok oldu.
Eline alan yandım anam diyor!
Bu yangını söndürecek itfaiye yok!
Mor fatura olan su faturaları elimize geçtikten sonra, morarıp kalıyoruz!
Biz ne yaptık da, bu kadar çok su kullandık diye…
Evlerimizde tonlarca suyu nasıl harcamışız haberimiz yok!
Su hayattır kabul de, arada bizim hayatımız da var!
Sonra elektrik faturaları sarı fatura, çarpan faturalar.
Elektrikle bir türlü yıldızımız barışmıyor, işin en başından bu yana elektrik alamadık gitti!
Onlarda ya elektrik alacaksınız yada alacaksınız babından çarpıp geçiyorlar.
Sararıp oturuyoruz!
Literatür, faturaları da kattı dağarcığına, belki yarım asır sonra ya her şey bedava olacak, ya da, bir şişe su, bir varil petrole denk gelecek! Savaşlar sürecek, çocuklar ölecek, anaların gözyaşları hiç dinmeyecek!
*****
Sonra market literatürü var! Market edebiyatı broşürlü, haftanın günlerine yayılmış vaziyette. Şöyle ucuz, böyle ucuz, her gün ucuz diye ilan üzerine ilan…
Paran varsa gel,
Kartın varsa gel,
Yoksa olunca gel,
Bulunca gel şarkıları söylüyorlar.
Marketler, Pandemi öncesinde ta… 2018 yılının ilk yarısında iyi dostumuzdu bizim. “Harca harca bitmez “ diye sloganları vardı. Paramız çok değildi amma, bayağı bir şeylere yetiyordu.
Ya şimdi? Harcayacak para vardı da, harcayan mı olmadı?
Bugünlerde, çok değil, bir iki şey alsanız, para bitiyor!
Ne zaman harcadık, ne zaman eridi gitti cebimizdeki para bilemiyoruz.
O harca harca bitmez denen parayı ve o eski fiyatları getirin, o sloganları beraber söyleyelim!
Market fiyatları da literatürümüzde tatlı bir hatıra olarak yer alsın!
Edebiyat herkese anladığı dilden konuşma sanatıdır. Anlamadım diyen de anlar, anlayamamış görünen de…
Bazen bir dörtlük kendine getirir insanı, bazen tek bir cümle savaşları bitirir, bazen bir şarkı, bir türkü hislendirir insanı, bazen bir ikaz geri döndürür uçurumun kenarından. “Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz!” diyen Yunus koca bir ömrü özetlemiş geçmiş anlayana… Daha ne desin?