Layık olma, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik anlamlarına “Liyakat” denmektedir.
Deyim olarak: Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygun, yaraşırlık durumudur Liyakat.
Dünyanın birçok demokratik ülkesinde, ya da daha doğru bir ifadeyle söyleyelim, “AB” ülkelerinde, bir kişinin her hangi bir göreve getirilmesi “fırsat eşitliği” temelindedir... İngilizler buna “Equal opportunities” der...
Nedir fırsat eşitliği?
İşe girişte (hatta ihale alımında bile uygulanır) ve yükselmede; dil, din, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç veya benzeri ayrılıkların dikkate alınmaması ve hiçbir kişiye, aileye veya zümreye ayrıcalık tanınmamasıdır.
Ayrıcalık yoksa neye bakılmalı?
Oturduğu koltuğu doldurmasına hak etmesine bakılmalı, önce devletinin, milletinin menfaatlerini gözettiğine, hakkı ile çalışıp alın teri ile kazancına layık olup olmadığına bakılmalı.
Liyakat sahibi kişilerde arananlar ne olmalı?
Yeterlik, görevi başarıyla yapabilme gücü olmalı.. Ancak liyakatin yani yeterliğin temelinde bir “hak etme” kavramı vardır önce hak etmesine sahip olmalı.
Yönetim biliminde “olmazsa olmaz”dır “liyakat ilkesi”...
Görevler için en yetenekli ve en liyakatlı - yeterli elemanların seçilmesi demektir...
Dil, din, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç veya benzeri ayrılıklar dikkate alınmadan dedik ya!
İyi de bu saydıklarımız nasıl olacak?
Herkese açık yarışma sınavları düzenlenecek.
Sınavlar herkesin duyabileceği şekilde duyurulacak...
Torpil, adamı olan kelimeleri tarihe kavuşacak.
Herkese başvurma fırsatı verilecek... Aranan genel ve özel şartlar gerçekçi olacak. Ve adaylar arasından ayrım gözetilmeden, yeteneğe göre başarı sıralaması yapılacak.
Kişilerin isimleri değil barkotları olacak, kimse kimseyi isimce bilmeyecek, hak eden kişi barkotlu olarak puanlandırılacak ve kurası da isime özel değil barkot üzerinden yapılacak.
Görevde yükselmelerde çalıştığı yere katkıları, öğrenimdeki belge ve bilgiler ile görevi en iyi yapacağı belirlenen kişiler makama getirilecek.
Makamdaki kuruma devlete katkıları, puanlandırılıp ona göre koltuğunu koruma, yada üst makama yükselme verilecek…
Koltuğa sarılan değil işine sarılanlar bu koltukta olacak.
Koltuktayken, makam hırsı değil, vatan millet hırsı çalışma sevgisi olacak.
Kapılar arkasında gizli saklı görüşme ve konuşmalar değil, gerekirse kapılar sökülüp halka açık şeffaf halk ile birlikte olunsun.
Peki bunlar olsa kötümü olur?
Hani adamı olan dedik ya, peki adamı olmayan garibanın çocuğu okumasın mı? İş sahibi olmasın mı? Makam-mevkiye getirilmesin mi?
Dağda taşta hayvanları otlatan, gecesi gündüzü olmayan, soğu sıcağı dışarda açık havada yüzüne tenine işleyen çobanın çocuğunun suçu ne?
Gece kondu da oturan, asgari ücret ile alın teri ile çalışan babanın çocuğunun suçu ne?
Çöplerde kağıt toplayan evine rızk taşıyan ailenin oğlunun-kızının suçu ne?
Suçu dayısı olmaması mı? Suçu doğuştan zengin olmaması mı? Suçu bizim ülkemizde mi doğması?
Bazen engelli kadrosundan işe girmek için aranıyorum, benim çocuğum engelli senin orada tanıdığın bildiğin vardır diğeri hak etmesin benim ki kazansın, benim çocuk o işe girsin deniliyor.
Bakın sevgili dostlar arkadaşlar benimde engelli bir meleğim var, orada hak eden bir melek çocuğumun hakkını hangi vicdan yer diğer tarafta o melekler yakamıza yapışmaz mı?
15 Temmuz’dan sonra hepimiz yeniden doğmadık mı? Yeni bir yaşama başlamadık mı?
Yeni hayatta birbirimizi daha çok sevelim, birbirimize daha çok bağlanalım. 79 milyon, birbirimize sımsıkı kenetlenelim desem ne dersiniz?
Madem çok şey değişti gelin hep birlikte, TORPİL, ADAMI OLAN, DAYISI OLAN kelimeleri kullanmayacak hale getirelim.
Hep birlikte, o kelimeler yerine LİYAKAT kelimesini, LİYAKAT SAHİBİ cümlesini kullanalım kullanılmasına uygulanmasına destek olalım…