Barcelona'yı 1991-93 yılları arasında üç yıl üst üste lig şampiyonu yapan ve son yılında Şampiyonlar Ligi'ni kazandıran Johan Cruyff, aynı zamanda kulübün kaderini değiştiren isim olarak bilinir. 1970'li yıllarda Barcelona'da futbol oynayan Hollandalı yıldız daha sonra kulübüne teknik adam olarak geri dönmüştü. Arkasında büyük bir sevgiyle bağladığı taraftar kitlesi vardı, futbolcu geçmişi vardı, futbol bilgisi vardı.
Bir gün, teknik direktörlerin işine karışmasıyla ünlü başkan Nunez'i soyunma odasında görünce şu sözleri söyledi: "Lütfen dışarı çıkın, burası bana ve futbolcularıma ait."
Ertesi gün İspanyol gazeteleri olayı yorumlarken, "Cruyff başkanı yenilgiye uğrattı" başlıklarını atmışlar ve daha önce Venables, Menotti gibi isimleri olan kişilikleri kukla gibi yönetilmeye müsait teknik adamlardan sonra Cruyff'un çok dişli çıktığını yazmışlardı.
Cruyff, bu konuyu kendisine soran gazetecilere, "Ben hem maddi hem manevi açıdan kulüpten iyi durumdayım" demiş ve rahatlığını ortaya koymuştu. Nunez hiç sevmemesine karşın Cruyff'u kulüpten kovacak zamanı bulamadı. Şampiyonlar Ligi kupasıyla havaalanına kendisi inmek istediğinde de onbinlerce Katalan tarafından ıslıklandı ve kupayı Cruyff'a vermek zorunda kaldı. Çünkü taraftar başarının mimarı olarak Nunez'i değil, Cruyff'u görüyordu.
******
Rıdvan Dilmen, Fenerbahçe taraftarının en sevdiği futbolculardan biriydi. Yanlış hatırlamıyorsam 14 yıl önce Fenerbahçe'ye teknik direktör oldu. Ligin ilk haftası Vanspor'a 2-0 yenikken 3-2 mağlup etti. Maç sonrası soyunma odasına girmek isteyen Aziz yıldırım'a, "Başkanım yanlış anlamayın ama soyunma odasına yöneticilerin girmesini istemiyorum" deyince ipi çekildi. Rıdvan Hoca başkanın ısrarıyla istifa ettiğinde Fenerbahçe ligde 5 maç sonunda namağlup ikinciydi. Tabii bunda Rıdvan hoca Cruyff kadar o zamanlar için maddi gücünün sağlam olmamasının etkisi de vardı.
Fenerbahçe Rıdvan hocadan sonra takımın başına Zeman'ı getirmiş, daha sonra Turhan Sofuoğlu ile sezonu kapatmıştı. Sarı lacivertli takım ikinci yarı tüm derbileri kazanmasına karşın lig tarihlerinin en kötü sonuçlarından biriyle sezonu bitirmiş, rahat rahat yoluna devam eden en büyük rakibi Galatasaray UEFA dahil bütün kupaları müzesine taşımıştı.
---
Sezonun ilk yarısında Uğur Tütüneker ile sezona başlayan Konyasporumuz bana göre eksiğiyle fazlasıyla gayet başarılı bir ilk yarı geçirdi ve bazı sebeplerden dolayı da Uğur Hoca duruşundan geri adım atmayarak istifa etti ve takımdan ayrıldı.arkasında da güzel duygularla…
****
Ve Mesut Bakkal dönemi başladı… Mesut hocamı yanlış hatırlamıyorsam futbolculuğunda da agresif bir oyuncuydu. Müthiş yeteneğine karşın zaman zaman kırmızı kartlar görüyor, uzun süreli cezalar alıyor ve hakemlerle yıldızı bir türlü barışmıyordu.
Teknik direktör olduktan sonra da Mesut Hocam da büyük bir değişiklik olmadı. Büyük bir beyin ama kazanma hırsı, isteği arzusunu çalıştırdığı takımlara da aşılıyor. Zaman zaman hem kendine hem de çalıştırdığı takımlara zarar da verebiliyor. Tıpkı Cruyff gibi…
Dünya kurulduğu günden beri güçlülerin dünyası olmuştur, olmaya devam edecektir.. Amerika halkı bütün zorbalığına, vurdumduymazlığına karşın kendi güvenliğini, ucuz benzin kullanımını ve rahatını düşündüğü için nasıl Bush'u seçiyorsa kulüp yöneticileri de zaman zaman bu açmazları yaşayacaklardır… İki yumurtanın çarpışmasında kim ayakta kalıyorsa onunla yola devam edeceklerdir…
Bu tip beyinler böyle durumlarda zaman zaman " Lütfen dışarı çıkın" der. Bazen de Mesut Hoca gibi milyon taraftarı ve 15 yöneticiyi ayağa kaldıran basın toplantısı yaparlar. Onun içindir ki elimizdeki değerleri kaybetmeyelim sahip çıkalım. Pazartesi günü sadece puan kaybettik, yenilmedik!!
Çünkü Konyaspor’da şu anda en güçlü adam Mesut Bakkal… En iyi kartlar onun elinde. Taraftar onun arkasında. Doğrusu da bu bence.
Gerisi laf-ı güzaf…