Tasavvuf ehline göre insan aklı iki türlüdür akl-ı maaş, akl-ı maad, Yani dünya aklı, ahiret aklı.
Akl-ı maaş ve akl-ı maad sözcükleri, aklın mahiyeti ile ilgili değil, nasıl kullanıldığını veya kullanıldığı alanı göstermeye yönelik kavramlardır. Maaş kelimesi, dünya hayatının maişetiyle ilgilidir. Maad kelimesi ise ahiret hayatını gösteren bir sözcüktür.
Buna göre, bütün maksadı dünya nimetlerinden faydalanmak, dünya lezzetlerini elde etmek, dünyada mal-mülk, makam-mevki, şöhret sahibi olmak için aklını kullanan bir kimsenin bu aklına “akl-ı maaş” denilir.
Buna mükabil, bütün maksadı ahiret mutluluğunu kazanmak için gayret sarfeden ve aklını bu yolda kullanan kimsenin aklına “akl-ı maad” denilir.
Bütün dinlerde maksat yaratanın rızasına ulaşmaktır. Yüce Allah (c.c) sadece insanoğluna verdiği akıl nimeti ile kullarını imtihan etmektedir. Bu imtihanın gerçek sonucu ahirettedir.
İnsan aklı doğru kullanıldığında menziline erişir, bunun için her iki aklını da dengede tutmak ve ibreyi şaşırmamak gerekir. Günümüzde maalesef büyük çoğunluk toplumda maaş aklı hüküm sürmektedir. İnsana bu daha kolay ve daha tatlı gelmektedir.
Çünkü Maaş aklı, sadece yeme-içme aklıdır. Nefsin hüküm sürdüğü hayvani akıl olarak da nitelenebilir. Dünya iş ve bilgilerine yarar. Yâni âdeta gemideki dümen vazifesini görür. Aynı zamanda Hakk’a kulluk etmeye de âlettir. Gemini dümeni doğru kullanılırsa doğru rotaya gider, yanlış kullanılırsa fırtınada kaybolup yok olmaya mahkûmdur.
Maad aklı ise, korku duyan ve duyduğu korkunun neticesinde dinin emir ve yasaklarına boyun eğmiş akıldır. Bu akıl ancak aşkın zuhûru ile kendini gösterir. İman gücü ve yaratana duyulan sevgi ve saygının bir ifadesi olarak insanı yönlendirir.
Elbette ki insan bilinç düzeyinde en doğruyu tespit eder. Ya da onu arar. Ama hayat onu bambaşka yerlere sürükleyebilir. Çevre şartları, arkadaşları, içinde bulunduğu sıkıntılar vesaire çok hâkimdir.
Nefs denen bir belli belirsiz güç bir anda çıkıp her şeyi altüst edebilir. Duygular olur olmaz yerde ve olur olmaz zamanda insan aklını yönlendirip hata yaptırabilir. Nefsin esiri olup günah işletebilir. İş burada daha sonra hatasını anlayıp tövbe edebilmektir.
Lakin dünya hayatı, ışıltılı hayatlar insan hayatında öylesine egemen olmaya başladı ki insan sürekli akl-ı maaşını dünya nimetleriyle meşgul olarak kullanıp akl-ı maadını unutmaya başladı.
Öyle veya böyle geçtiğimiz hafta vefat eden ülkemizin en zengin ailelerinden Sayın Mustafa KOÇ’un hayatı, yazılıp çizilenler ve arkasından konuşulanları gördükçe ve duydukça daha da orta çıktı ki istediğin kadar maişetinin peşinde koşup, Karun kadar zengin olsan ne fayda. Ölümden kurtuluş yok. Neticede hepimiz 7-8 metre beyaz beze sarılıp er kişi veya hatun kişi olarak gerçek aleme gideceğiz. O halde bu kavga niye?
Velhasıl gelin dostlarım biraz maaş aklımızı geri plana atıp maad aklımızı öne çıkaralım. Zilzal suresi 7 ve 8 ayette mealen ifade edildiği gibi “Kim zerre kadar iyilik yaparsa yaptığı iyiliğin ve kim de zerre kadar kötülük yaparsa karşılığını alacağına göre “ kendimizi ölmeden önce hesaba çekelim ve kurtuluşun ancak o her şeyi bilen, her şeye hakim olan Allah (c.c) ın taktiri ile olacağını unutmayalım ve dua edelim. Kalın sağlıcakla.
ÇEVRECİ SÖZÜ: “Ölmeden önce ölünüz hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.”