Bir zamanlar Hikmet Altınkaynak yönetiminde ‘Yaşasın Edebiyat’ adlı bir dergi çıkardı. Edebiyatı sevdirmeye yönelik, kaliteli içeriği ve baskısıyla göz dolduran bu dergi tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı pek çokları gibi ama ilginç soruşturma ve anketleri halen anılır durur. Misal; ‘Mahşerin Dört Atlısı’ başlığı ile 90’ların Türk edebiyatında sözü en çok geçen, etkili ve etkin eleştirmenlere dair bir soruşturma yayınlamıştı. Paralel ideolojiye sahip kalemlerden oluşan jüri mahşerin dört atlısı olarak Fethi Naci, Memet Fuat, Hilmi Yavuz ve Doğan Hızlan isimlerini okurlarına ve edebiyat kamusuna duyurmuştu. Bugün bu dört isimden bahsedelim ama genelin bildiği, her yerde bulunabilecek türden klişe ve teorik bilgilerden arındırılmış olarak, tabi elimden geldiğince…
FETHİ NACİ
Fethi Naci özellikle roman türündeki kitapları önceleyen eleştirileriyle bilinir, otorite kabul edilir. Cemil Kavukçu ve Kaan Arslanoğlu gibi kimi edebiyat yaşamını sürdüren, kimiyse unutulan yazarları ön plâna çıkarması, Tarık Buğra gibi ideolojisine ters isimler hakkında çelişkili yazılar kaleme almasıyla da tanınır.
Eleştiri yazılarında Marksist eleştiri çizgisinde bir eleştirmendir Naci. Bunda ekonomi eğitimi alması, yani iktisatçı olması etkili olmuştur sanırım. Siyasetle de oldukça ilgiliydi, sosyalizme yakın durduğu yıllarda bu ilgisi ölçülüydü; meşhur ‘Ant’ dergisinin kuruluşunda bulundu, hakkaniyetli bir solcu olan İdris Küçükömer’e yakın durdu. Gel gelelim ne zaman ki TİP’ten (Türkiye İşçi Partisi) ihraç edildi, işte o zaman siyasete mesafe koydu, büyük tutkusu edebiyata adadı kendini.
Bazı edebî kalantorların meselâ herhangi bir kurgu/romanı yayınlamadan önce Fethi Naci’ye gönderdikleri, kitap hakkında olumlu cümleler kurma noktasında ikna etmeye çalıştıkları konuşulagelirdi Bunun ne derece doğru olduğunu bilmiyoruz ama aslı okumayanın aslını anlatan kitapla ne derece alâkadar olacağı şüpheli.
Buraya kadar anlattıklarımızdan Marksist eleştiri takıntısı, pazarlama dedikoduları vd. gibi olumsuz neticeler ön plâna çıkmış gibi görünüyor. Ele alacağı her bir romanı üç kez okuyarak detay yakalamada hüner sahibi bir kalem hüviyeti kazanması, yazdıklarının kendini okutan bir canlılıkta ve kıvraklıkta olması ise Fethi Naci’nin olumlu yönleri. Karar sizin!..
MEMET FUAT
Memet Fuat’tan yazılarımda sıça bahsettiğimi ve onun yüze yakın kitabından büyük çoğunluğunu severek okuduğumu sıkı okurlarım iyi bilir; bu durum objektif bir tutum takınmama mani olmayacak bu satırlarda.
Simge isim Nazım Hikmet’in üvey oğlu ve öz annesi yine Nazım’ın büyük aşklarından ve hakkında pek çok kitap yazılmış olan Piraye olan Memet Fuat 76 yıllık ömrüne neler sığdırmadı ki? Şiire daha çok yoğunlaşan bir eleştirmen, voleybol antrenörü, yayıncı, dergici, hikâye ve roman dahil pek çok türde kitapları olan, az ve öz bir şekilde kurguda da maharetlerini ispatlayan has bir yazar o.
En başta şanslı biri. Yaşadıkları konağın müdavimlerinin daha çok edebiyatçı olmaları, edebiyat çevreleri içinde büyümesi sayesinde edebiyata büyük bir aşkla bağlandı. Pek çok ismi misal bir Latife Tekin’i Türk edebiyatına kazandırmıştır. Enis Batur’dan, Nihat Ziyalan’a; Turgay Fişekçi’den Semih Gümüş’e hemen herkeste bir şekilde emeği ve katkısı vardır.
Üvey babası Nazım Hikmet’in doğumunun 100. yılında ölen Fuat’ın Nazım’ın eserlerini titizlikle hazırlayıp düzenleyerek yayın dünyasına kazandırması da takdir edilesi bir çabadır..
Memet Fuat’ın ‘Yeni Dergi’si, Türk Edebiyatı Yıllıkları ve şiir antolojileri oldukça önemlidir, özellikle de arşivciler ve Türk Edebiyatı Tarihine kafa yoranlar namına.
Şiir konusundaki hakkaniyetli ve adildir. Antolojilerinde Sezai Karakoç, İsmet Özel gibi isimlere yer vermesi, kitlesiyle arasını açtı. Ne sağ, ne de sol tam anlamıyla onu kabul etti ama herkes edebiyatımız adına yaptıkları hususunda hakkını teslim etti.
“Her türlü sömürüye ve sömürgene karşı bir kalem olan Memet Fuat’ın ‘Ölünceye Kadar’ adını verdiği iki ciltlik günlükleri keşke yayınlanmasaydı” diyemeden de geçemeyeceğim. Bu günlüklerde Memet Fuat’ın siyasi ve ideolojik takıntılarının faş ettiğini, kutsalla mesafeli duruşunun ve yaklaşımının belirginleştiğini görürüz. Bu durum, edebiyatımıza katkıları yanında ‘keşke’ dediğim mühim bir olumsuzluk hali yazık ki. Keşke!
HİLMİ YAVUZ
Boğaziçi Üniversitesinin efsane felsefe hocalarından, aynı zamanda iyi şair, iyi edebiyatçı. Orhan Pamuk’u eleştirmeyi göz alabilenlerden. Şair, yazar, denemeci, eleştirmen, filozof, bir zamanların köşe yazarı, Zaman’da uzun süre yazması hasebiyle FETÖ’cülükle suçlanan aydını… ne ararsanız var yani. Oryantalist ve postmodernisttir aynı zamanda. “Yahya Kemal-Tanpınar-Asaf Halet Çelebi-Behçet Necatigil zincirinin son halkasını oluşturan poetikanın neferi, yol gösterici denemelerin biricik yazarı, hayranlık uyandıran gelenek bilinci, ‘din’i bir 'bilgi nesnesi' olarak ele alan entelektüellerden oluşu ve Enis Batur'la geleneksel atışmaları vs. vs.
Çok eskilerde kaldı üniversite hocalığı yılları ama hocalığıyla ilgili anlatılır durur şu anekdot; öğrencilerine hiç tam not, yani o zamanki puan sistemine göre 10 vermezmiş. En tastamam, güzel sınav kâğıdının notu dahi 8’miş. Nedenini soranlara cevabı şu şekildeymiş; ‘9 benim, 10 Allah'ın da ondan.’
Hilmi Yavuz- İsmet Özel tartışmaları da meşhurdur. Bu türden videolara YouTube’dan ulaşabilirsiniz. Meselâ birinde İsmet Özel, Yavuz’u Müslümanlardan yana görünüp Müslümanların aleyhinde çalışanlardan emir almakla suçlamış, bunu ispata davet etmişti ısrarla Yavuz.
DOĞAN HIZLAN
Türkiye’de hangi türde olursa olsun bir edebiyat yarışması varsa, jüride Doğan Hızlan da ismi eksik kalmaz. Gazete gücü de etkili tabi bunda. Lâkin Hızlan’ın yazıları eleştiri sayılabilecek hüviyette değildir pek. Öte yandan elbette ki pek çok önemli/önemsiz zatı tanımış, çevresi geniş, bilgi ve görgüsünü geliştirmiş bir kalem olduğunu da inkâr etmeye kimsenin gücü yetmez.
Bir nefeslenelim mi? Tam bir İstanbul beyefendisi olan Doğan Hızlan başkasının dolma kalemiyle yaz(a)maz ve başkasına da dolma kalemini vermezmiş. Yazılı ve görüntülü medyada ilgi alanları ve konuşmalarıyla aşk, edebiyat ve müzik adamı olduğunu cümle aleme gösteren Hızlan; "ben nesnelere ve fikirlere duyduğum aşkı kısmamak için mecazi aşka hiç itibar etmedim", düşüncesiyle ömrü boyunca bekâr kalmış.
‘Ekşi’cilerden bir yazarın tabiriyle” kurduğu cümlelerin ortalama kelime sayısı üç civarlarında olan, kopuk kopuk yazan, yazarken sanki kekeleyen bir acayip eleştirmen” Doğan Hızlan.
KARAR ANI…
Keşke bugün de edebiyat ortamımız/mahfillerimiz böyle canlı ve dahi heyecanlı olabilseydi, heyhat! Hüseyin Cöntürk, Eser Günson, Orhan Koçak, Mehmet H. Doğan ve daha pek çok isim edebiyat eleştirisi adına bahsedilmeye değer amma velâkin yerimiz doldu, fazla uzun yazı da sıkabilir icabında. Bir gün onlardan da bahsederim inşallah.
‘Sadece soldan mı ibaret edebiyat eleştirisi? şeklinde bir soru aklınıza gelmiştir. ‘Yaşasın Edebiyat’ın zihniyeti ve seçtikleri bu minvalde olduğu için sağ kesimin önde gelen eleştirmenlerinden bahis açmadım.
Yukarıdaki isimlerden mahşerin baş atlısı gördüğüm, ön plâna çıkarabileceğim bir isim konusunda ısrarcıysanız gönlümün Memet Fuat’tan yana olduğunu anlamışsınızdır, tabi hepsinin hakkını teslim ettiğimi, sevgi ve saygı beslediğim kaydını düşerek…