Ruh ve bedenden müteşekkil bir varlık olan insan, hayat adını verdiğimiz zaman sürecinde birçok düşmanın saldırılarına maruz kalmaktadır.
Bu düşmanların en şedidi içimizde taşıdığımız nefis ve şeytandır. Nefis ve şeytan insana vesvese vererek her türlü kötü fiili yaptırmaya çalışır.
Bu büyük düşmanlarla mücadele etmek öyle kolay bir iş değildir. Peygamber Efendimiz(sav) Tebük Seferi dönüşü Eshab-ı Kiram Efendilerimize; “Küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz” buyurunca Eshab-ı Kiram Efendilerimiz; “Ey Allah’ın Resulü, cihadın bundan büyüğü olur mu?” deyince, Efendimiz(sav); “Evet, küçük cihattan büyük cihada gidiyoruz, o nefisle cihattır” buyurdular.
Çok değer verdiğim emekli müftü bir hocamızla sohbet ederken konunun neden açıldığını hatırlamamakla birlikte; “Şeytan insanın içine para, şehvet ve makamla girer” diyerek bunların tehlikelerine karşı dikkat edilmesi gerektiği üzerinde durmuştu. Ülkemiz insanının içine düştüğü sosyal bunalımları görünce bu değerlendirmenin ne kadar isabetli olduğunu hep düşünmüşümdür.
Bu yazımda özellikle “MAKAM” üzerinde durmaya çalışacağım. Çünkü, makam hükmetme duygusunu içinde barındırmaktadır. Bu hükmetme duygu son nefese kadar insanla birlikte yaşar. Onun için idareciliğin gizemine kapılıp nefsin ve şeytanın tuzağına düşmemek için çok dikkat edilmelidir.
İdareci olmanın sorumluluğu çok büyüktür. Emri altında çalışanlara karşı adaletli davranmayan yönetici zulümle hükmetmiş olur.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammet(sav)’in idarecilerle ilgili birkaç tane Hadis-i Şeriflerini paylaşmak istiyorum:
“Allahü teâlânın en sevmediği kimse, zalim idarecidir.” (Tirmizi) buyurmaktadır.
“Kıyamette, insanlar arasında en çok azap görecek kimse, zalim idarecidir.”(Taberani)
“Adil olmayan amir, yüzüstü cehenneme atılır.”(Hakim)
“On kişiye amirlik eden kıyamette, elleri bağlı olarak getirilir; adilse kurtulur, değilse zulmü yüzünden helak olur.”(Taberani)
“Hiç kimse yoktur ki, on kişiye amir olsun da, kıyamette, idare ettiği kimseler arasında hüküm verilinceye kadar elleri bağlı olmasın!”(Taberani)
“Cehenneme girecek ilk üç sınıf insandan biri zalim amirdir.” (İbni Hibban)
“Halkın işlerini üstlenip de onlara güçlük çıkarana lanet olsun!” (Ebu Avane)
“Siz amir olmaya düşkünsünüz. Halbuki, hakkını gözetenler hariç, amirlik, kıyamette pişmanlıktır.” (Buhari)
“Amirliğin başı da, sonu da pişmanlıktır, kıyamette de azaptır.” (Beyheki)
“Ey Ebu Zer, kendim için istediğimi, senin için de isterim. Fakat sen zayıfsın, iki kişinin bile başına geçme! Vazifesini hakkıyla yürüten kimseler hariç, amirlik, kıyamet gününde pişmanlıktır.” (Müslim)
“Herhangi bir idareci olmadan ölmek, elbette senin için kurtuluştur.” (Ebu Davud)
“Ey Abdurrahman, amirlik isteme! Eğer sen istemeden bir makama getirilirsen, Allahü teâlâ yardımcın olur. Eğer kendi arzunla amir olursan, Allahü teâlânın yardımından mahrum kalabilirsin.” (Hakim)
Yukarıdaki Hadis-i Şerifler amir olmanın ne kadar sorumluluk istediğini ortaya koymaktadır. Aklıselim insan kendisine amirlik teklif edildiğinde makamın ağırlığından tir tir titremesi gerekirken dalavereyle alavereyle başkalarının hakkını gasp ederek makam elde etmenin insana vereceği zararı bir düşünün!
İnsan amir olmak isteğiyle hırsının kurbanı olmamalı; görev verildiği takdirde emri altındakilere değer vermeli, en önemlisi adil olmalıdır. Ülkesine, insanına hizmet etme niyetiyle vazifesini yapmalıdır.
Birilerinin tavassutuyla makam sahibi olmanın yolları kapatılarak adil, liyakati esas alan sağlam kriterlerle yöneticiler atanmalıdır. Torpille, tavassutla atanan kişiler, kendisinin atanmasına vesile olanların istek ve arzularını öncelikli olarak dikkate alacağından adil davranamazlar.
Şunu da belirteyim, yapılan her türlü haksız uygulamadan herkes belli bir oranda sorumludur. Onun için bir makama getirilen insanların adaleti gözeteceğine emin olmadan referans olunmamalıdır.
Adaletin olmadığı yerde huzur; liyakatin olmadığı yerde başarı söz konusu olamaz.