“Gecesi gerdanlık, gündüzü seyranlık” olan Mardin, her ne kadar konuştuğum Mardin halkının diğer dinlere yönelik bakış açılarında bir değişme olduğunu gözlemlemiş olsam da, farklı dinlerin bir arada olması ve yüzyıllarca beraber yaşayan muhteşem bir topluluğun orada bir arada olmaları dolayısıyla bir prototip.
“Mardin kardeşliği” bence, hem ülkemize hem de dünyanın dört bir yanına örnek olması gerekir. Terör ve dışarıdan gelen ajanlar bu bölgemizi karıştırmak ve ‘Mardin kardeşliği’ne halel getirmek için maddi ve manevi her fitne ve fücuru sokmak için yıllardan beri ellerinden geleni arkalarına koymamaktadırlar. Bütün bu yaşanan olumsuzluklara rağmen Mardin halkı bir, beraber ve kardeşçe bir arada yaşamakta kararlılık göstermeleri bakımından dünyaya örnek teşkil edecek bir kardeşlik örneğini de sergilemektedirler.
Mardin Kalesi
Mardin Kalesi’ne ne 2009’da ne de 2017’de çıkmak mümkün olmadı. Kale kapısındaki aslanların çalınması ve kale içindeki tarihin defineciler tarafından kazılarak talan edilmesi dolayısıyla askeriyeye tahsis edilmesinden dolayı kale yıllardan beri turizme kapalı. Burada birde arkeolojik kazılar devam ediyor. Kaç sene sürer bilinmiyor.
Mardin kalesinin ziyarete açılması halinde müthiş bir turizm potansiyeline kavuşacak olan bu güzel şehrin yöneticilerinin, bu potansiyeli harekete geçirmek açısından ellerini çabuk tutmalarında fayda var.
Hamdaniler
Hamdânîler Hânedanına adını veren Hamdân b. Hamdûn, 885’de Mardin Kalesi’ni ele geçiriyor.
Bizans saldırılarının önlenmesinde ve onlara karşı yapılan akınlarda Hamdânî meliklerinden Seyfüddevle’nin hatırı sayılır emeği de var. Hastalanarak son Bizans seferinden geri dönen Seyfüddevle, 8 Şubat 967’de Halep’de vefat ediyor ve Meyyâfârikin (Silvan)’de annesinin mezarının yanına defnediliyor. Kubbet’ül-Sultan’da I. Kılıç-Arslan’la yan yana yatıyorlar. Başkenti Halep olan Hamdanilerin lideri Seyfüddevle’nin, Fatih Sultan Mehmed’den yüzyıllar önce İstanbul’u neredeyse alacak olan ve bilmemiz gereken özel bir devletin başındaki adamdır. Seyfüddevle, vakit namazlarını kale mescidinde, Cuma namazlarını da Mardin Ulu Camii’nde kılıyormuş.
***
Artuk Bey’in oğulları Kutbeddin İlgazi (Şehidiye Medresesi)ve Sultan İsa (Zinciriye Medresesi)Mardin’de yatıyorlar. Ama Artuk Bey’in eserleri ve izleri tâ Kudüs’e kadar uzanıyor. Enteresandır, Kudüs Kalesi ile Mardin Kalesi arasında müthiş benzerlikler vardır. Mardin Kalesi’ni kimse fethedememiştir. Selahaddin Eyyubî de Kudüs Kalesini.
***
Mardin neden önemli bir şehir…
UNESCO tarafından koruma altına alınan üç büyük şehirden birisidir de ondan.
Bu şehirlerden ilki Kudüs, ikincisi Venedik ve üçüncüsü de Mardin’dir.
Hele Ulu Camii’nin minaresi sanki gökyüzüne uzanan şehadet parmağını andırmakta.
O kadar güzel bir minare ki..
53 metre uzunluğunda ve Mardin’de yaşayan dört büyük medeniyetin motiflerini üzerinde barındırıyor. Kufî yazı Mardin’de Artukluoğulları ile Akkayunlular’ın simgesidir. Bu kufi yazının üzerinde Sümerlerin damla ve gözyaşı motifi yer alıyor. En üste ise Osmanlı’nın kapı motifi yer alıyor. Kapı motifleri minare etrafında sekiz adettir.
Bu da cennetin sekiz kapısını temsil ediyor demektir.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Medeniyetler diyârı, evliyalar türbeleri, medrese, cami, han ve hamamlarıyla Mardin, görülmeye değer bir şehrimiz olarak sizleri beklemekte.