MARİFET İLTİFATA TABİDİR

Muzaffer Kırmacı

Bizim toplumumuz (genel anlamda) teşekkür etmeyi ya bilmez, ya da bilir ama dillendirmez.

      Yanlış bir şeyi gördüğümüzde tenkit etmeyi biliriz ama, iyi bir şey yapanı taktir etmek, lügatımızda yoktur. Oysa atalarımız ne kibar, ne nazik insanlarmış.

      “Marifet iltifata tabidir" derken, hakkı teslim etmenin yanında, insanları motive etmeyi de bilmişler.

      Günümüz idarecilerinin büyük bir bölümünde “tektir etmek" vardır ama “taktir etmek" yoktur. Bu konuda iş bilmez idarecilerin anlayışı şudur. “İyi iş yapmak çalışanın görevidir. Taktir edersen şımarırlar.”

     Yaşadığımız bu olumsuzlukların yanında, Karatay Belediye Başkanı sayın Hasan Kılca'nın çalışan ve emekli olan  personele “Vefa Gecesi” düzenlemesi taktir edilecek bir davranış.

      Sağlık nedeniyle bu güzel geceye katılamasam da, gelecek için umutlandım. Dilerim bu anlayış hep böyle devam etsin.

      Kendilerini yakından tanımadığım için, Sayın Kılca’yı tenzih ederek söylüyorum:

      İdareciler, astlarından (kayıtsız şartsız) itaat ve (sorgusuz sualsiz) emirlere riayet bekliyorlar. Bunu yapanlar “baş tacı” olurken, yapmayanlar da gözden düşüyorlar.

      Oysa teknik adamların çalışmalarına ışık tutan yasal zorunluluklar vardır.

      Bir kere en başta kanunlara kesinlikle bağlı kalacaksınız.

      Kanunlarda genel hatları çizilen konuların detayları için de Yönetmeliklere müracaat edeceksiniz.

      Yönetmeliklerde de karşılığını bulamadığınız bir mesele varsa, bu defa da kıyas yapacaksınız, emsallerini araştıracaksınız.

      Ancak gerçek hayat böyle değildir. Amirleriniz emir verir, siz de yaparsınız. 

      Eğer ki siz biraz “dik başlı, aykırı ve doğrulardan taviz vermeyen" bir adamsanız, sabırsızlıkla emekli olacağınız günün hesabını yaparlar. Hatta görevlendirilen bir elemanla “yanlış anlama sakın. Aba altından sopa gösteriyor sanma” diyerek kocaman bir sopayı gösterirler aklımızı başımıza getirmemiz (!) için.

      Bu durumda “ağzınızla kuş da tutsanız" yerinizde sayar, bir arpa boyu yol alamazsınız.

      “Bir arpa boyu yol neden alınamaz” konusunda yaşadığım bir hadiseyi aktarmak isterim.

      Bir Prof. Arkadaş mimari konuda yol göstermemi, Bilirkişilik yapmamı istedi.

      Konu, yapılacak tesis için yer tespiti. Bir Kamu Kurumu arsa verecek, arkadaşlar da Yap-İşlet -Devret modeli ile tesis yapacaklar.

      Prof. Arkadaş (ısrarla) benim  beğendiğim yerin dışında bir yeri istiyor. Ben kararımdan dönmeyince Prof. Arkadaş biraz da sitemkar bir tavırla “Muzaffer Bey. Sen kamuda bir arpa boyu yol alamazsın. Çünkü sen amirlerinin gönlüne göre konuşmayı bilmiyorsun" dedi.

      Mesaj alınmıştı. Bu fakir de bu sözün altında kalamazdı.

      “Siz beni buraya bilirkişi olarak mı getirdiniz, yoksa dalkavukluk yapmaya mı?”

      Dalkavukları çok aramanıza gerek yok. Onlar gelir sizi bulurlar. Siz bilirkişileri iyi sahiplenin.

      Konumuza dönecek olursak; Sayın Kılca’ya teşekkür etmemiz gerekiyor bu güzel davranışından dolayı.

      Atalarımızın “an beni bir ceviz ile, o da çürük çıksın" dediği gibi, biz de bu jestten mutlu olduk.

      Demek ki; kadir-kıymet bilen başkanlar da varmış.

     Demek ki; marifet iltifata tabiymiş.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.