Marifet sandık sevgisizliği

Erol Sunat

Sevgi kavramıyla bayağı bir derdimiz var. Bir zamanlar, “Artık sevmeyeceğim” şarkısıyla dillerden düşmeyen Neşe Kara böceği sanırım bir çoğumuz hatırlıyoruz. Evet, kimseyi sevmiyoruz artık… Sevemiyoruz…Kendimizi bile…Sevgi kavramıyla yollarımızı ayırmış gibiyiz.

Benden uzak olsun da…diye başlayan cümleler neredeyse herkesin dilinde…

İçinde bulunduğumuz hayat şartları, yediğimiz darbeler, yaşadığımız hayal kırıklıkları, güvendiğimiz dağlara sürekli karlar yağması, aldatanların, kandıranların çevremizi kuşatmış olması, sevgi kavramıyla ilgili ne varsa, sevgiye giden yolları kapattı, kapıları da…

Yuvaların en fazla yıkıldığı, ailelerin dağıldığı, mutluluğun paramparça edildiği, çocukların yapayalnız ve boynu bükük bırakıldığı tarifi imkânsız bir dönemle karşı karşıyayız.

Oysa ne demişti Hz. Mevlâna, “Sevgiden acılar tatlılaşır; Sevgi yüzünden bakırlar, altın olur; Sevgi yüzünden tortular durulur, arınır; Sevgiden dertler şifa bulur, sevgi yüzünden padişah kul kesilir.”

Hepimize yazıklar olsun ki, acılar tatlılaşsın istemiyoruz.

Sevgi olsa tortular durulacak, arınacak amma, sevgisizlik son bulsun, sevgi kuşatsın tüm dünyayı dememek için yemin etmiş gibiyiz.

Cılız sesler, gür seslere dönüşemiyor. Milletler, devletler, birlikler sus-pus…Etkisiz, yetkisiz havanda su dövüyorlar hep birlikte.

Sevgisizlere dur artık, yetti artık bu yaptığın diye cezasını kesemeyen, o beklenen cezayı veremeyen bir dünya…Bu cezayı vermediği gibi, alkış tutuyor insafsızca, vicdansızca ve merhametsizce…

*****

Sevgi kuşatsa dünyamızı, barış gelse otursa baş köşeye. Savaşlar biter, gözyaşları diner, çocuklar ölmez, öldürülmez bir daha. Kimsenin eli varmaz tetiğe, kimse kimseye üstünlük taslamaz, kardeş olmanın sırrına ve kadrine erer.

Lakin istemiyoruz. Barışı sürekli elimizin tersiyle itiyoruz.

Kim korkar barıştan?

Sevgisizler…

Kim ürker barıştan?

Çekimserler, korkaklar, kendi başına karar veremeyenler, iradesi elinde olmayanlar, kendi aklıyla hareket etmekten yoksun olanlar.

Barış, sevginin çiçek açan dallarından biridir oysa…

*****

Sevgiden ne kadar dert varsa şifa bulur. Sevgi denen şifanın iyileştiremeyeceği tek bir hastalık yok bu dünyada.

Sevgisizlerin sevgiye olan hasetliğinin ve kıskançlığının bir sonucu bu çektiklerimiz.

Dünyamızın dört bir yanı kan gölü.

Çığlıklar, acılar, feryatlar arşı tutmuş vaziyette…

Bu durumda dahi sevgisizler, vurdumduymazlar, sevgiyi biçenler baş tacı. Sevgisizleri destekleyenler, onlara destek çıkanlar, üstüne üstlük çekimser kalanlar var.

İnsanlık bu arada kayıp…Aynı kandan, aynı candan, aynı dünya görüşünden olanlar kayıp. Yetmedi mi, bu süfli dünyaya bu kadar ayıp?

Sevginin olmadığı, bulunmadığı yerde ar gibi, haya gibi hasletler kendine geçecek yol bulamıyor.

*****

Sevgisizlerin gözlerinden sevgisizlik akıyor. Kin ve nefret akıyor.

Dünyamız canavarlaşan bu insanlardan, bu anlayışlardan, bu bakış açılarından, bu yaklaşımlardan bir an önce kurtulamazsa, insan kılığındaki canavarlar ve sevgisizler istila edecek her yeri…

Bir zamanlar Moğollar Anadolu’yu istila etmişti…

Bir zamanlar, İspanyollar Orta Amerika’yı ve Güney Amerika’yı istila etmişti.

Ve şimdi de Orta Doğu istila ediliyor. Doğu Türkistan istila ediliyor. Hem de bütün dünyanın gözleri önünde…

Bu dünya hangi canavara, hangi sevgisize kaldı ki, onlara da kalsın…

*****

Başımıza ne geldiyse sevgi ile yollarımızı ayırdıktan sonra geldi. Marifet sandık sevgisizliği. Çok çabuk unuttuk sevgiyi…

Hasımlık, düşmanlık, kem söz, aleyhte konuşmaların daniskası, laf taşımalar, iftiralar, sevimsizlik ve sevgisizlik hemen her köşe başına tuzak kurmuş bekliyor.

Sevgiyle aramıza kim girdi?

Var mı bir bilen?

Var mı bir şeyler söyleyecek olan?

Zaman ketum olma zamanı değil…Zaman susma zamanı değil…Zaman sevgiye kapanan yolları, kapıları açma zamanı…

Küfrün bini bir para olan ağızlar, sabahtan bir açıyor o şom ağzını, akşama kadar küfretmekten kendini alamıyor…

Vara yoğa küfredenlerle işi olmaz sevginin. Çünkü, sevgiye küfredenin, kalbinde değil sevgi, sevginin kırıntısı bile bulunmaz.

*****

Ne oldu böyle bize?

Ne oldu sevgimize, saygımıza?

“Böyle değildik, bize ne oldu, ağla gözlerim” diye başlayan şarkıyı var mı dinleyen?

Dikkat ederseniz, şarkılarla da aramız bozuk…

Türkülere küseli de çok oldu…Saza söze de dargınız…

Ya sevmek?

Sevmenin içinde sevgi var diye, birbirimizi sevmekten vazgeçtik adeta…

Hırslar, kinler, nefretler yolumuzu kesmiş sokak kabadayısı gibiler…

Yola çıkana dur diyorlar, kapısını açana gel buraya…

Bir zamanlar, söyledikleri her kaba sözden özür dileyen o insanlar neredeler?

*****

Kim kopardı bizi bizden? Kim kopardı sevdiğimizden…

Ne komşuluk kaldı? Ne akrabalık? Ne dostluk kaldı? Ne arkadaşlık? Ne yapsın sevgi?

Başını hangi taşlara vursun?

Egoların, menfaatlerin, çıkar hesaplarının, fırsatçıların kol gezdiği bir dünya…

Sevgi çırpınsa ne?

Ağlasa ne?

Feryat etse ne?

Var mı duyacak olan?

Var mı ne oluyor diye koşup gelen?

Var mı sevginin uzattığı eli bir tutan?

Var mı düştüğü yerden çekip kaldıran?

*****

Biz, hepimiz seyirci olduk olan biten her şeye…

Bomboş gözlerle seyretmekten başka yaptığımız bir şey yok…

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diye diye geldik, gelmesine de sevgisizlik denen yılan her yerde…Yok öyle, bundan sonra böyle demeye başladı…

Sevgisizliğin sevgiyi sindirdiği, boğazladığı, öldürmekten beter ettiği bir dönemdeyiz…

Nerde kaldı dünyanın adaleti? Nerde kaldı insanlık? Nerde kaldı mazlumu, zalimin zulmünden, zulmedenlerin elinden kurtarmak?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.