MAYA ÇALACAK GÖL KALDI DA, MAYA MI ÇALMADI HOCA?

Erol Sunat

Hoca Nasreddin dediğimizde yüzümüze bir gülümseme yayılır hep. Lakin onun hikmet dolu sözlerine itimat edeceğimize, tutacağımıza her nedense gülüp geçeriz.

Pandemi çıktı çıkalı, gündemlere el koydu koyalı, gülmeyi de unuttuk, Hoca Nasreddin’i de…

Sahi Hocamız nerelerde gören, duyan, bilen var mı?

Temmuz ayı yaklaşınca, aklımıza geldi Hoca Nasreddin.

Birde baktık ki, Pandemi süreci yüzünden şenlikler ertelenmiş!

Akşehir kapı-duvar!

Hocam kim bilir nerelerde?

Gülümsemekten, gülmekten mahrum kaldığımıza mı yanalım, Nasreddin Hocayı göremeyecek olmamıza mı?

Gerçi, çıksa dese…

Maya çalacak göl vardı da, kaldı da gelmedik mi, maya çalmadık mı?

Hoş, maya çalacak göl olsa da, olmasa da geliyordu. Kanallardan, kanaletlerden göller icat edip, varsayalım ki bu su Akşehir gölü Hocam deyip, az mı maya çaldırdık Hocaya?

Kanala maya tutar mı? Tutmadı amma, tutmuş gibi, tutacakmış gibi yaptık, her anma gününü bu şekilde atlattık!

Anlaşılan o ki, bu yıl Pandemi yüzünden ondan da mahrumuz!

Gelemeyecek!

O gelemeyince, zaten yarım yamalak olan gülümsemelerimiz, donup kalacak!

Gelse de, bilemeyeceğiz, göremeyeceğiz onu. Tebdil-i kıyafet aramızda dolaşacak belki...

Tanıyamayacağız, acaba o mu diye merak edeceğiz!

Herkes maskeli olunca, kolay mı?

Hadi güldürmeyin adamı!

Sanki maske takan, maskeyi takan var!

Maskeler ya elimizde, ya cebimizde, ya çenemizde…

Halimiz tam Nasreddin Hocalık! Laf çok, söyleyecek Hoca Nasreddin yok!

 

“KORONA, MASKEYİ GÖRÜNCE KORKUP KAÇAR MI KÖFTEHORLAR?”

Hocam gelirde, lafını esirger mi? Kim neyi ne kadar hak ettiyse söyleyip geçmedi mi? Kim üstüne aldı? Kimse! Kim, bu laf banadır, kendime çeki-düzen vereyim dedi? Yine kimse!

O söyledi biz katıla-katıla güldük!

Neye mi?

Ağlanacak halimize!

“Korona maskeyi görünce korkup kaçar mı köftehorlar?” diye başlayıp, kim bilir neler söyleyecekti!

Valla-billâ doğru söylüyor, söylüyor amma, bize hiçbir şey olmaz deyip, gülmeye devam edecektik

Gülmeyi unuttuğumuz, gülmeye hasret kaldığımız şu günlerde keşke dolaşsaydı karakaçanla birlikte Akşehir caddelerinde sokaklarında,

Ve sonra ziyaret etseydi şehrimizi, gülümseme yayılsaydı aylardan beri surat-savat bir karış halde şehirde dolaşan yüzlerimize…

Varsın tebessüm ettiğimiz maskelerden görünmeseydi yüzlerimiz…

Gözlerimizin içi gülerdi en azından…

O bile yeterdi, o bile her şeye değerdi…

 

“AMAN HA, MAYA ÇALINACAK ZAMAN MI?”

Pandemi olmasaydı. Hocam maya çalmaya gelseydi Temmuz başı Akşehir’e…

Şöyle iyi bir göl olsa, mayayı çalsa, dünyanın yoğurt piyasası elimize geçse fena mı olurdu?

Olurdu tabi de…

Akşehir gölü tarih oldu…

Meke gölü öyle…

Tuz gölü can çekişiyor.

Elimizde kala kala bir Beyşehir gölü kaldı!

İnsanımız aman ha dedi, göl bulunacak, maya çalınacak zaman değil,  iyi ki gelmiyor,

Maazallah Hocam mayayı çalar,

Göl baştanbaşa yoğurt kesilir,

İçinden bir kaşık yoğurt alamadan,

Özelleşir, güzelleşir de yine, elimiz böğrümüzde kalırız!

Tam Nasreddin Hocalık bir cevap!

Hoca bu toprakların insanı, elbet onun peşi sıra gidenlerde onun kadar olmasalar da, ona yakın esprili sözler söyleyecekler!

 

 PİLAVDAN DÖNENİN…

Pandemi filan derken, Birde olaya Hocamızın tarafından bakın…

İçin için sevinmiştir bile…

Hatta Hocam diyordur ki…

Akşehir gölünü kuruttular attılar, şimdi göl diye kanalın birine yine suları dolduracaklar. Çal Hocam şuraya mayayı. Göl niyetine de, göl kabul et diye toplaşacaklardı başıma.

Diriltin şu gölü, kendine getirin, iki elim kanda olsa gelmezsem Nasreddin Hoca değilim. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın derler ya, aynen öyle…

Esas gülünecek mevzu “kanaldan olma, suyu sonradan dolma” göl meselesi

Güleceğim gülemiyorum…

Ben onları değil, onlar beni güldürüyordu kaç yıldır!

Pandemi beni de, onları da kurtardı bu oyundan!

Haksız mı Hoca Nasreddin?

 

HOCAM GELSEYDİ, DİNLEYECEK MİYDİK SÖZÜNÜ?

Zaten demişler ki,  aman Hocam, Pandemi var. Ne Akşehir’e gel, ne bize görün, ne de biz sana görünelim.

Temmuz sıcağında millet bunalır, maske filan takmaz, zaten sosyal mesafeyi oldum olası benimseyemedik, sevemedik. Ayarlayamadık.

Bu Korona bildiğin gibi değil, tarife-marife sığacak gibi de değil. Alamet bir şey.

Gelir şenliğe postu serer,

Nerede kalabalık var, aralarına dalar,

Düğün var diyorlar, halay çekmeye varıyor.

Taziye var diyorlar. En başta iki gözü iki çeşme yine bu!

Asker uğurlamada, askere gidecek genci havaya atanların arasında!

Çarşı-pazarda gibi yerlerde olmadığı an yok!

Vallahi Hocam senin koluna da girer, seninle beraber eşeğine de biner, dolaşmadığı yer bırakmaz!

Gel bizi kırma, gelme Akşehir’e!

Gelsen de, ben geldim deme, tebdil-i kıyafet eyle öyle gel. Şöyle bir dolaş git demişler!

Ne yapsın Hocam?

Gelsin mi? Maya mı çalsın Koronayla kolkola kanala?

Hocam gelseydi, dinleyecek miydik sözünü? Dinlemez olur muyuz, dinleriz, dinleyeceğiz tabi diye, kaç kere söz verdik, her Akşehir çıkışında unutmadık mı?

 

KEŞKE NASREDDİN HOCAYI ANLAYABİLSEYDİK!

Hocam, ye kürküm ye demiş hadi canım demişiz, o fi tarihindeydi! Küçük kıyameti, büyük kıyameti anlatmış, her devirde kıyamet kopuyor diyorlar, hani nerede kıyamet,

Şimdi en çok bağıran kıyameti koparıyor diye dalga geçmişler.   

İnsanlar Hoca işte, yine bizi güldürecek bir şeyler buluyor diyerek, yine kıssadan hisse almamaya, ders çıkarmamaya devam etmişler. Bu yıl çok mu farklı olacaktı? Bize hiçbir şey olmaz, Korona bize dokunmaz diyenler, Hoca Nasreddin’e mi aldıracaklardı. Keşke Nasreddin Hocayı anlayabilseydik, keşke, gülüp geçmek yerine, az biraz da sözlerindeki hakikati görebilip, düşünebilseydik!

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.