Mayıs

Erol Sunat

Mayıs; yılın beşinci ayı. Bazılarımıza göre zor ay, zor geçen ay. Zorlaştırdığımız, zor olsun, zor geçsin, zor bilinsin, zor diye anılsın diye elimizden geleni yaptığımız ay.

Özellikle ayın ilk gününe yıkılan, ilk gününe ayın başlangıç gününe yüklediğimiz kaldıramayacağı ağır bir bayram yükü altında dağıldı, parça-parça oldu Mayıs.

Mayıs’ın ilk günü zaman zaman bayram olmaktan çıkarıldı. Bayramdı, bayram değildi, kutlarım, kutlayamazsın denildi.

Mayıs’ın bu ilk günü kadar darbe alan, yara alan, yerden yere çarpılan, nasıl bir bayram olduğunu, olabildiğini kendi dahi anlayamayan, anlatamayan, yaşadıklarına onlarca yıldır bir anlam veremeyen bir ilk gün Mayıs’ın biri.

1 Mayıs, İşçinin emekçinin bayramı mı, bahar bayramı mı? Nasıl bir bayram?

Bunun kararını ne verebildik…Ne bir karara varabildik…Ne şöyle olsun, böyle olsun diye tatlıya bağlayabildik…

Çünkü insanların yaraları derin…Bu yaraları ancak barış sarabilir, çözümsüzlükleri yalnızca barış çözebilir.

Lakin barış; mayıs ayının ilk gününe yaklaşamayacak kadar uzaklarda…

*****

Bayram kutlamalarında efsaneye dönüşen ve dönüştürülen alanları ve meydanları paylaşamadık. Ne mayısla ne bayramla ne de kendimizle barışamadık.

Nasıl hoş gelsin Mayıs, nasıl yüzü gülsün mayıs ayının, nasıl yüzünde güller açsın?

Mayıs ayı bu yüzden buruk. Bu yüzden hüzünlü. Bu yüzden yaralı. Bu yüzden yüzü gülecek gibi değil.

Oysa bayram sevinç günü değil mi?

Mayıs ayının ilk günü çözümsüz. Tam bir muamma. Tam bir kördüğüm.

O ilk gün gerilen sinirler, kırılan kalpler, sıkılan yumruklar, engeller, engellemeler sonrasında bir türlü bitmek bilmiyor Mayıs.

Ya da bir an önce bitse de Haziran gelse diye bekleniyor. Oysa her yönden insanları rahatlatan, nefes aldıran bir ay Mayıs. Daha ilk gününde olay üstüne olay yaşanan, geçmişe dair hiç de iyi hatıraları bulunmayan, eski yaraları sürekli kaşınan, kanayan, kanatılan bir ay Mayıs.

Mayısın ilk gününe çare olunamıyor. Çare bulunamıyor.

Günler öncesinden başlayan ve başlatılan gerginlikler Mayıs’ın ilk gününde infilak ettiriliyor

Bir türlü sahip olunamayan, paylaşılamayan, üzerinde uzlaşılamayan bir ilk güne sahip Mayıs.

1 Mayıs’a…

*****

Mayıs; Baharı görmeden yaz geldi geçti diye anlatılan o bahar ayı. Bahar mevsiminin en güzel aylarının ilk sırasında. Güllerin, leylakların, lalelerin, dağlarda birbirinden güzel çiçeklerin açtığı ay.

Keşke, Mayıs deyince akan sular dursaydı. Mayıs bahar bayramlarının nişanesi. Mayıs ayının her günü bahar. Her günü bayram. Bahar bayramları bu ayda buluşur. Mayıs baştanbaşa bahar kesilir, bayram kesilir...

Ancak mayısın ilk gününe takılır kalır, aşamayız.

1 Mayıs hüzünlü bir gündür. Bir türlü barışılamayan, bir araya gelinemeyen, bir arada kutlanamayan, kutlanılması geçmişe dayalı acıların var olduğu bir gündür.

Mayıs ayına başlarken aşılamayan gün, Mayıs’ın ilk günüdür.

Mayıs ayı-Mayıs ayı gerdim elimdeki yayı dercesine yayları germeye, gergin olmaya, gerili yay gibi davranmaya gerek var mı?

*****

Mayıs ayını çok daha güzel çok daha olgun, çok daha hoş görüyle karşılayabiliriz aslında.

Hoşgörüden kim ne zarar gördü bugüne kadar?

Kim ne zarar gördü?

Barıştan…Barışmaktan…

Mayıs ayında da barışamazsak…

Konuşamazsak… Selamlaşamazsak…Asgari müştereklerde buluşamazsak…

Nasıl el ele vereceğiz? Nasıl bir olacağız? Nasıl birlik ve beraberlik şarkıları söyleyeceğiz? Gergin ola ola nereye kadar?

Mayıs ayını bu hale elbet kendi getirmedi.

Mayısı en gergin ay! En aşılmaz ay! En anlaşılmaz ay! En çözülmesi mümkün olmayan ay haline kim getirdi?

Mayıs mı? Yoksa mayıs ayı üzerine sürekli ahkam kesen bunalımları kendi yaratan bizler mi? Bırakamadık Mayıs ayının ilk gününün yakasını. Paramparça ettik yetmedi, bitmedi Mayıs’la olan kavgamız.

*****

Ne suçu var Mayıs’ın? Ne suçu var bahar bayramının? Mayıs geldi, niye mi geldi?

Sanki Mayıs gelmedi de…

Stres geldi…

Başa bela olması kaçınılmaz diye kabul edilen Mayıs’ın ilk günü geldi…

Hem de yıllardan beri…

Sonra;

Ardı arkası kesilmeyen olaylar geldi…

Barışa hasret kavgalar geldi…

Bitmeyen tartışmalar ve sataşmalar geldi….

Açmazlar ve aşılmaz duvarlar geldi…

İyi de bütün bunların müsebbibi kim?

Mayıs mı?

Ne münasebet!

Mayısın daha ilk gününden itibaren başlıyor rahatsızlığımız.

Mayısın ilk gününe erişmeden, o ilk günün stresi ve gerginliğini yaşıyoruz.

*****

1960 yılı öncesinde bahar bayramıydı 1 Mayıs.

Öğretmenlerimizle bütün okul pikniğe giderdik.

Bendeniz o pikniklere gitmiş şanslı öğrencilerden biriyim.

Bundan 63 yıl öncesiydi…

Kayseri Merkez Yenimahalle Alpaslan İlkokulu dördüncü sınıf öğrencisiydim. Öğretmenimiz rahmetli Halil Coşkuner, Kayserinin meşhur mesire yeri olan Karpuzatan’a götürürdü bizim sınıfımızı.

Bahar bayramıydı 1 Mayıs.

Ortaokul yıllarımın geçtiği Kayseri Bünyan’da da, Okul Müdürümüz rahmetli Metin İçtem, 1 Mayıs’ta Bahar bayramında okul olarak bizleri pikniğe götürürdü.

*****

1 Mayıs sendromu diye anılan ruh halinden ve psikolojiden çıkılması gerekiyor. Gergin, korkulu ve endişeli bir bayram yaşama beklentisini nasıl ortadan kaldırabiliriz, bunun için ne yapabiliriz sorularına cevap aramada, cevap bulmakta bu kördüğümü çözmekte oldukça geç kalmadık mı?

Elimizde hoşgörü ve barış gibi oldukça güçlü iki alternatif var. Hayat bayram olsun diyorsak, Mayıs bayram olsun. İlk günü bayram olan bir Mayıs’ın istersek, biz istersek her günü bayram olur inanın.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.