BM 73. Genel Kurulunda konuşma yapan Erdoğan'ın konuşmasının satır başlarına göz attım. Konuşması baştan sona dertli bir insanın içini boşaltmasından ibaretti. Dünyanın sorunlarını ortaya koydu, çözümler sundu, yaptıklarını ve yapacaklarını anlattı. Gururlandım doğrusu.
Bir ABD başkanının konuşmasına baktım, bir de bizimkine. Kendisini büyük sanan, ne oldum delisi biri vardı karşımızda. Güya dünya lideri! Kendi memleketinde konuşma sırasını kaçırıyor. Kürsüye çıktığı zaman nerede konuştuğunu unutarak hükümet icraatlarını sıralıyor. Neler yaptığını, nasıl başarılı olduğunu anlatıyor. Yani icraatın içinden bir sunum yaptı. Konuşması gülüşmelere sebep oldu.
Kendi ülkesinde ve çevresinde sürekli sorunlarla uğraşan bizimkine gelince bir vizyon ve misyon sahibi olduğunu gösterdi: Dünyadaki adaletsizliğe dikkat çekti. BM’nin dünyanın bugünkü sorunlarını çözmekten uzak olduğunu, BM’in yapısında kapsamlı bir reforma gidilmesi gerektiğini, dünyanın beşten büyük olduğunu, 194 ülkenin daimi üye olmasının elzem olduğunu paylaştıktan sonra bugünkü dünyanın siyasi, sosyal, ekonomik istikrarsızlığın adalet eksikliğinden kaynaklandığını, dünyanın kurtuluşunun adaleti tesis etmekle olacağını söyledi. Dünyaya kol kanat gerdiklerini, nerede bir mazlum varsa yanlarında olduklarını, ekonomik büyüklük bakımından 17.sırada yer almalarına rağmen toplam kalkınma yardımlarında dünyada altıncı, insani yardımlar konusunda birinci olduklarını, yaptıkları bu yardımların kesintisiz bir şekilde devam edeceğini, mültecilere kucak açtıklarını, dünyadan yeterince yardım gelmediğini işaret etti. Kudüs davasında Filistinlilerin yanında yer aldıklarını, Suriye’nin yaşanabilir bir ülke olması için terörden arındırmaya çalıştıklarını, yapılan anlaşmalarla kan dökülmesinin önüne geçtiklerini, ABD’nin terörü desteklemekten vazgeçmesi gerektiğini, bir gün bu terörün kendilerine döneceğini, ekonomik yaptırımların olmaması gerektiğini sözlerine ekledi.
Erdoğan’ın baştan sona konuşması bilgi ve duygu yüklüydü. Herkese yol gösteriyordu. İnsanı merkeze alan bir konuşmaydı. Türkiye, etine-buduna, gücüne ve kuvvetine bakmadan mazlumların sesi olduğu imajını verdi bu konuşmasıyla. Belki ekonomisi iyi değil, belki ülkesinde çözülemeyen sorunları var ama inisiyatif alan; dünyayı, özellikle mazlumları dert edinen bir ülke olduğunu, onların sesi olduğunu ve olmaya devam edeceğini gösterdi. Bir konuşma olsa olsa ancak böyle olur dedim. Çünkü içten gelen bir konuşmaydı. Dertli olduğu dert edindiklerinden belliydi.
Bana göre sıra dışı bir konuşmaydı ve olması gerekendi. ABD'nin göbeğinde ABD'ye yanlış yaptığını söyledi. Hiç lafı eğip bükmedi. Konuşması sonuç alır veya almaz. Ama şapka çıkarmamak elde değil bu konuşmaya. Helal olsun!