“Mazlumun Sesi Gazetecinin Emanetidir!”

TRT Arapça Muhabiri Somaya Abu Eita, 7 Ekim’de başlayan savaşın ikinci gününde iki küçük çocuğunu ve eşini Türkiye’de bırakarak Mısır üzerinden Gazze’ye gitti.

TRT Arapça Muhabiri Somaya Abu Eita, ‘Mazlumun Sesi Gazetecinin Emanetidir’ diyen Somaya, tam 60 gün boyunca kendi topraklarında tanıklık ettiği İsrail soykırımını Gazze için kaleme aldı.

Gazeteci olduğunu ifade eden Abu Eita, "Ben Gazze’den çalışmak için Türkiye’ye gelen Filistinli bir gazeteciyim. Son üç yıldır İstanbul’da TRT Arapça’da çalışıyorum. Bundan tam bir yıl önce 7 Ekim tarihinde başlayan saldırıların ardından kanal yönetiminden Gazze’deki savaşı takip etmem için beni oraya göndermelerini talep ettim. Savaşın ikinci gününde Mısır üzerinden Gazze’ye ulaştım ve 60 gün boyunca İsrail soykırımını haberleştirmek için orada kaldım. Tam iki ay boyunca Gazze’nin kuzeyinden merkezine, oradan da güneyine kadar tüm bölgelerinde çok sayıda haber yaptım" dedi.

“BÜYÜK BİR YAŞAM MÜCADELESİ VAR”

Sivil savunma ekipleri enkaz altında kalan insanları kurtarmak için mücadele ederken, çocukların, kadınların ve tüm ailelerin evlerinin başlarına nasıl yıkıldığını gördüğünü belirten Abu Eita, "Geçirdiğim günlerde sayısız soykırım eylemine tanık oldum. Gazze’deki tehlikeler ve zorluklar anlatmakla asla bitmez. Biz gazetecilerin ve aslında genel olarak o topraklarda yaşayan tüm insanların hâlâ nasıl hayatta kaldığını anlamak, üzerinden koca bir yıl geçmesine rağmen vermiş oldukları yaşam mücadelesini ve direnişi idrak edebilmek herkes için oldukça zor bir konu. Gazeteciler için yakıt, elektrik, su, ev ve tabi ki otel, iletişim ve internet erişimi olmadan uzun süre çalışmak sadece bir başlangıçtı. Yiyecek ve ilaçtan bile yoksun olduğumuz zamanlar oldu. Kışın çadırlardaki sert soğuk, yazın dayanılmaz sıcak, sürekli korku, gazeteci arkadaşlarımızın öldürülmesi ve yaralanması, evlerin bombalanması, ailelerin yerlerinden edilmesi ve kapalı sınırlarla kuşatma ve sayamadığım diğer tüm zorluklar Gazze’yi son derece tehlikeli bir ortam haline getirmişti" dedi.

2 AYDA UNUTAMADIKLARI

Geride kalan günlerden söz eden Abu Eita, "Bana ‘Geride bıraktığın 60 günde unutamadığın nedir?’ diye soracak olursanız, ‘Benim için en zorsahneler, şehit olan ya da yaralanan, çoğu zaman yanmış ya da uzuvları kesilmiş çocukları görmekti!’ derim. Çünkü ben de bir anneyim ve Gazze’ye iki küçük evladımı ve eşimi geride bırakarak gittim. Ailem İstanbul’da kaldı. Onlardan uzakta, dünyanın canlı şekilde izlediği en acımasız savaşın ortasında yer almak ve belki de onları bir daha göremeyeceğimi düşünmek benim için inanılmaz zordu. Ancak Gazze’deki çocukların çektiği acıları gördükçe, kendime her şeye rağmen çocuklarımın güvende olduğunu hatırlatırdım. Gazeteci arkadaşlarımızla işgale ve soykırıma karşı birlikte direndik. Herkes elinde ne imkân varsa en iyi şekilde değerlendirip paylaşırken, yaşanan soykırımı canları pahasına duyurmaya gayret gösteriyordu. Onlara her zaman mazlumların sesinin onların ellerine verilmiş bir emanet olduğunu söylerdim. Biz bu şartlar altında çalışırken, Gazze’de yaşanan soykırım karşısında sessiz kalan gazetecilerin ise insanlığına ve mesleğine ihanet ettiğine ve İsrail işgalinin suçlarına ortak olduğuna inanıyorduk" ifadelerini kullandı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

YAŞAM Haberleri