Harman savurma vakitlerinde 16-17 saatlik günlerin dudakları çatlatan sıcaklarında tutulan oruçları hatırlıyorum; çocukluğumda yaşadığım o Ramazanlı yıllarımızı.
Tatlı telaşlarla hazırlanan ve 1-2 çeşit yemekten fazla olmayan iftar sofralarını, mis kokulu katkısız undan yapılmış taze pideleri almak için önünde beklediğimiz fırınları, sahurların elde yapılmış tereyağlı eriştelerini, üzüm ve kurutulmuş eriklerden yapılan kompostoları.
Anne babamız sahura kalkarken "daha kuzularımız küçük, oruç tutmaya dayanamazlar" diye bizi de kaldırmazlarsa ertesi gün ağladığımız o güzel yılları heyecanla, çocuksu hasretlerle yâd ediyorum.
Kim bilir, hakimler hakimi Allahın yüce divanında açılmak üzere kaydedilmiş amel defterlerinde neler yazılmıştır. Trilyonlarca ömürlerin, yılların, ayların, günlerin, saat ve dakikaların sırlarını taşıyan amel defterleri, sesli, görüntülü kayıtları kim bilir neleri saklamaktadır. Rabbimizin merhameti olmazsa, ömür boyu secdeden kaldırmasak başlarımızı hangi bir nimetinin karşılığını ödemeye yeter amellerimiz. Hangi nimetin şükrünü eda etmeye yetişebilir dillerimiz. Allahım, o hesap gününde yüzümüzü kara çıkarma.
Bu Ramazanda Aile meclisinin kararı gereği her gün hatimle teravih kılınan bir değişik camide teravih namazı kılmaya karar verdik. Gündüz havalar sıcak olmasına rağmen, akşamları açık ve serin havada kılınan teravihler insana ayrı bir huzur veriyor. Namaz kıldıran hafızlarımızın bülbül nidasıyla okudukları surelerin ruhlarımıza gıda olan tadları ne güzel. İftarda karınların açlığı doyuruluyor, teravihlerle de ruhların açlığı gideriliyor. Namaz saflarında bütün direncimizle, hissetmemek için yoğun gayret ettiğimiz sağdan gelen ikrah ettirici sigara kokuları, soldan gelen bezdirici sarımsak kokularına rağmen.
Hacı emmimizin tabiriyle; "ulen hay mübarek, 'soğan sarımsak yiyen kimse namaz kıldığımız yere yaklaşmasın' buyuran Hz. Peygamber (s.a.v) in emrini ne dii dutman da miileti rahatsız iden..!
Ramazanın üçüncü günü İlahiyat Fakültesinin bahçesinde düzenlenmiş açık mescitte kıldık teravihlerimizi. Onuncu rekattan sonra Medineden geldiği bildirilen bir hafızın kıldırdığı namaz aldı bizi bizden, götürdü Mekke ve Medineye. Okuduğu her ayet kelime kelime anlaşılıyor; harfler net, ses net, kıraat muhteşem. Sanki biz Medineye gittik, ya da Medine bize gelmiş gibi oldu. Anladık, demek ki hocadan hocaya, hafızdan hafıza da fark varmış. İl müftülüğünün vakit geçirmeden Tashih-i Huruf kursları tertib etmesi elzem, hatta vacip gözüküyor.
Anlaşılan bu Ramazanın açık ve serin havalarda kılınan teravihleri, ruhlarımızda ayrı bir lezzet bırakacak. Allah yapılan samimi kullukları ve ecirlerini ihsan etsin inşaallah.
Bu arada daha önce de hatırlattığımız, cami çıkışlarındaki olumsuz görüntülerin giderilmesi konusunda yaptığı çalışmalardan dolayı Büyükşehir Belediyemize teşekkür ediyoruz. Zabıtalarımızın cami cemaatinin çıkışlarında dilenciler seramonisne dönüşen manzaranın düzeltilmesine gayet kibar bir yaklaşımla gösterdikleri müdahaleler oldukça yerinde. İstemeye, dilenmeye mahal bırakmayacak kadar, gerek devletimizin yardım kuruluşları tarafından, gerekse dernek ve vakıflar tarafından yeteri kadar yardımlar zaten yapılmaktadır.
Aslında, ihtiyacı olduğu halde istemeye haya eden o insanları bulmak ve onlara yardım etmek gerekir. asıl hizmet budur belki. Sonuçta elinden geldiği kadar samimi kulluk ve ibadetlerini ifa eden, ihtiyaç sahiplerine yardımlarda bulunan, veren, alan, hayra delalet eden herkes nasibini alacaktır.
Allah, makbûl ve mebrûr ibadetler, oruçlar, iftarlar, teravihler, sadakalarla birlikte sevaplarına erişmeyi nasib etsin. Hz. Peygamber (s.a.v) in " Ramazan ümmetimin ayıdır" buyurduğu Ramazanınız mübarek olsun.