Mehmet Kaplan’ı anlamak

Yusuf Alpaslan Özdemir


Rahmetli Mehmet Kaplan Hoca’nın dünyasında filozof Alain’in apayrı bir yeri vardır. Bir yazısında Alain'nden "mürşidim" şeklinde bahsetmektedir. Ondan K. Domaniç imzasıyla tercümeler yaparak yabancı dilini geliştirmiştir. Talebesi Abdullah Uçman’a göre Kaplan, yazarken düşünenlerdendir ve bu nedenle az sayıda eser vermiştir. Makale ve incelemelerinde kültür meselesi önemli bir yer tutar. Kitaplarına girmemiş yazıları ağırlıkı olarak folklor üzerinedir. Pek çok öğrencisini derleme faaliyetlerine yönlendiren Kaplan hoca onca hikâye, masal, kıssa vd.nın unutulup gitmesine mani olmuştur. Ondan aldığı bayrağı lâyıkıyla uzun yıllar sürdürmüş talebelerinden biri de Saim Sakaoğlu hocadır.
Fikri hayatında Ziya Gökalp, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mümtaz Turhan ve Nurettin Topçu'dan etkilenen, Yahya Kemal ve Tanpınar çizgisini devam ettiren, metin tahlili metodunu ilk kullanan edebiyat kuramcısı Mehmet Kaplan’ın Şiir Tahilleri’ni, Hikâye Tahlilleri’ni, Tanpınar’ın Şiir Dünyası’nı, Türk Edebiyatı Üzerine Araştırmaları’nı okumadan ve anlamadan okkalı bir okuryazar olunabilir mi, zannetmiyorum.
Kaplan hoca hayattayken de değeri bilinmiş, hakkında armağan kitaplar, biyografi ve hatıraları yazılmış şanslı bir isimdi. Bunlardan birkaçını zikretmek faydalı olacaktır.
Mehmet Kaplan’ın 1939-1986 tarihlerinde yazdığı 1517 deneme- makaleden bir kısmı Mehmet Kaplan'dan Seçmeler (2 cilt, haz. İnci Enginün, Zeynep Kerman, 1988.), Âli'ye Mektuplar (Haz: İnci Enginün-Zeynep Kerman), 1992.) ve Sevgi ve İlim (Haz. Ezel Erverdi), 2002.) adlı kitaplara girmiş, onların bir kısmı ve 124 tercümesi, 22 şiiri yayınlarda kalmıştır. Mehmet Kaplan’ın bibliyografyası ise Mehmet Kaplan’a Armağan (Haz. İnci Enginün, Zeynep Kerman, 1984) ve Mehmet Kaplan Hayatı ve Eserleri (Haz. Zeynep Kerman, İnci Enginün, 2000) adlı eserlerde hatıralarıyla birlikte yayınlanmıştır.
Ben yetişemedim ama onun hazırladığı Türk Dili ve Edebiyatı ders kitaplarından hocanın farkını net bir şekilde görebilirsiniz, hele de günümüzün edebiyat ders kitaplarının halini görünce…
&&&
Mehmet Kaplan hocayı daha yakından tanımak için yetiştirdiği talebelerinden bazılarının görüşlerine de yer vermek isabetli olacaktır. Bu niyetle bugün Kâzım Yetiş ve Necat Birinci hocaların; son olarak yarınki son bölümde de İnci Engün’ün Mehmet Kaplan hakkındaki görüşlerine ve hatıralarına yer vereceğim.
İlk olarak Profesör Doktor Kâzım Yetiş hocaya sözü bırakayım; “Türkiye'de Türkolojinin kurucusu Rahmetli Ord. Prof. Mehmet Fuad Köprülü'nün öğrencisi olan Prof. Dr. Mehmet Kaplan Türk dilinin, edebiyatının ve kültürünün hemen her meselesine sahip çıkmaya çalışmıştır. Klâsik tabiriyle onlar mütebahhir âlimlerdir. Aslında Kaplan, doktorasını Yeni Türk Edebiyatı alanında- ki o, bu alanın ilk doktorudur- yapmış; fakat Oğuz Kağan'dan Âşık Paşa'ya, Yunus ve Nâbi'ye kadar çeşitli konularda çalışmalar yapmıştı. O, kendini bir döneme hapsetmedi. Bütün bir Türk dünyasında cevelan etti. Onun rehber olabilecek bazı özelliklerine sadece dikkat çekmek istiyorum. Kaplan, çok okuyan, okudukları ile tarihî ve aktüel kültür meselelerini yorumlayan, öğrendiklerini öğrencilerine aktaran, bu noktada her gün onları besleyen, yazılarıyla bunları bütün bir aydın zümre ile paylaşan bir düşünürdü. Âlim olmak belki daha kolaydı, zor olan mütefekkir olmaktı. O, her iki özelliği de şahsında toplamış ender şahsiyetlerden biriydi. İlmini tefekkür ile mezcederek öğrenci halkasını alabildiğine genişletti. Onun tefekkür dünyasında geçmişten günümüze milletimizin pek çok meselesi kendini gösterir. Tefekkür tarzı milletten aldığını millete aktarma şeklindedir. Yalnız değerleri fark etme konusunda onun Batılı olduğunu görüyoruz. Batıda ortaya çıkan yeni araştırma ve inceleme metotlarını ülkemizde en önce o tanımakla kalmadı, bunları çalışmalarına uyguladı. Çok defa bu uygulamalar gençlerin doktora tezi şeklinde tezahür etti. Köprülü araştırma metotlarını taşımış veya ihdas etmişti, Kaplan inceleme metotları getirdi. Metinlerden anlam çıkarmayı üniversite hocaları ondan öğrendi. Bu anlamlandırmada zaman zaman ona karşı çıkanlar konuya hep ideolojik yaklaştılar. Halbuki Kaplan, edebiyat ile ideolojiyi ayırma gayreti içinde olmuştur. Tevfik Fikret üzerinde çalışması onu Ziya Gökalp, Mehmet Âkif ve Yahya Kemal üzerinde çalışmaktan alıkoymadı. Aynı şekilde ideolojiyi bilim dünyasına yaklaştırmadı. Hele siyasî çalkantılardan hep uzak kaldı. Kaplan, en çok “Nesillerin Ruhu" ve kültür değişmeleri üzerinde durdu. Böylece Türk kültür ve medeniyetini bir bütünlük içinde görebiliyordu. Küçücük hücrelere kendini hapsetmekten hep uzak kaldı.
Diline pelesenk ettiği iki isim Kaplan'ı tanımamıza daha çok yardım eder. Türk kültüründen Yunus Emre, edebiyatımızın ve medeniyetimizin sadeliğini, enginliğini, zenginliğini ve derinliğini gösteren hemen tek isimdir. Batı kültüründense Alain'i Mehmet Kaplan'ın niçin tercih ettiğini bu Batılı yazarın “Minerva"sı yeterince anlatır.
“Mehmet Kaplan, hoca olarak monoton, sıkıcı, bilimin dar kalıpları ile insanı sıkan biri değildi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün en güzel ders anlatan hocalarından biri idi. Onun dersleri sıkıcı bir bilgi aktarımı şeklinde olmaz, tam bir beyin fırtınası şeklinde olurdu. Onun derslerinde öğrencinin ufku alabildiğine açılırdı. Kafasında bir yığın tecessüs ve araştırma konuları belirirdi. Son derece berrak ve vazıh düşünürdü. Bunun en güzel göstergesi de anlatım tarzı idi. Çok sade, kolayca anlaşılır bir üslûbu vardı. Belki de bunda bunca yıl üslupla uğraşan hemen tek insan olmasının payı vardır.”
Necat Birinci ise hocasını şu cümlelere anlatır; “Hocam sadece bir edebiyat araştırmacısı ve bilim adamı değildir. O, bu özelliklerinin yanında, 1939'dan vefatına kadar yazdığı bini aşkın denemede Türkiye'nin gerek aktüel, gerek tarihten gelen meseleleri üzerinde düşüncelerini, milli hassasiyet açısından kaleme almıştı. 1960'lı yıllardan bu yana ülkenin eğitim ve kültür politikalarına yol ve yön çizmiş siyasi kadrolar, Kaplan Hoca'nın düşüncelerini, görüş ve önerilerini kendilerine kılavuz olarak benimsemişlerdir. Onun üzerine yapılacak araştırmalar bir bireyin değil, adına kurulacak bir enstitünün yapacağı çalışmalar çerçevesinde düşünülmelidir.”
“Kaplan Hoca sadece yazıları ile Türkiye'ye bir ufuk göstermekle kalmamış, bilimsel çalışmalarında uyguladığı metotlarla da yetişmekte olan bilim insanlarına da yol göstermiştir. Yönettiği tezler ve yazdığı bilimsel makaleler bunun örnekleridir. Kaplan Hoca, eserleriyle olduğu gibi çalışma disiplini ve iş ahlakı ile de yakın mesai arkadaşlarına örnek olmuştur. Her pazartesi günü öğlene kadar fakültedeki çalışma odasında toplanır, biten hafta içinde yapılan çalışmalarla birlikte girilen hafta içinde planlanan çalışmalar anlatılırdı. Hoca'nın bu toplantılarında ve diğer sohbetlerinde boş ve gereksiz söz söylendiğini hiç hatırlamıyorum. Buna tavrı ile de müsaade etmezdi. Onun sohbetlerinde günlük siyasi tartışmalar yer almaz, boş konuşmalara yer verilmezdi. Her söz Türkiye'nin ve Türklüğün, kültür ve sanat hayatının, tarihten gelen bir meselenin, geçmişten miras veya yeni çıkmış bir eserin etrafında olurdu.”
Yarın İnci Enginün hocayla devam edelim.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.