Dünkü yazımda beni edebiyata, özelde edebiyat eleştirisine yönlendiren, ilham veren iki sevdiğim ve örnek aldığım kalemden biri olan Memet Fuat hakkında yazmıştım. Epey bir uzun olduğu için Mehmet Kaplan hocaya yer kalmamıştı. Art arda üç yazımda Mehmet Kaplan hocadan bahsedeceğim…
İl Halk Kütüphanesinin eski binasında en alt katta süreli yayınlar bölümünde Cumhuriyet gazetesindeki ‘Düşünceye Saygı’ köşesiyle tanıdığım Memet Fuat’tan sonra üniversite yıllarımda rahmetli Mehmet Kaplan hoca ile irtibatım, sevgim oluştu. Hocanın şiir ve hikâye tahlili yöntemi, hassaten de Nazım Hikmet’in ‘Makineleşmek İstiyorum’ şiiri değerlendirmesindeki ilkeli tavrı hoşuma gitmiş, tüm yazılarını ve kitaplarını art arda okumaya başlamıştım. Memet Fuat’la ilgili yazımda da belirtmiştim, o zamanlarki imkânların şimdiki gibi olmadığını. Ulaşabildiğim nisbette hocanın yazdığı ve Kaplan hoca hakkında yazılanları keyifle okuyordum. O zamanlarki okuma mesailerimin büyük bir kısmını Memet Fuat ve Mehmet Kaplan dolduruyordu.
Üniversitede Saim Sakaoğlu hocanın onun talebesi olduğunu öğrenmem benim için ayrı bir mutluluk vesilesi olmuştu. Daha önce pek tanımadığım, sadece adını duyduğum Saim Sakaoğlu hocayla Mehmet Kaplan’ın talebesi olması hasebiyle iletişimi artırmak adına her fırsatı değerlendirdim ve Kaplan hocanın nasıl biri olduğu, nasıl ders işlediği vd. gibi sorular sordum. Kültür sanat sayfaları hazırlamaya başladığım Yeni Meram yıllarının ilk neşvesi ‘Sanat Atlası’nın ilk nüshasında Saim Sakaoğlu hocamla uzun bir söyleşi yayınlamıştım. İyi bir arşivci olduğunu bildiğim Sakaoğlu hocamın bu nüshaların bir kopyasını internet marifetiyle bana göndermesi benim için ayrı bir mutluluk olmuş, yıllar öncesine gitmiştim. Yine aynı sene hocam olan eşi Yurdanur Sakaoğlu’nun yaptığı sınavlarda cevap kâğıdımın üst sağ tarafına ‘Mehmet Kaplan’ın Aziz Hatırasına’ diye başlardım, nasıl bir sevgiyse/düşünceyse artık. Hatta hiç unutmam bir gün sınav kâğıdının arkasına Mehmet Kaplan hoca için Saim hocamızın bir etkinlik tertip etmesinin iyi olacağını, bundan mutluluk duyacağım minvalinde bir mektup da yazmıştım. Saim hocamız bunun üzerine Aydınlar Ocağının Merkez Öğretmenevi civarındaki eski yerinde Mehmet Kaplan’ı anma toplantısı düzenlemiş, konuşmasında Kaplan hoca ile ilgili hatıralarından da bahsetmişti. Benim için geçmesini hiç istemediğim müstesna saatlerdi.
İstanbul’da ‘Mehmet Kaplan’a Vefa’ toplantısı düzenleneceğini ve talebeleri İnci Enginün ve Zeynep Kerman’ın konuşmacı olarak katılacaklarını öğrendim. Kaçırır mıyım, derhal hazırlıklara başladım ve o hafta sonu İstanbul’a gittim ve toplantıya katıldım. Hem Mehmet Kaplan hakkında birinci ağızdan, en yakınındakilerden yeni şeyler öğrendim, hem de en çalışkan ve tanınmış iki talebesiyle tanışma ve onlardan istifade etme şansı yakalamıştım.
O günlerden bugüne tanıdığım ve bir vesile samimiyet kurduğum edebiyat adamlarından Kaplan hocanın rahle-i tedrisatından geçmiş olanlara bir başka muhabbetim oldu. Meselâ en son yakın zamanda Ankara’da Necmettin Turinay hoca ile Kurtuba Kafede buluşmuş, hocanın talebesi olduğunu öğrendiğimde ayrı bir mutluluk duymuş, edebiyat eleştirisi ile şekil alan, yeğeni Faruk Turinay’ın aramıza katılmasıyla hikâye türüyle renklenen güzel bir hasbihalimiz gerçekleşmişti. Nasıl geçtiğini anlamadığım epeyce bir saat süren hasbihalin tadı da damağımda kaldı desem yeridir. Allah tekrarlarını nasip etsin.
Edebiyat öğretmeni eşini kaybettikten sonra adeta kendini edebiyata adayan Kaplan hocanın edebiyatımızın şahikalarından Yahya Kemal ve Tanpınar’ın talebesi olması, edebiyat zevki ve bilgisinde onlardan da el alması, yetiştirdiği talebeler ve diğer başka hususiyetleri adını Türk edebiyatına altın harflerle yazdırmıştır. Edebiyata gönül veren, hayatı daha anlamlı yaşamak isteyen, vatanını seven her Türk’ün onun eserlerinden, öğütlerinden ve ikazlarından gerekli dersi çıkarması, üzerinden düşünmesi, hasılı ziyadesiyle istifade etmesi zaruridir.
Yarın her cumartesi olduğu gibi yeni çıkan kitaplarla yolculuğumuz olduğundan pazartesi Kaplan hocamızla ilgili yazılarımıza devam edelim…