Tanıtım elçileri derneğinin düzenlemiş olduğu ‘yurdumuzu gezelim görelim’ gezimizde yolumuz bu sefer Niğde iline ve Nevşehir iline düştü.
Her zamanki gibi Anıt’ın oradan sabahın seher vaktinde başlayacak olan gezimize kimler katılmadı ki: Selçuk Üniversitemizin çok değerli hocalarından Doç. Dr. Hüseyin Muşmal’ın yanı sıra, Konya’mızın keman sanatçılarından Nebiye Taşpınar, Konya’mızın ünlü udi sanatçısı Sayın Kemal Taşpınar ve fotoğraf sanatçılarından ve aynı zamanda Jeo Fizik Yüksek Müh. Sayın Latif Çağır Bey, emekli müftü ve aynı zamanda şair olan Sayın Galip Ayata abeyimize kadar, Konya’mızın ünlü fotoğrafçılarına çok ünlü arkadaşlarımız gezimizde yerini alıyorlardı.
Gezimiz Konya’nın Karapınar ilçesinde bulunan ‘Meke Tuzlası’ bölgesini gezmekle başlıyorduk. Yolcular arasında bulunan Jeo Fizik Müh. Sayın Latif Çağır Bey, bölge ile ilgili bizlere bilgi veriyordu. Otobüsümüzden indiğimizde Meke Tuzlası civarında otlayan koyun sürüsüyle karşılaşıyorduk. Herhangi bir fotoğrafçı bir sürü görse mutlaka fotoğrafını çekmek ister, biz de öyle yaptık, makinemizi aldığımız gibi indik otobüsten, o da ne? Sürüler giderken yerlerden çok fazla toz kaldırıyor ve de su içmek için aşağıya doğru koşarcasına inen sürü ne yazık ki, Meke Tuzlasında gram su bulamıyordu, su kalmadığı gibi, suyun yerini kaya gibi tuzlar almış. Gerçekten içimiz yandı, oysa Meke Tuzlasının etrafı su ile doldurulmuş olsa hem mükemmel bir görüntü olacak, hem de sürüler su içecekler. Peki su Meke Tuzlasına tedarik edilebilir mi? Bence edilir çünkü sadece 4 km uzağında Acıgöl var, buradan su pompalanabilir kanımca…
Biz fotoğrafçılar birkaç kare sürü fotoğrafı aldıktan sonra, biniyoruz aracımıza ve Niğde’ye doğru koyuluyoruz yolumuza.
Niğde’nin Bor ilçesinde bulunan, Çukurkuyu beldesindeki Şehit Ömer Halisdemir’in mezarını ziyaret ediyoruz, emekli müftümüzün şehidimize okuduğu şiir ve duadan sonra ayrılıyoruz şehitlikten.
Bizi Bor ilçesinde karşılayan fotoğraf sanatçısı Sayın Sibel Göktepe Filikçi, gezimizin rehberliğini üstlenerek, bizleri tarihi turistik yerleri gezdirmeye başlıyor ve bizi Kemerhisar’a götürüyordu. Gerçekten de, kemer gibi şehri kucaklayan tarihi yapılar arasında kayboluyorduk. Yöre insanları son derece sıcakkanlı ve hemen hemen hepsi okumuş, memurluktan emekli olmuş, insanlardan oluştuğunu söylüyor bahçe kapısında bizi karşılayan bir amcamız. Doğrusunu söylemek gerekirse ben çok sevdim Kemerhisar’ı.
Yemek için Niğde’ye doğru yol alıyoruz. Ben bundan 20 yıl önce gittiğim Niğde ile şimdiki Niğde baya hatırı sayılır derecede büyümüş. Rehberimiz Sibel hocam, Niğde’nin tarihi dokularını gezdiriyor bizlere… SUNGURBEY CAMİ’den başlıyoruz.
Caminin inşa kitabesi yok en azından ben görmedim, Ancak 1335 yılı civarında yapıldığı söyleniliyor. İlhanlı döneminde Niğde Valisi olan Sungur Bey tarafından yaptırıldığını duyduk.
ALÂEDDİN CAMİ
Niğde sancak beyi Ziynettin Beşare tarafından 1223 yılında yaptırılmıştır. Kitabesine göre yapının mimarları, üstad Sıddık ve kardeşi Gazi’dir. Ayrıca inşa kitabesinde, Müstenireddin adı geçmektedir…
NİĞDE KALESİ
Kaleyi gezerken içiniz açılıyor, Niğde’yi panoramik izleme olanağı sağlıyor gezenlere, Niğde’yi bir günde gezmek yetmiyor birkaç gün kalmak gerekiyor…
Kafilemiz öğretmen evinde konaklıyor sabah erkenden Kapadokya’ya doğru yolumuza devam ediyoruz,
Kafilemiz arasında bulunan aslen kendiside Nevşehirli olan fotoğraf sanatçısı Sayın Yaşar Uzun Bey kafilemizin doğal olarak rehberi oluyor. Bizlere mikrofondan Kapadokya’nın tarihi güzelliklerini anlatıyor. Sonuç olarak dolu dolu güzel bir gezi olmuştu…
Şuradan söylemeliyim ki; ‘gezmeden görmeden olmuyor’, gezi kültürümüz arttırmamız gerekiyor, hatta vatanımız yurdumuzun dışındaki dünyaları da görmek tanımak gerekiyor… Başka bir gezide buluşmak üzere saygılarımla…