Mekke’de Hilâl, Medine’de Dolunay

Mustafa Balkan

14 Kasım 2016 – Pazartesi günü Dünya’ya en yakın konuma gelen ay, Gödene’den süper bir şekilde ve muhteşem parlaklıkta görünüyordu.
“SÜPER AY” denilen gökyüzü olayında DOLUNAYI hayatımda ilk kez yalıngözle bu kadar parlak gördüm. 25 Kasım 2034 tarihine kadar bir daha görme şansım olmayacağından dolayı o gece ay’ı doyasıya seyrettim.
"Sübhanallah" dedim. Lâkin böylesine görkemli gökyüzü ve kozmik olaylarda hangi ayetler ve duaların okunacağını bilmiyordum. O gece çektiğim resimler ile videoyu Facebook ile Instagram’da paylaştım. Çok da kabul gördü.

Sonra araştırdım ve karşıma; “Gökte burçlar yaratan, içlerinde (ışık) saçan bir kandil (bir güneş) ve (yansıtıp) aydınlık veren bir ay vâr eden Allah’ın şânı yücedir.” mealindeki Furkân suresi, 61.âyet çıktı. Bu sefer âyeti bulmanın sevinciyle, İslâm’ın ilk emri olan “OKU” mucibince bu kozmik olayın nasıl okunması gerektiğini düşünmeye ve ‘Süper Ay’a bakarak tefekkür etmeye başladım.

Benim bir yüzümü fezaya çeviren ve bana uzayı sevdiren rahmetli Mehmet Emin Eminoğlu hocama ne kadar teşekkür etsem azdır. Eminoğlu, devamla “Mustafa’m! Müslümanlar uzayı fethetmedikleri müddetçe dünyada hâkimiyet kuramayacaklar” derdi.

NASA’nın gözetiminde olan ve fezayla ilgili eserleri ve makaleleri Amerika’dan bile takip edilen Mehmet hocam, dünyadan ayrı gezegenlerde su (hayat kaynağı) olabileceğini, vefat etmeden evvel yaptığımız sohbetlerde dile getirir ve bununla ilgili bir kitap hazırladığından bahisle çocuklar gibi sevinirdi.

Çocukları ve gençleri astronomiye yönlendirmek, fezada ve gökyüzünde ne olup bittiğini öğrenmek için uzayın kapı anahtarının “Lâ ilâhe illallah” olduğunu kaydeden hocam, bu kapının, Allah’a şirk koşan Hristiyan Batılılara henüz daha açılmadığını söylerdi. Semada ezân sesini şöyle böyle işiten ehli kitap sahibi astronotlar, henüz semanın ilk kapısından bile içeriye buyur edilmediler. Ay’dan öteye Mars’a doğru gitmek için çaba sarfediyorlar. Müslümanlar ise, onların gösterdikleri çabanın onda birini bile göstermiyorlar.

***

Peygamber Efendimiz’in Mekke-i Mükerreme ile hicret etmek zorunda bırakıldığı Medine-i Münevvere’deki hayatı ile Bâtıla karşı verdiği Hak mücadelesini, M. Âsım Köksal’ın yazdığı İslâm Tarihi adlı eserinde tekrar şöyle bir göz gezdirdim.

Aman Allah’ım!

Karşıma ne çıksa iyi…

Peygamber Efendimiz henüz daha yedi yaşında iken; dedesi Abdulmuttalip’in omuzlarında Ebû Kubeys dağına yağmur duasına çıkışı ve dedesinin, ellerini kaldırarak yaptığı dua var ki; Konya da bu mevsim kurak geçtiği için aziz Konyalılara, “Ey yoksullukları ve muhtaçlıkları gideren, gam ve kederleri silip süpüren, kaldıran Allah!

Üzerimizdeki kıtlık yılını kaldır!

Bize, yağmur, bolluk ve ucuzluk getir!

Ey Allah’ım! Bize, bereket, bolluk ve ucuzluk getiren yağmur yağdır” diyerek dua etmeyi nasip eyle.

(Meraklısına Not: Müslümanlara, bu kitabın 2. Cildinin 71. Sayfasından 101. Sayfasına kadar okumalarını tavsiye ederim).

 

***

Bu arada Mekke-i Mükereme ile Medine-i Münevvere’deki dolunay görüntülerine ulaşınca; Mekke’de Hilâl, Medine’de Dolunay olan İki Cihan Serveri’nin şemâl-i şerifiyle alakalı olarak Hz. Ali; “Yüzü yuvarlakça idi”, Hind b. Ebî Hâle; “Onun yüzü, ayın on dürdü gibi parlardı. Soyunduğu zaman, vücudundan nur saçılırdı”,  Ebû Hüreyre; “Ben, Resûlullâh Aleyhisselâmdan daha güzelini görmedim. Sanki, yüzünde güneş çağlardı!”, Hazret-i Âişe; “Resûlullâh Aleyhisselâm, yüzce, insanların en güzeli ve tence, en parlağı idi” şeklinde tarifte bulunuyorlar. 

***

Yüzü “ayın on dördü gibi parlayan” ve “güneş gibi çağlayan” Resûlü Ekrem Efendimizi, Medine’ye girerken Medine’nin genç kızları şu güzel sözlerle karşılamışlardı:  

 

Ay doğdu üzerimize

Veda tepesinden

Şükür gerekti bizlere

Allah'a davetinden.

 

Sen güneşsin sen aysın

Sen nûr üstüne nûrsun

Sen süreyya ışığısın

Ey sevgili Ey Resûl.

 

AZİZİM DİYOR Kİ…

“Ben, ancak, Ahlâkî fazîletleri tamamlamak için gönderildim!” buyuran Peygamberimiz, aynaya baktıkça, Allah’a hamd eder ve şu güzel duayı söylermiş:

“Allahım! Sûretimi, güzel yarattığın gibi, ahlâkımı da, güzel kıl!”

Aa güzel dostlar! İbadetten önce ahlâk ve edebin geldiğini Peygamberimiz söylüyor.

Ahlâkı güzel olmayanın ibadetinin düzgünlüğü nerede görülmüş ki…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.