MEKMET ÂKİF’TE DİRİLMEK

Mustafa Balkan

Meram Belediyesi’nin Millî Kültürümüze bir armağanı olan ve “Vefatının 80. Yılında Mehmet Âkif Ersoy MİLLÎ ŞÂİRDE DİRİLMEK” başlıklı dergisi, son derece güzel hazırlanmış ve muhteva yönünden zengin, Mehmet Âkif üzerine araştırma yapanlar ve yapacaklar açısından son derece önemli bir vesika.

Seksen sayfadan oluşan ve tarihçi Prof. Dr. Caner Arabacı tarafından hazırlanan derginin SUNUŞ

Yazısında Meram Belediye Başkanı Fatma Toru, konuyu yazının başında özetlemiş:

“Eskiden, “Şairleri haykırmayan millet, sevenleri toprak olmuş çocuk gibidir” denilirdi. Şimdilerde bu tür sözleri dile getiren pek görülmüyor. Her halde millî şair eksikliğini hissetmeme ile ilgili bir durum.

………..

Âkif, “kadın aşk şairlerinin” İstanbul’da, işgalci güçlerle iç içe yaşadıkları dönemde Anadolu’ya geçerek milletinin yanında olmayı, onun haykıran sesi olmayı tercih etti.”

 

***

“Millî Şâir” olabilmek, Âkif gibi bir ruha ve imana sahip olmak demektir. Ne kadar cenazesine sahip çıkılmamış da olsa Âkif, beyni ve yüreğiyle hem Çanakkale’de hem de İstiklâl Harbi’nde aynı duyguları paylaşan ve o iman dolu ruhu satırlara dökebilen bir iman eri ve iman şâiri olarak her zaman anılacak, yüreğimizde İstiklâl Marşı Şâiri olarak yaşamaya/yaşatmaya devam edeceğiz.

İşte Meram Belediyesi’nin kütüphanemize armağan ettiği Prof. Dr. Caner Arabacı imzalı bu derginin, münderecatı sebebiyle bir o kadar kıymeti harbîyesi vardır.

 

***

Tarihçi Caner Hoca, Konya Aydınlar Ocağı’nda ‘Âkif’in Şahsında Son Dönem Aydınlarımızın Dramı’nı anlatırken, bir kış günü babasını kaybeden ve evleri yanan Âkif’in hayatının zemheride geçtiğini ifade ederek  “63 yıllık ömrü öğrenmeyle ve öğretmeyle geçen Mehmet Âkif’i, bu milletin gerçekten bir aydını gözüyle görmemiz lâzım.” diyordu.

Caner Hocanın konuşması, aslında o derginin bir hülasası idi.

Hoca, konuşmasını şu sözlerle özetlemişti:

“Türk milletinin okumuş zümresi, Tanzimat’tan bu yana devşirilmiştir. Yerli değildir. Hıristiyan medeniyetini erişilmesi gereken en üst değer gören bir zihniyete saplanmışlardır. Hristiyan medeniyeti en üst değer gördüğü için iddiasını kaybetmiştir. İdealini kaybetmiştir. Biliyorsunuz idealini ve iddiasını kaybedenin yeryüzünde söyleyecek sözü yoktur. Ancak iddia sahiplerinin egemen, işgalci, emperyalist güçlerin yerli uşağı, gönüllü maşası, sömürge aleti olur. Kendi toplumunu da efendilerine benzeten zorunlu kültürel değişimlerinin girdabına yuvarlar. Dramdır bu. Türk Milletinin Âkif ruhuyla yeniden dirilmesi lâzım. Yâni kendi medeniyetini yeniden benimseyerek, inceleyerek yeniden iddia ve ideal sahibi olarak dirilmesi lâzım. Çünkü yabancı bir medeniyetin müntesibi olduğunuzda kimlik erozyonuna uğrarsınız, varlığınızı, birliğinizi, bütünlüğünüzü kaybedersiniz. Anadolu’da bizi hristiyan olarak yaşatmazlar. Anadolu’da Müslüman Türk ancak varlığını, birliğini değerleriyle, kültürel bütünlüğüyle koruyabilir.”

 

***

Dergide bir de “Âkif Konya’da” bölümü var. Konya’ya ilk defa 20 Mayıs 1920’de gelen Âkif ve heyete Konya Belediyesi, Ramazan ayına kadar kalan heyete ve milletvekillerine iftar ziyafeti çekiyor. Mehmet Âkif’in Konya’ya gelişleri hep halka nasihat içindir. Delibaş Vakasından sonra da o sebeple gelir. Âkif ve milletvekillerinin faaliyetleri Öğüt gazetesinin ilk sayfasında yer alır. Âkif, Konya’da gündüzleri camilerde vaazlar verir ve geceleri de evlerde sohbet toplantılarına katılır.

 

AZİZİM DİYOR Kİ…

Caner Hoca, Mehmet Âkif’in Kastamonu’da, Nasrullah Camii kürsüsünden 1920’nin Kasım ayında Cuma günü verdiği vaazının “Millî Mücadele’nin manifestosu gibidir” demişti.

 “- Ey mü'minler, size ellerinden gelen fenalığı yapmakdan çekinmeyen, bu hususta hiçbir fırsatı kaçırmayan, dininize yabancı kimseleri kendinize sırdaş, dost, arkadaş kabul etmeyiniz. Bunların sureti hakdan görünerek size güleryüz göstermelerine, hayırınızı ister gibi tavırlar takınmalarına asla kapılmayınız. Onların gece gündüz isteyip durdukları sizin felaketinizden, yıkılmanızdan, esaretinizden başka bir şey değildir.”

Günümüzde cereyan eden olayları ve düşmanlarımızın kimler olduğunu ne de güzel özetliyor.

Eğer dirileceksek, millî şâir yokluğu da hissediliyorsa ve gerçek aydınlar ortalarda milleti aydınlatmak için görünmüyorlarsa; geriye Millî Şâir Âkif’te dirilmekten başka çare kalmıyor…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.