Menfaatin ve menfaatçinin giremeyeceği, konuşamayacağı bir dil yoktur. Şekilden şekile girebilir, nerede bir kazanım varsa onu orada görebiliriz. Tıpkı bir gölge gibi, her yere sirayet edip saf duyguları, ilke ve değerleri kirletebilir.
Şartlar zora girdiği zaman ilk uzaklaşan, kaçan odur. Menfaatin bir duruşu, ilkesi yoktur. Kazancına bakar, dini ideolojiyi ve diğer değerleri bir basamak veya sıçrama tahtası olarak görür ve kullanır. Menfaatin tartısı bozuktur, liyakat'a ve ehliyete bakmaz. Menfaat hiçbir uyarıyı, tavsiyeyi görmez duymaz, sürekli o haklıdır, o en iyi bilendir. Sonsuz "ama" ve "fakatları vardır. Menfaati hep birilerin adamı olarak görürüz, her şeyi olur ama kendi olamaz.
Menfaat keskin manevralar yapar. Sabah milli görüşçü, öğlen solcu, akşam ülkücü, gece kominist olarak görebiliriz onu. Menfaatin gözü çok iyi görür, işine yarayacak hiçbir ayrıntıyı kaçırmaz. Bazen ise gözünün önünde yangın çıksa bile, ateş alsa bile görmezden gelir.
Menfaat bazen yirmili yaşlarda bir genci ömrünün baharında ele geçirir, bazense yetmişli yaşlarda ömrünün son baharında bir insanı ele geçirip onu yönetir. Menfaat karıştırmayı, taramayı, insanları takip etmeyi sever. Kim kiminle oturuyor, kim trend gibi hallerde görebiliriz onu. Menfaatin vefası, dostluğu olmaz. Zor günlerinde yanında yer almaz, mutlu gününde ise o mutluluğu paylaşmaz. Kendi kişisel çıkarları için kimi kullanabilir, kiminle iş yürütebilir diye bakar. Yaşadığı cefa günlerinde yanında yer alan insanları sefa gününde aklının ucundan bile geçirmez. Açıklaması da hazırdır: "Siz olmasanız Allah birilerini gönderir." Ayrıca hiçbir fedakarlık yapmazlar, hep fedakarlık beklerler.
Kemal Sayar üstadının dediği gibi, modern insan tüm ilişkilerini menfaat üzerine kurduğu için kalbi kurudu. Kalbinin kuruduğunun farkında, ızdırabını çekiyor ama çaresini bilmiyor.