Bir önceki yazımızda liderlik üzerinde durmuş, görüp geçirmiş büyüklerimizin kelamlarını yazıya dökmüştük.
İlgilisine bir avuç kadar da olsa bir şeyler kattıysa ne mutlu bize.
Kaldığımız yerden devam edelim o halde.
Mustafa Kavuş diyelim.
Ve yazımız vesile olsun, Sayın Başkan’ı biraz yakından tanıyalım.
Buyurun:
‘Mustafa Kavuş, 4 Temmuz 1974’te Konya’da dünyaya geldi. Öğrenim hayatına Ali İhsan Dayıoğlugil İlkokulu'nda başlayan KAVUŞ, orta ve lise öğrenimini ise Konya İmam Hatip Lisesi’nde bitirdi. 1995 yılında kazandığı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü’nü başarıyla tamamlamasının ardından Selçuk Üniversitesi Yönetim Organizasyon Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimi aldı. Mustafa KAVUŞ, eğitim hayatının yanı sıra küçük yaştan itibaren iş hayatı tecrübesi kazanmaya çalıştı. Tekstil, yayınevi ve gıda sektörlerinde işletmecilik ve yöneticilik yaptı.
Tüm bu çalışmalarının yanında siyasete de ilgi duyan Mustafa KAVUŞ, AK Parti ile başladığı siyasi yaşamında 2001-2003 yılları arasında AK Parti İl Gençlik Kolları Kurucu Teşkilatlanma Başkanı olarak görev yaptı. Siyasi tecrübesini 2003-2005 yıllarında İl Teşkilatı Yönetim Kurulu Üyesi olarak sürdüren KAVUŞ, 2011 genel seçimlerinde milletvekili aday adayı oldu.
2004 yılında Konya Büyükşehir Belediyesi Başkanlık danışmanlığına getirilen KAVUŞ, 2006’da Teftiş Kurulu Müfettişliği’ne atandı. 2009 yılında getirildiği Teftiş Kurulu Başkanlığını 2018 yılına kadar sürdürdü. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda Bakan Müşaviri olarak görev yapmakta iken aday adaylığı başvurusu için istifa etti.
31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Meram Belediye Başkanı seçilen Mustafa KAVUŞ evli ve iki çocuk babasıdır.’
Dostlar,
Bazı şeyleri birileri yapamaz demiyoruz sadece ve sadece hakkını veremez kanaatini taşıyoruz.
Birçok kişi sayısız icraatın altına imzasını atabilir fakat kalıbını basarak kendini ortaya koymak bambaşka bir mevzuu.
Sayın Başkan’da böyle birisi işte.
İhtiyaç olan bir tatlı tebessümse hiç gözünün yaşına bakmaz fazlasını verir.
Bir elin nesi var iki elin sesi var ifadesindeki ikinci el de ta kendisidir.
El olup yabancı durmaz, elden tutup el üstünde tutar.
Buna mukabil hoş gördüğü vakit hoş görüleceğini de pek iyi bilir.
Zira tecrübesi, bilgi ve birikimi buna çok müsaittir.
Hani bir kalıp vardır ya sürekli dillendirdiğimiz, neydi o?
‘Liderliği; kendinden olanlardan çok kendinden olmayanlara hizmet etmek olarak gören ve bu anlayışı, tüm hücreleriyle yaşayan liderlerimiz ve bilgelerimiz yanında dünyadaki örneklerden de alınacak nice dersler var. Dünyaya iyilik getiren, bilgisizliğe, kötülüğe ve zulme sessiz kalmayan lider örneklerini bugün yeniden tanımaya ihtiyacımız var. Bunun için hizmetkâr liderlik diyoruz.’
İşte bahsettiğim, vurgulamaya çalıştığım da tam da buydu.
Damıtılmış ve dahiyane bir kişilik.
Ne de hoş denk düşüyor değil mi?
Bu bağlamda bir önceki yazımıza yolumuz düştü.
Tekrara düşmüş olmayız umarım:
‘Devleti, şehirleri, beldeleri idare edeceklerin bu ülkeye sevdalı olmaları gerekir. Bu bir disiplin, çalışma ve gayret işidir.
Güzel sözlerden önce güzel insan olmaları şart. İnsanlara hizmetin bedeli olmaz.
Bedeli olursa da hizmet olmaz. Evvela bu coğrafyayı, bin bir zahmetle kurulan devletimizi göstermelik değil gerçekten seveceksin.
Bayrağını, inancını, değerlerini, kültürünü, çeşitliliğini yani bizi bütünleyen ne varsa özümseyecek ve temsil edeceksin.’
Görüyorsunuz değil mi?
Bazen başladığım yerle kendimi bulduğum yer arasında dağlar kadar fark oluyor ve şaşırıp kalıyorum.
Mevzuu derin, duygular tarifsiz olunca böyle oluyor işte.
Yani bu sefer akışa bir başka kapıldım.
Toparlayamıyorum dostlar mazur görün.
Bu seferlik böyle olsun.
Selâmetle…