Yaşadığım şehri MERAM’ı yazmak istiyorum.
Aslında
“Talihsiz Meram’ı Yazmak İstiyorum” mu demeliyim, bilemiyorum.
Ruhunda barındırdığı yeşiliyle,
Bağrında beslediği,
Sadreddin Konevi, Ateş Baz-ı Veli, Tavusbaba, Cemal Ali Dede ve ismini sayamadığım
erenleriyle.
Deresiyle, Hatıbıyla, Lalebahçe’si, Durunday’ı, Aksinne’si, Aşkan’ı, Alakova’sı, Çaybaşı, Kovanağzı, Gödene’si, Hacıfettah’ı, Havzan’ı, Hasanköy’ü, Kalfalar’ı, Mamuriye’si, Pirebi’si, Şeyh Sadrettin’i ve Dutlukır’ı ile
Yaşayan ve de yaşatan.
Derinliği,
İçtenliği,
Dinginliği,
Ruh güzelliği ve de en önemlisi;
İçinde huzuru barındıran
Şehrin adıdır MERAM.
Ancak adı ile müsemma Meram’ın başında
bir tuhaflık var.
Gelen bir dönem kalıyor ve de gidiyor.
“Bu gelmeler gelme değil, gitmeler de gitme değil”
Kimse bilmiyor gelen niye gelir,
Giden niye gider?
Bu olmadı,
Size bunu verelim…
Getiren de sizsiniz
Görevden alan da.
Beyler bayanlar!
Siz bizi aptal mı zannediyorsunuz?
Meram’ın kendisine has bir ruhu
Kendine özgü bir yaşam dili var.
Yeni kurulan şehirler gibi değil;
Ruhunu, huzurunu bozanı bozuyor cezalandırıyor.
Talihsizlikler de hep Meram’ı buluyor zaten yine.
Bu olmadı.
Biz sizin adınıza karar verdik,
Bu olsun, deniyor.
MERAM bu şehrin kalbi, ruhu, nefesidir.
Adını koyacaksınız.
MERAM’da
TOKİ’ye konut yaptırırsanız gidersiniz.
Betonlaştırırsanız gidersiniz.
Emsalle oynarsanız gidersiniz.
İmarla oynarsanız gidersiniz.
MERAM’ı
Anlamazsanız gidersiniz
Sevmezseniz gidersiniz
Hissetmezseniz gidersiniz
Ben yaptım oldu.
Ben biliyorum kimseye ihtiyacım yok derseniz gidersiniz.
Hem de bir daha gelmemek üzere…
Gitmek istemiyor musunuz?
Meram’a soracaksınız;
Bizden ne istiyorsun?
Birlikte ne yapabiliriz?
Problemlerin neler?
Meram da size cevap verecek;
Yeşili,
Huzuru,
Derinliği,
Ben temsil ediyorum.
Beni bozmayın, üzmeyin, dokunmayın bana…
Siz de karar vereceksiniz.
Bu temsile layık mısınız?
Yoksa Meram birilerini
Almaya devam edecek
Bilesiniz…