Bu satırları yazmak için bilgisayarın karşısına geçtiğim zaman Allah sizi inandırsın yorgunluktan dizlerim titriyor, dudaklarım belki de çok konuşmaktan birbirine yapışıyordu. Ama mutluydum. Huzurluydum. Pek çok insan ile görüşmüş, konuşmuş, kimileri ile sarılmış kucaklaşmış ve gördüklerimden, işittiklerimden hem bu dünya için hem ahretimiz için dersler çıkarmaya çalışmıştım.
İzninizle bir kısmını bugün sizlerle paylaşalım.
AYDOĞDU ALT GEÇİDİNDE
KLASİK KAZA GÖRÜNTÜLERİ
Meram bölgesinde Tapu’nun bulunduğu bölgede gerçekten de bir zaruret olan, gelecekte bile büyük trafik akışını rahatlatacak olan bir düzenleme yapıldı. Ancak bu geçiş trafiğe açıldıktan sonra nerede ise abartmasak da haftanın üç günü bize buradan trafik kazası görüntüsü gelir.
Olayı yerinde yaşayanlar her ne kadar burada bir mühendislik hatası olduğunu iddia etseler de belli bir çalışma yapıldı. O yolu kullanan ben de şuna inanıyorum ki yolun kavisini bilmeyen ve hızlı giren sürücüler panikliyorlar.
Neyse dün sabah saatlerinde de yine kaza görüntüleri dostlarımızın yardımı ile bize ulaşıyordu.
1-ARAÇLARA BİNMEYECEĞİZ
2-Eğer mutlaka bineceksek araca cevşen asacağız
3-Büyüklerimizin atalarına rahmet okuyacağız
………………….
Ben bilmem büyüklerimiz bilir(!)
……………….
TAHİR BAŞKAN DUA ALIYORDU
Dün iki ayrı dostumuzun hatta birisi arkadaşımız birisi de bir abimizin annesi olmak üzere kaybettiğimiz insanların cenaze namazlarını kılmak için Hacıveyis Camii’nde idik. Tam 4 merhumenin cenazesi vardı. Öğlen güneş tam dikilmişti ve oldukça kalabalık bir cemaat vardı. Herkes birbirine sokuluyor ve kafamızı bölgede yapılan güneşliklerin altına sokmaya çalışıyordu. Tabii herkes bizim gibi haftanın en az iki günü burada değil ki. Çoktandır gelmeyenler ve burayı görmeyenler güneşliklerden çok memnun oluyorlar ve Tahir Başkan’ı tebrik ediyorlardı. Kimileri de Medine-i Münevvere’deki muadillerinden örnekler veriyordu.
İşte tam bu noktada eğer kızmaz iseler ben de Başkan’dan ve ekibinden bu konuda yine bir ricada bulunacağım. “Ne olursunuz böyle kalabalık cemaatler olduğu zaman camiye sığmayanları yağmurda karda güneşte düşünerek bu bölgede acil bir yenileme yapmak gerekiyor” diye düşünüyorum.
KANTARIN DOZUNU KAÇIRMADAN VE DE
MERHAMET ETMEDEN DOĞRUSUNU YAPABİLMEK
Şu korkunç darbe girişimi, kanlı kalkışmanın şokunu daha millet olarak atamadık. Biz bile zaman zaman dengesizleşiyor ve yeni yeni duyduklarımız karşısında psikolojik olarak bozuluyoruz.
Biz böyle iken karar mekanizmasındaki insanlarımız ne yapsınlar?
Ya da ne yapmalılar?
Dün bir Tıp Fakültesinde Dekanlık bölümündeki bir fotoğraf karesini bir vatandaşın gözünden atmış onun duygularını paylaşmıştık.
Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Muzaffer Şeker Hocam aradı. Uzun uzadıya bir ülke ve şehir değerlendirmesi yaptık.
Şehri, ülkeyi, üniversiteleri ve bu tür yapılanmayı (Vakti zamanında bu yapılanmanın içerisinde olan koca koca adamları tanıdığı için) yakından bilen Muzaffer Hoca bize de ders niteliğinde bilgiler verip nasihatlerde bulundu.
Ülkenin yakın tarihte yaşadıklarını hatırlattı.
Biraz sonra bazı detaylara gireriz ama Muzaffer Hoca’nın şu dediklerini unutmadan sizlerle paylaşayım.
“FETÖ ve FETÖCÜLER konusunda asla merhametli davranmayacağız. Yapılanları ve yapılmak istenileni asla unutmayacağız, unutturmayacağız. İtidalli davranacağız ve asla kantarın dozunu kaçırmayacağız. Şov yapmayacağız. Şov yapanların halini ve durumunu yakından izlemek gerekir…”
Bu sözler sadece bir rektörün değil, tecrübeli bir bilim ve siyaset adamının yaşadıklarının tecrübesinin söylettikleri idi.
Muzaffer Hoca, Fakülte yönetimi ile bu resimlerin kaldırıp kaldırılmaması konusunda toplantı yaptığını farklı görüşler geldiğini ifade ederken, “Resimleri kaldıralım isimleri kalsın. Çünkü tarihi kesip atamayız. Resimleri kaldıracağız daha çok dikkat çekeceğiz. Burada bu isimler kalsın. Kalsın ki insanlar görüp bir zaman buraları ve şehri yönetenlerin ülkeye ve millete yanlış yaptıkları zaman nasıl yok olduklarını görsün……” gibi.
Hoca ayrıca burada görev yapan dekanın daha sonra rektör olduğunu ama mahkeme tarafından kesin kararın verilmediğini belirtirken de pek çok kişinin itirafçı olup nasıl aramızda dolaştıklarını isim isim veriyordu.
Sonra hoca şöyle soruyordu “Binlerce insanın yıllarca aldığı maaşta bu kişilerin imzası var. Binlerce insanın diplomasında bu insanların imzası var. Bunları ne yapacağız? Bir dönem İstanbul Üniversitesinde görev yapan Almanların fotoğrafları ve isimleri hâlâ duvarlarda. Bunları da Yahudi diyerek, bugünkü konjoktüre bakıp indirelim mi? ….
Asla ama asla merhamet yok. Geçmişten ders almalıyız. Daha dikkatli daha uyanık olmalıyız” diyordu.
…………………
Dedik ya bir rektörün, bir tecrübeli bilim adamının, bir yaşanmışlıklar ile saçını sakalını ağartmış Türk siyasetinin zirvesinde tutunmuş insanın içinden geldiği gibi samimi cümleleri bizi de bir yerlere götürüyordu.
Mesela dün bir okurumuz zamanında Hakkı Hoca ile ilgili yazdığımız yazıyı bize hatırlatıyordu.
O okurumuz hoca rektör seçilmeden öncesinden tutup seçildikten sonraki dönemi de samimiyetle dikkatlice okusa bize bu hatırlatmayı yapmazdı.
Çünkü bu ülkeyi tek başına iktidar olarak yöneten bir siyasi iradenin seçtiği ve ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanının onayladığı rektörü savaş mı açacaktık? Ya da kendimizi bir şey sanıp yaygara mı yapmalıydık.
O zamanda öncesinde sonrası ve dönemi boyunca bizim bildiklerimizin bin katını bu devleti yönetenler ve güvenlik birimleri A’dan Z’ye biliyorlardı ve herkes önünü ilikliyordu.
Bütün iş samimiyet ve zaman.
En iyi ilaç ve gerçek bu işte.
Cenab-ı Allah'ım bizleri şaşırtmasın . Ele güne muhtaç etmesin. Başımızı öne eğecek hatalar yaptırmasın ve korusun
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
İçtenIik ve samimiyet dehanın kaynağıdır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesinin önünde yayalar trafik ışıklarına uydukları zaman daha iyi ADAM oluruz.