“Özel Neşe Erberk ve Özel Menekşe Anaokulları Sahibi, Bera Otel eski Genel Müdürü Mehmethan Çopur’un babası Kombassan Holding eski Yönetim Kurulu Üyesi Muzaffer Çopur Hakk’ın rahmetine kavuştu. 2 çocuk sahibi olan Muzaffer Çopur’un cenazesi Sultan Selim Camii’nde ikindi namazına müteakiben kılınan cenaze namazının ardından Üçler Mezarlığı’na defnedildi. Cenaze törenine ise Çopur ailesini bu üzüntülü günlerinde yalnız bırakmayan yakınları ve dostları katıldı.”
Bir gazete haberi idi bu. Buraya aldığım o gün bu gündür belleğimde kayıtlı olan gazete haberini duyduğumda sanki vücudumdan bir parça kesilip alınmış gibi hissetmiştim kendimi.
2009 yılı Ekim ayı ortalarında hakkın rahmetine kavuşan sevdiğim değer verdiğim kardeşim diye hitap ettiğim Konya da sevilen sayılan şahsiyet Muzaffer Çopur’u hiç aklımdan çıkaramıyorum. Ölümünde gazetelere düşen haberini halen bilgisayarımın masaüstünde hatıra olarak saklar her gözüm iliştiğinde haberi okur geçmişe doğru hatıralara dalar giderim. Bu muhterem merhum ile bütün ölenlerimize ve geçmişlere dua ederim.
Hani derler ya bir insan iyi olursa hem dünyada iken hem de fani olunca daima hayırlara vesile olur diye... İşte Muzaffer kardeşim de öyle birisi. Konya’ya yeni göçtüğüm yıllar idi. İşim yok, mesleğim yok, evim kira çoluk çocuk dört tane bir tek iş bilirim o da profesyonel ehliyetim var ancak bir işe yaramıyor. Bazen kiralık evimin bahçesinde yetişen meyveleri pazarlara götürüp çocuklarıma bir şeyler alıyorum bazen sağda solda inşaat bulursam amelelik yapıyorum. Burası şehir yeri belli başlı bir işin olmazsa böyle oradan buradan gelen azıcık sayılı para ile geçim zor oluyor. Bazen öyle zaman oluyor cebimde metelik olmadığı günler geliyor. Çok tanıdığım kimse de yok borç bulayım. Hoş bulsam da “elden gelen öğün olmaz o da vaktinde gelmez”di.
Durumumdan haberdar olan bir tanıdığım şöyle bir öneride bulundu “yahu senin ehliyetin var gir şoförler cemiyetine kaydol otogar Alp Taksi durağında arkadaşımın bir arabası var ona dürüst namuslu bir şoför arıyor yüz lira günlük yevmiye verecekmiş ne dersin?” “Ne diyeyim arkadaş kabul ediyorum” dedim gittik o taksinin sahibi ile görüştük anlaştık gereken evrak kayıtlarını yaptırdım aracı teslim alıp işe başladım. Şimdi adese ve kulesitenin olduğu yerde Garaj taksi durağı çok kalabalık bir taksiye sahipti. İki günde bir çalışan 30’ar taksi var her gece çalışan da 20 taksi var. Kimseyi tanımıyorum durağın kuralları çok katı. Seni tavsiye eden olmaz ise değil bir takside çalışmak durağın yakınına varamazsın. Semtlerin taksi ücretleri belli. En yakın semt 105 liradan başlar, en uzun şehir içi ücreti 400 lira. Şayet müşteriden fazla para alırsan müşteriyi kırarsan duraktan atılma sebebidir.
Esasen 2015 Ekim ayında sevgili Muzaffer kardeşimin altıncı yılı dolayısı ile bu yazıyı yazmıştım acaba yanlış mı yaparım diye cesaret edemedim ama aradan geçen üç beş ay gibi bir zaman beni için için kurcalayıp bu kadim dostumu yazmaya mecbur etti. Onu, o vakit işe başladığım Otogar Alp Taksi’de tanımıştım. Ağır azam, sakin vakur az ama öz konuşan herkes tarafından sevilen sayılan, giyimine kuşamına dikkatli herkese iyilik etmeye çalışan yardımsever bir kardeşimdi.
Anılarımdan birkaç tanesini aktarmak ve kardeşimi rahmetle anmak için bu yazıyı kaleme aldım. Çalışmaya ihtiyaçlı birisi olarak durağa vasıl oldum. İnsanları tanımıyorum işe yabancıyım. Durağın şoförler üzerindeki kuralları katı. Müşteriye ufak bir yanlış yaparsanız hemen işinize taksi sahibinden önce durak sahibi son verir, bir daha o durakta işe giremezsin. Yanlışlar nedir müşteriye sert davranmak, semtlere göre belirtilmiş olan ücretten fazla para talep etmek almak, vesaire vesaire... Semtlerin fiyat listesini bilmiyorum hem çalıştığım patrona yanlış yapmamak hem de durağa karşı saygısızlık etmek istemiyorum. Müşteri aracıma binince gideceği yeri soruyorum dışarı çıkıp arkadaşlarımdan bu semtin ücreti nedir diyorum cevap vermedikleri gibi verdikleri cevapta tam aksi oluyordu. O akşam işten geldim beni bir düşünce almıştı ki Muzaffer Çopur olduğunu öğrendiğim kardeşim yanıma gelip omzuma dokundu. “Ne o arkadaş canın mı sıkıldı?” “Evet, burada galiba tutunamayacağım beni dışlıyor arkadaşlar” deyince sorunlarımı dinledi bana uzunca bir semt listesi verdi hatta yanılmayayım diye durakta benim aracıma müşteri binince yanımıza gelir onların gideceği yeri sorar “şu kadar ücret ödeyin kardeşimiz yeni, yanlışlık olmasın” derdi.
Ramazan mübarek günlerdi. Sahur vakti gelince müşterimiz yoksa beraber sahur yemeğine giderdik. Şayet o gitti ise lokantaya tembih edermiş “İsmail yemeği yiyince parasını almayın onun parasını ben ödeyeceğim” diye. Bunu niçin yaptığını sorduğumda “Yahu gardaş üzümünü ye bağını sorma bu Ramazan sahur yemeklerin benden” derdi. Böyle bir yıl kadar çalıştık. Dostluğumuz devam etti. Ben 1986 yılında resmi bir işe girdim buraya girmeden kötü niyetli kişilerin tuzağına düştük adımıza bir kooperatif kurulup üzerimizden maliyeye borçlanmışız. Öğrendiğimizde çok müşkül durumda kalmıştık da değerli kardeşim, İstanbul yolundaki Köy Hizmetleri’nde sayman olunca akıl danışmaya gitmiştim de bana “Yahu İsmailciğim bu zamanda böyle doğru olmayacaksın başkalarına çok güvenmeyeceksin” diyerek uyarmıştı hem de bu müşkilimizin çözümünde elinden gelen bütün çabayı göstermişti. Allah gani gani rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.