Bizim haber merkezimizdeki arkadaşlar bence çok güzel ve anlamlı bir haber yapmışlar. Meteorolojiden yani devletin bu konudaki resmi kaynağından bilgiyi almışlar.
Perşembe günü malum şehir merkezinde kısa süreli de olsa bir anda müthiş bir yağmur indi.
Resmi rakamlara göre bu yağış da “Metrekareye 5-6 mm su düşmüş”
Bir yağan yağmurun şiddetine baktık bir de rakama arada dağlar kadar fark var sanki. Çünkü Konya sel oldu aktı. Yağış bitti güneş aştı aradan saatler geçti hala şehir içi trafik açılmamıştı.
Niye?
Çünkü saatlerdir görevliler alt geçitlerin suyunu boşaltamıyorlardı.
Anladım alt geçitleri filan su basıyordu da dümdüz duraklar özellikle de sonradan yapılan tramvay durakları nasıl göl oluyordu ki?
Duyarlı bir bayan okurumuz Sakarya durağından bu fotoğrafı atıyordu. Dahası bunun gibi uzunca bir de video çekimi vardı.
Şehrin bu alt yapısı konusuna girip, sizleri böylesine bir tatil gününde bunaltmak istemiyorum.
KARAPINAR MÜFTÜMÜZ ARADI
Dünkü yazımız üzerine Konya’dan Karapınar’dan hatta İstanbul’dan Karapınarlı okurlarımız aradı.
Onlarca telefon içerisinde sadece ve sadece bize üzüntülerini bildirerek, “Niye bir de bana sormadınız?” diyen tek kişi ise ilçemizin müftüsü idi.
Hocamızı uzun uzadıya dinledik. Her ne kadar hocamız bu fotoğrafı ilçede kendileri ile anlaşamayan ve bir yıldır da hiçbir toplantıya çağırmadıkları bir yerel gazeteciden maksatlı olarak servis yapıldığını söylese de konuşmasının bir bölümlünde bu fotoğraf karesinin Karapınar Belediyesinin sitesinden alındığını ifade etti.
Hocamız ayrıca arkasındaki hemen beş kişiden oluşan safı da namaz sonrası dua etmek için cemaate döndüğü zaman gördüğünü söyledi. “Arkamıza kim durdu, kimler vardı? Bilmiyorum. O iş spontane gelişmiş bir durum” dedi.
Elbette hocamıza inanıyoruz. Zaten yazıyı yazarken de bu işi Müftü Efendi organize etti demedik. Allah şahit aklımıza da böyle bir şey gelmedi.
Ancak fotoğraf karesine baktığınız zaman hiçbir art niyet dahi taşımasanız da, görüntü hiç de alışık bir kare olmadığında hem fikir idik.
Hocamızı hiç tanımıyorduk. İlk defa telefonla görüştük. Kendi penceresinden baktığınız zaman hak verebilirdiniz. Ama “Niye bana sormadınız?” sorusunu sadece hocamız için demiyorum tüm bürokratlar için diyordum “Bu nasıl bir mantık geliştirmedir” anlayabilmiş değilim.
Bakın bize fotoğraf gönderildi ve görüşleri yazdık.
Hoca efendi aradı onu da yazıyoruz.
Müftü Bey’e sorduk “Hocam o karede foto montaj var mı? Yalan mı?”….
Yok…
Gerisinin nedenlerini biz mi araştırmalıyız.
Efendim Karapınarlı yerel bir gazeteci ile Müftü Bey bir yıldır geçinemiyorlarmış. Fotoğrafı da o gazeteci değil, belediye çekmiş sitesine koymuş. Vatandaş sonra tepki göstermiş. Sonra bize ulaşmış. Beş gün sonra biz yazmışız. Sonra Müftü Bey’i üzdük “Niye bana sormadınız?”
Haaaa bir de laf arasında hocam bana sordu “Dini eğitiminiz ne bilmiyorum”
Hocamıza da söyledim. Ben namazı, sureleri ezberlemeyi ve Kur’an-ı Kerim’i Karpuzoğlu Camii’nde dönemin o caminin imamı rahmetli Veli Hocam’dan öğrendim. Yani camii imamının yetiştirdiği cahil bir Müslümanım. Ama olabildiğince de samimiyim. Bizim cahil Müslümanlığımızın hedefinde makam sahibi olabilmek, para kazanmak ve güç oluşturmak gibi dünyevi detaylar hiçbir vakit olmadı Allah’ın izni ile de bundan sonrası içinde olamaz. Allah’a çok şükür.
YEREL SİYASETİN DUAYENLERİNDEN
ALİ KEMAL BAŞARAN ABİMİZİN SON ANALİZİ
Biz her gün kendi çapımızda bir şey yazmaya çalışırız ya. Bunları samimi okurlarımız ve büyüklerimizin tuttuğu fenerin ışığında yazarız. Ali Kemal Başaran abimizin seçimlerden bu yana ihmal ettiğim seçim analizini bugün izninizle sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Uğur kardeşim epey zaman oldu seninle karşılıklı sohbet edip yazışmayalı.
Malum seçimler yapıldı.
Politika ile uğraşmış kişilerin seçim zamanı oturdukları koltukta poposu terlemeye kaşınmaya harareti yükselmeye başlar. Hararetini terini soğutmak için kendini seçim meydanlarına atar.
Dili ıslak yerde çalıştığı için şişer, dilinin şişini indirmek için seçim meydanlarında mikrofonu eline alır konuşarak dilinin şişini indirir.
Seçim sonrası görüşlerimi yazarak seninle paylaşmak istedim.
CUMHURBAŞKANI VE MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİ YAPILDI
YENİ SİSTEME GÖRE MİLLETVEKİLİ OLMAYAN KİŞİLERDEN
CUMHURBAŞKANININ ATAMASI İLE BAKANLAR KURULU OLUŞTU VE HÜKÜMET KURULDU.
24 Haziran 2018 tarihinde yapılan seçimlerin rövanşı 5 yıl sonra 2023 yılında yapılacak.
Seçimlerde aday olmayı düşünen kişiler parti genel başkanına ve üst düzey yöneticilerine 5 yıl hizmette kusur etmeden itaat ederek çalışacak.
Bu seçimlerde bazı parti liderleri ve milletvekilleri adayları yanında Cumhurbaşkanı adayları bu seçimi kazanacaklarını birisi rütbe sökerken bir diğeri hükümetin tüm sattığı fabrikaları geri alacağını söylediler.
Bazı Cumhurbaşkanı adayları diğer adaylara hakaret ederek bu seçimleri kazanacaklarını söylediler.
Bazı adaylar seçim meydanlarında rakiplerine ve seçmenlere söylediği sözler inandırıcı olmadığını bilmelerine rağmen söylemeye devam ettiler.
Zaman içerisinde seçim meydanlarında gerçek dışı söylemlerine kendileri inanmaya başladı.
Ama seçim sonunda seçmenlerin kendilerine inanmadığını verdikleri oylarla gördüler.
Seçime giren adayların kulaklarına en yakınları bu “kazanacaksın” diye sessizce yeni doğan çocukların kulaklarına ezan okur gibi sessizce söylemeye başlarlar.
Bu ses hemen görüntüye dönüşür adayların gözlerine seçim öncesi bir perde iner.
Etrafındaki kişilerin söyledikleri sözleri kulakları duymaz gözleri önünden tekrar tekrar reklam yazıları gibi aday ol bu seçim sen KAZANACAKSIN sen KAZANACAKSIN sözlerinin yazıya dönüştüğünü görür okur da okur okur da okur.
Aday olduktan sonra kendisi de inanmaya başlar gözü önünden geçen yazıyı KAZANACAĞIM görmeye ve okumaya başlar.
Bir müddet sonra gözünün önünden geçen yazıyı sesli olarak biz KAZANACAĞIZ diye okumaya başlar.
Seçime giren adayların gözleri önünden devamlı geçen KAZANACAĞIZ, KAZANACAĞIZ, KAZANACAĞIZ yazısından başka bir şey görmez hale gelir.
Artık yumruk yemiş grogi durumundaki boksör gibi tüm rakiplerine saldırmaya aklına ne gelirse olumlu olumsuz söylemeye başlar.
Daha önce bir partiden milletvekili seçilip Meclis’e giren bir grup milletvekili; genel başkanlarını veya parti politikalarını beğenmediğini ilan ederek bizim bu partide yerimiz yok diyerek yeni parti kuranların gözlerinde aday olmadan dahi bu seçimi BİZ KAZANACAĞIZ yazısı geçmeye başlar.
Kurdukları yeni parti ile ayrıldıkları partinin politikalarına yakın söylemlerle aynı seçmen grubundan oy istemeye başlarlar.
Bir tabir vardır (bir eve bir dilenci yeter ) derler siyasetçiler seçim zamanında birer oy dilencisine dönüşür.
Oy verecek kişiden Allah’ın emri Peygamberin kavli olarak kızını oğluna ister uygun görürse kızını verir.
Aynı kişi siyasetçi olarak kendisine veya partisine oy istediği zaman dünür senin oğluna kızımı verdim ama maalesef sana veya senin partine oyumu vermem diyen çok kişi ile siyaset meydanında karşılaşmak mümkündür.
ANA PARTİDEN AYRILIP KURULAN PARTİLERİN
SİYASİ ÖMÜRLERİ UZUN OLMADIĞINI HEP GÖRDÜK.
Siyasi tarihimizde baktığımızda 1946 öncesi İnönü zamanında CHP’den ayrılan rahmetli Adnan Menderes, Celal Bayar ve arkadaşlarının kurduğu Demokrat Parti YETER SÖZ MİLLETİNDİR söylemiyle 1952 yılında tek başına iktidara geldi.
Daha sonra CHP ve Adalet Partisi’nden ayrılarak yeni parti kuranlar hiç bir zaman iktidara gelemediği gibi kısa sürede kurdukları partiyi kapatmak zorunda kaldıklarını gördük.
1980 yılında yapılan askeri ihtilal sonunda 1983 yılında Rahmetli Turgut Özal liderliğinde kurulan Anavatan Partisi (ANAP) kuruluş felsefesi bakımından sağcıyı, solcuyu, milliyetçiyi, demokratı ve mütedeyyin insanları bir araya getirdi on parmağı birleştirdi ve tek başına iktidara geldi.
Yine son dönemde 2001 yılında Refah Partisi’nde ayrılan bir kısım Milletvekilleri ile yıllarca İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığını yapan Tayip Erdoğan başkanlığında kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002 yılında yapılan ilk seçimlerde yüzde 34.4 oy alarak tek başına iktidar oldu.
AK Parti’nin tek başına seçimleri kazanmasına en büyük yardımı seçimler öncesi ülkeyi idare eden koalisyon hükümetini oluşturan partiler yaptı.
Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli’nin liderliğindeki DSP, ANAP, MHP yapılan bu seçimlerde ülke barajını aşamadılar Meclis dışında kaldılar.
Bu seçimde Meclis’te temsil edilmeyen partilerin aldığı oy toplamı yüzde 45.2 olduğunu gördük,
Günümüzde olduğu gibi seçim kanununda ittifak yaparak yüzde 10 seçim barajını aşarak Meclis’e girmek mümkün değildi.
Şayet bu değişiklik o zaman yapılsaydı Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidara gelemeyecekti.
İYİ Parti’yi kuran Başkan ve yardımcıları MHP’nin Genel Başkanı olmak mevcut başkanı makamından indirmek için yaptıkları siyasi mücadele sonunda başarılı olamadılar.
Ayrılarak İYİ Parti’yi kurdular yapılacak seçim sonucunda tek başına iktidara geleceklerinin umudunu taşıdılar ama bekledikleri oyu alamadılar.
Siyasi tarihimizde birçok örnekleri olan partisinden ayrılan bir grup milletvekilleri tarafından kurulan siyasi partilerin çok yaşama şansının olmadığını hep gördük.
MHP’den ayrılıp İYİ Parti’yi kuran ve kısa sürede yüzde 10 barajını aşarak 43 milletvekili çıkartan İYİ Partinin durumunun ne olacağını zaman içinde göreceğiz.
Siyasi tarihimizden örnekler verirsek:
Adalet Partisi’nden ayrılıp Demokratik Parti’yi kuran Ferruh Bozbeyli ve arkadaşları da ilk seçimde 44 milletvekili çıkartmıştı daha sonraki seçimlerde bir milletvekili çıkarttı daha sonra partiyi kapattılar. CHP’den ayrılıp Güven Partisi’ni kuran Turan Feyzioğlu ve arkadaşları da bir seçim sonrası partilerini kapatmak zorunda kaldı.
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ’NİN DURUMUNU İNCELERSEK
Refah Partisi’nin lideri rahmetli Necmettin Erbakan yıllarca mücadele etti tek başına iktidara gelecek oyu alamadı.
AK Parti o günlerin siyasi ortam karışıklığından faydalanarak hocanın deyimiyle “Partisinin arka kapısından çıkan Milletvekilleri”, Tayyip Erdoğan başkanlığında kurdukları AK Parti bir yılı geçmeden tek başına iktidar oldu.
16 yıl iktidarda olan AK Parti yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde en çok oyu alarak ülkeyi beş yıl daha yönetme yetkisini seçmenlerden aldı.
……………….
Zengin biri sinemaya gider yanına gariban biri oturur önlerine de boylu poslu ensesi kalın birisi oturur.
Filim başlamadan önce zengin kişi eğlence olsun diye yanındaki gariban kişiye “şu önümüzdeki ensesi kalın kişiye bir tokat atarsan sana 10 lira vereceğim” der.
Gariban kişi “bir tokat yerim ama 10 lira kazanacağım” diye düşünerek önündeki kişinin boynuna bir tokat atar. Tokadı yiyen adam döner bakar tokadı atan kişi gariban ufak tefek birisi ona vurmak ister ama acır.
Tokat atan kişi de “kusura bakma seni birisine benzettim” diyerek dayak yemekten kurtulur.
Zengin parayı garibana verir ve “bir tokat daha atarsan sana 20 lira vereceğim” der.
Gariban tokadı ensesi kalına yapıştır. Tokadı yiyen kişi garibanın boğazına sarılır sorar “şimdi neden vurdun?” der.
Gariban kişi “sende bu ense, yanımdaki kişide de bu kese, bende de bu garibanlık olduğu müddetçe ben senin ensene çok tokat atarım. Sen de benim en çok boğazımı sıkar bırakırsın ağam” demiş.
…………..
AK Parti karşısında böyle muhalefet partileri ve liderleri olursa kimlerle ittifak yaparlarsa yapsınlar bu gidişle seçimleri kazanamazlar.
Seçimler sonunda göreve gelen başta Cumhurbaşkanımız, bakanlar kurulumuz yeni seçilen milletvekillerimiz ülkemiz ve milletimiz için hayırlı hizmetler yapmasını Allah nasip etsin inşallah.”
………….
İyi tatiller
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Sizdeki üç şeyi görebilen insana güvenin, gülüşünüzün arkasındaki kederi, öfkenizin arkasındaki sevgiyi ve sessizliğinizin nedenini.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Her eleştiride bir savunma mekanizması geliştirmek yerine karşı tarafı dinlemeyi ve “acaba mı ki?” diye düşünmeyi öğrendiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.