Mevlâna Külliyesi ve Âsitânesi (6)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

√ Konya, gerçekten önemli bir şehir. Konya’da yaşamak demek, her şeyden önce “emin bir belde” demektir. Konya demek, Mevlâna demektir. Molla Câmi, “Bu makam âşıkların Kâbesi oldu, buraya eksik gelen tamamlandı” diye boşuna söylememiş.

 

 

BURAYA EKSİK GELEN TAMAMLANDI

Giriş kapısının üzerinde yer alan ahşap kafes benzeri alınlıkta altın varakla yazılmış “Yâ Hazret-i Mevlâna” levhasını, diğer kapıların hemen üzerinde tuğra istifli olarak da görmeniz mümkün. Ayrıca, önemine binaen bu odadan Hz. Pîr’in huzuruna Gümüş Kapı’dan girilmekte. Bu kapının hemen üzerinde yer alan ve Mevlevîlerin çok sevdikleri Molla Câmi’ne ait “Bu makam âşıkların kâbesi oldu, buraya eksik gelen tamamlandı.” yazılı levhası o güne kadar hiç dikkatimi çekmemişti. Her ne kadar Hz. Mevlâna’ya ait olmasa da ona maledilen o ünlü evrensel “Gel, gel…” davetinin üzerine, Molla Câmi’nin bu düşündürücü kelâmı ne de güzel bir anlam ifade ediyor. Hatta Molla Câmi’nin bu güzel sözü üzerine ciltlerce kitap yazılsa yeridir.

Taşıdığı mânâ itibariyle “âşıkların kâbesi” olarak takdim edilen bu levha; Mevlâna Türbesi’ni görmek ve Kubbe-i Hadra’nın altında yatan Hz. Pîr’in ruhuna bir Fatiha okumak için can atan yüzlerce ve binlerce Mevlâna âşıklarına; rengine, diline, dinine, ırkına bakılmaksızın buraya gönül verenlerin ne tür eksikle gelirlerse gelsinler o eksik yanlarının muhakkak giderileceği/giderildiğinin açık bir şekilde ilân edildiğinin bir resmidir.

Tekke ve zaviyelerin açık olduğu devirlerde Mevlâna Dergâhı, insanların eksik taraflarının tamamlandığı bir okul, çilehâne olarak güzel bir eğitim yuvası misyonunu lâyıkıyla yerine getiriyordu. Konya’dan Dünya’ya ilâhi feyzler saçarak insanları ve insanlığı İslâm’ın nûrlu yoluna girmeleri noktasında önemli bir görevi yerine getiren bu dergâh, günümüz Türkiye’sinde önemini hiç kaybetmeden Konya’ya ve bu hoşgörü şehrinde yaşayanlara önemli bir misyon yüklediğini dünyaya haykırmaktadır. Dünyayı gezip dolaştıktan sonra “Gel, gel…” çağrısına kulak verip Konya’yı görmek için gelenler, Mevlâna Dergâhı ve Türbesi’ne acaba neden ve niçin koşarak gelmektedirler.

Hiç düşündünüz mü?

Onları buraya çeken mıknatısın ucunda acaba ne var?..

Ziyaretçilerin “Konya çok güzel.. Burası bambaşka bir yer.. Gelince görürsünüz. İnsana büyük bir huzur veriyor” şeklindeki sözleri, elbette yabana atılacak sözler değil.

Konya, tarihi geçmişiyle ve manevi önderleriyle gerçekten önemli bir şehir.

Konya’da yaşamak demek, her şeyden evvel “huzur” demektir.

Konya’da yaşamak demek, her şeyden önce “emin bir belde” demektir.

Belde-i Muhayyere olarak Konya, aynı zaman da Mevlâna demektir.

Tilâvet Odası’nda sergilenen hat sanatı levhaları arasında Sultan II. Mahmud’un eseri olan ve Tesbih namazlarında sıkça tekrarlanan bir zikir olan “Sübhanallahî vebihamdihî sübhanallahî’l-âzîm” yazılı hatda dikkat çekicidir. Ayrıca ıhlamur ağacından yapılmış Kâbe maketi de ilgi çekicidir. Mûsıkîşinas Yesârîzâde’nin eseri de bu odayı farklı kılan bir diğer güzel levhadır.

 

MEVLEVÎ TARİKATI

Mevlevîlik ekolü veyahut Mevlevî Tarikatı, Hz. Mevlâna’nın vefatından sonra yerine getirilen oğlu Sultan Veled (1226-1312) tarafından kuruldu. Mevlevî Tarikatı, ruhunu İslâm Dini’nden; gelenek ve göreneklerini Türk kültüründen alan bir eğitim ve öğretim müessesesi olarak tasavvuf tarihimizde önemli görevler deruhte etmiştir. Kişi ve toplumların görüş ve düşüncelerine yer vermiştir. Başta Anadolu olmak üzere, Rumeli, Ortadoğu, Mısır gibi Osmanlı Devleti’nin geniş toprakları içerisine yaşayan dili, rengi, coğrafyası ve tarihi farklı insanlara, dünya ve ahiret yorumu kazandırmıştır. Temelinde insan sevgisi ve saygısı, ahlâk, fazilet, hoşgörü ve ümit prensipleri bulunan Mevlevilik, ihlas ve samimiyet dolu faaliyet döneminde, büyük Türk mütefekkir ve mutasavvıfı Mevlâna’nın birliğe, dirliğe, barışa, dostluğa, kardeşliğe ve beraberliğe çağıran mesajının gönülden gönüle ulaşmasını sağlamıştır. Kendisine gönül verenlerin aydınlık bir dünya görüşü kazanmalarını temin eden bir eğitim ve disiplin yuvası olmuştur.

Mevlevilerin sosyal ve kültürel ağırlıklı öğretileri, zaman zaman idarî, siyasî alanlarda da etkili olmuştur. Yani tahta geçen Osmanlı padişahlarının, Edirne kapısı dışında düzenlenen muhteşem törenlerde, Mevlevi şeyhlerinin eliyle Kılınç Kuşanmaları, bu tür etkinliklerdendir.

 

Devam edecek.


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.