- Hak Dostu Mevlânâ’yı sûflî emellerine alet etmek isteyen sapık çevreler, Hz. Peygamber Efendimiz’e alternatif bir imaj ve figür üretme işlemiyle hareket ederek Mevlâna’yı; “Müslüman, Hristiyan, Yahudi, ateist, kim olursa olsun herkese kapısını açmış biri” olarak gösteriyorlar.
Günümüz olaylarına Mevlânâ’ca bakış derken, asırlardan beri devam ede gelen birtakım sosyal ve psikolojik hastalıkları irdelemek gerekiyor.
Mevlânâ Muhammed Celâleddîn-i Rûmî, olduğundan başka bir insanmış gibi gösterilmek isteniyor. Nasıl ki ‘insan peygamber’i bize anlatmadılar ve anlatmak için çaba göstermediler… Allah’ın velî kulları olan Hakk Dostları da başka türlü olarak bizlere lanse edilmeye, hakiki veçheleri ve gerçek şahsiyetleriyle birlikte ele alınmaktan ziyade menkıbeleri ele alınarak anlatılma ve o şekilde yetinilme yoluna gidildi. Büyük İslâm Velîleri uzun seneler ne yazık ki insanımıza o şekilde anlattılar. Onları havada uçurmaktan dolayı bir türlü yere indirmeyi akıl edemediler… İnsanların arasına hiç sokmak bile istemediler!
Hatta onları “insanüstü” varlıklarmış gibi bizim kabullenmemiz için zorladılar bile…
Hatta birtakım sapık dernekler vasıtasıyla Mevlâna dâhil diğer Hakk Dostları’nı kendi süflî emelleri doğrultusunda kullanmak istediler. Bunun misâllerini daha önce vermiştik.
Araştırmacı- yazar Ali Bulaç’ın, yeni çıkan “Postmodern Kaosta Kıble Arayışı” adlı kitabında, Mevlânâ’nın Türkiye’de, “şeriatsız bir İslâm” Batı’da da “İslamsız bir tasavvuf” imgesiyle akıllarda kaldığını dile getirirken, bu durumu “Hz. Peygamber Efendimiz’e alternatif bir imaj ve figür üretme işlemidir” sözleriyle değerlendirmesi elbette boşuna değil.
Sosyolog Ali Bulaç, eserinde “Mevlâna imajına göre, onun şeriatla ilgisi yoktur, hümanisttir, herkesi sever; inanmış-inanmamış farkı gözetmez. Dolayısıyla Müslüman, Hristiyan, Yahudi, ateist, kim olursa olsun herkese kapısını açmış biridir. Bu Mevlana imgesi ne Mevlana’nın kendisiyle ne İslâm’la ne de İslâm tasavvufuyla ilgilidir. Bu, Hz. Peygamber Efendimiz’e alternatif bir imaj ve figür üretme işlemidir” diyor.
Herkesin Mevlâna’yı kendi sahip olduğu düşünce dünyasına göre şekillendirdiğini anlatan Bulaç, Mevlânâ’dan ve Mesnevî’den hareketle hümanizm üretilmesine de karşı çıktığı kitabında bu tenkitlerini şöyle dile getiriyor: “Hiç kimse buradan bir hümanizm veya şeriatsız ve ibadetsiz bir din türetemez; ancak Mevlâna, bu konuda müsait görülür. Bu, devletin dünyaya ihraç ettiği ve şeriata dayanan Müslümanlığa alternatif olarak sunmak istediği din anlayışıyla örtüşmektedir. İslâm dünyasını üretilmiş ve özel işlemlerden geçirilmiş bir Mevlâna imajıyla ikiye bölmek ve çatıştırmak mümkündür.”
Hümanizm ile Mevlânâ arasında hiçbir ilgi olmadığını da ifade eden Bulaç, bunu “Batı’daki hümanizm ile Mevlâna’nın insan görüşü arasında uzaktan yakından hiçbir ilgi ve ilişki yoktur. Onun insan ve insan sevgisi görüşü, bilgi ve ahlâk görüşüyle ilişkilidir” şeklinde savunuyor.
Gazeteci-yazar Avni Özgürel de, Mevlânâ için “Mevlâna yakıştırmaların aksine Kur’an ve ehli sünnet yolunda bir insandı.” diyor.
***
Mevlânâ Hazretleri’ni iyi tanımak açısından onun yönetim ve yöneticilerle olan münasebetlerine de göz atmakta fayda var. Hani günümüzde çok konuşuluyor ya.
Yolsuzluk, rüşvet ve ehil olan ve olmayan yöneticiler hakkında bakalım Hz. Pîr, onlar için ne/neler söylemiş…
MEVLÂNÂ’DAN BİR BEYİT
“Cenâbı Peygamber, kılıçla gönderildi;
Ümmeti de saflar yaran er bir ümmettir.
Bizim dinimizde iş cihaddadır, savaştadır.
Hazreti İsâ dininde ise mağaraya, dağa çekilip ibadette.”
YARIN: Mevlâna’ya Göre Ehil Olmayan Yöneticiler