Mevlâna Törenleri yaklaşıyor.
Hz. Mevlânâ’yı anmak, anlamak ve anlatmak adına yine resmî söylemlerle halkın karşısına çıkılacak ve Şeriat nizamnâmesine ters birtakım ritüeller ve şeyler ifade edilerek aynı basma kalıp şekillerle hareket edilecek.
Yirmi seneden beri söylene gelen “Yeni şeyler söylemek gerek cancağızım” sözünü ağızlarına sakız yapanlar, yine kürsüye yanaşarak tekrar aynı cümleyi kuracak ve yine yeni bir şey söylemeyecek. Bu, mütemadiyen böyle her sene olduğu üzere tekrarlanıp duracak…
***
“Artık yeter” demek gerekmiyor mu?
Âkif’in dediği gibi “İslâm’ı asrın idrakine sunmak” ve anlatabilmek için yaşanılan şu kaos dünyasında hercümerç olmuş insanlığa melhem olacak yeni projeler sunmak gerekiyor.
Yâni Hz. Mevlânâ’yla yeniden dirilmenin yollarını bulmalıyız.
Filistin (Kenân diyârı), Suriye, Afganistan, Irak, Miyanmar, Doğu Türkistan, Somali ve diğer İslâm ülkeleri, ISIS (DEAŞ) denilen terör canavarının merhamet yoksunu elinde âdeta oyuncak haline getirildi.
Hercümerç olmuş dünya insanlığının kurtuluşu için insanlığa 742 seneden beri orijinal fikirler sunan, mistik söylemlerle kurtuluşun kapılarını aralayan Mevlâna Celâleddin Rûmî gibi bir mütefekkir ve mutasavvıf, Konya gibi güzel bir beldeye hapsedilemez.
Ey yıllardan beri statükodan yana törenler düzenleyenler!…
Açın gözlerinizi de kaosa gark olmuş şu dünyaya bir bakın…
Hz. Mevlâna’yı süfli emel ve arzularınıza alet ettiğiniz yeter artık!
Kendinize gelin..
Kabukla değil, özle uğraşın öz.
Yâni Mevlâna deyişiyle;
Yâ olduğunuz gibi görünün,
Yâ da göründüğünüz gibi olun.
Ama “bukalemun” gibi renk değiştirmeyin.
***
Hak Söz Dinlemek İçin Hz Mevlâna’yı anlatan Hz. Pîr dostlarından Mehmet Fatih Çıtlak, bizlere, yeni şeyler söyledi. Hz. Mevlânâ’yı asrın idrakine sunmak adına.
Batı ile Doğu arasında medeniyet denildiğinde temel bir görüş farkı ortaya çıkar. İşte o farkı Çıtlak, “Biz Müslümanlar kâinatın bir kaosla yaratıldığını değil, kaosla meydana geldiğini değil, sevgi ve muhabbetle, merhametle inşâ edildiğine inanırız.” şeklinde dile getirmişti.
Ahlâkıyla numune-i imtisal olmuş Hz. Mevlâna’nın, yaşadığı dönemin de günümüzde olduğu gibi Moğol istilası ve tehdidinden dolayı çok çalkantılı bir dönemde, doğduğu Belh’ten yola çıkarak “Muhacir” olarak Konya’ya geldiğini dile getiren Mevlâna dostu Fatih, bize şunları söylüyor:
Muhacir-Mülteci-Gurbetçi
Siyasi çalkantıları var. Sarayla münasebeti var. Halkla münasebeti var. En önemlisi bugün hak sözü dinlemek üzere Mevlâna’yı bir defada daha niye keşfetmek durumundayız?..
Kendisi muhacir de ondan. Hicret etmiş, Hatta bir mânada da mülteci… İlticası Allah’adır.
Muhacir ayrıdır, mülteci ayrıdır, gurbetçi ayrıdır.
Gurbetçi, bulunduğu yerden rızık için bir başka yere giderler. Maddi sebeplerden dolayı mekânı değiştirip orada yaşamak için giden adama gurbetçi derler.
Mülteci ne? Oradaki hayatından endişe ettiği için başka bir topluma iltica etme. Beni alın, yoksa bu adam beni öldürecek diye. Ona da mülteci denir.
Muhacir ne? Sadece Allah ve inandığı şey için kendi öz toprağını terkeden adama denir. Muhacirlik bir şereftir. Orada inancından dolayı bir hikmet vardır, o ayrı bir şereftir.
Mevlâna’ya Ne Kadar Muhtacız…
Bugün dünyada bir göç var. İnsanlar huzursuzluktan dolayı memleketlerini terk ediyorlar. Ve bir kaos ortamı var. Bu kaos ortamı, zaten dünyayı sadece kaostan görenler için bulunmaz bir fırsat.
Ama merhamet nazarıyla bakıldığında yaşanmaz bir hayat.
Ne kadar muhtacız…
Muhacirliği, siyasi çalkantıları, bu kadar savaş ızdırabını, efendim bu kadar kozmopolit bir toplumu bir arada tutabilecek bir aşkı temsil eden Hazret-i Mevlâna’ya ne kadar muhtacız...
Müjdem şu: Belki bu iltica meselesi, dünyadaki bu göçler, savaş v.s’den doğan bu yer değiştirmeler, demografik yapının bozulması ve değişmesi gibi meselelere Hz. Mevlâna bakışından bir perspektifle bir film ya da en azından bu noktada bu siyaseti etkileyebilecek bir görüş hazırlanabilir.
Şuanda da hazırlanma safhasında.
Batının yaptığı işlere, sanata ağzının içine baktığı bazı şahıslar, bu göç olayını islamofobiden dolayı anlatmakta güçlük çektiklerini belirterek “Hz. Mevlâna’dan biz bunu anlatırsak başarıya ulaşırız” diyorlar. Bize done verin diyorlar.
Bu, bizim açımızdan bulunmaz bir fırsat. Sadece Cenabı Pîr’den dolayı bunu anlatabilirsiniz. Kendisi Belh’li, Konya’yı ihya etti. Ne Konya’yı Selçuklu’yu ve Osmanlı’yı da.. Hâlâ da bizleri ihyâ etmekle meşgul.”
AZİZİM DİYOR Kİ…
“Taş atan bizdendir, taş attıran bizden değildir.”
(Hz. Mevlâna)